Bilgiye erişim kolaylaştıkça, yanlış bilgileri yaymak da kolaylaştı. Yanlış bilgiyi yaymaktaki amaç, insanları istenilen yöne sürüklemek ve bunun üstünden kazanç sağlamaktır.
Mekanizmanın kırılma noktası ikna edici ve dikkat çekici olmasıdır. Dikkat çekmenin en hızlı yolu da korku salmaktır. İnsanlar bilmedikleri konuda rahatlıkla korkutulabilirler. Bu nedenle cehalet ile korku arasında ciddi bir bağ vardır. Hemen ardından telkin ve ikna gelir. Kurban ise sağduyu eksikliği ve bilgisizlik nedeniyle tuzağa düşmüştür. Korkusundan kurtulabilmek için denilenleri yapmaya hazırdır. Bu mekanizma, öğrendiklerini sorgulamayı ve araştırmayı bilmeyenleri en iyi yönetme metodudur.
Bugünkü korkumuzun adı elektromanyetik radyasyon. Kuantum fiziği alanında uzman halkımıza sorsanız en iyi bildiği konu. Hakkında iki satır okumadan atıp tutmak bizim işimiz. Radyasyon ve kanser kelimelerini biliyoruz ya, bize yeter. Çernobil ve radyasyonlu çaya vakıf herkes radyasyon diye bir şeyin varlığını ve kanser yaptığını bilir. Ancak her at hayvandır ama her hayvan at olmayabilir. Dolayısıyla önce radyasyon ne demek bunu anlamamız gerekir. Bir madde midir, uçar mı, kaçar mı gözle görünür mü, yenir mi, yutulur mu? Tabii ki hiçbiri…
Radyasyon, yani ışıma evrendeki en temel enerji biçimlerinden biridir. Yaşadığımız ortam elektromanyetik radyasyonla doludur. Bunun için etrafınızda teknolojik aygıtlar olmasına da gerek yok. Görünür ışık, tanık olduğumuz bir radyasyon biçimidir. Hepimizin bildiği gökkuşağının iki ucundan biri kızıl, diğeri mordur. Bu iki uç arasında da doğanın diğer bütün renklerini görürüz. Yani, gözünüze gelen ışık elektromanyetik tayfın bir bölümünü oluşturur. Kızılın altını ve morun ötesini göremeyiz ancak göremediğimiz bu ışımanın varlığı bir gerçektir. En bilinen örneği televizyon kumandanızın infrared (kızılaltı) ışınıdır. Daha altında mikrodalga fırınınız, cep telefonunuz, radyo dalgaları, wifi ve diğer cihazlardan yayılan dalgalardır. Peki morun ötesinde (ultraviolet) durum nasıl? Yine yaygın olarak bilinir ki, UV dediğimiz bu mor ötesi ışınlar pek hayırlı değildir. Onlardan korunmak için gözlükler, güneş kremleri vb önlemler alırız. Şimdi size içinizi rahatlatacak altın değerinde bir bilgi… Ve tabii siz yine bu dediğimi de iyi araştırın. Radyasyon, iyonlaştırıcı ve iyonlaştırıcı olmayan diye ikiye ayrılır. İyonlaştırıcı demek, bir molekülden bir elektronu koparmak demektir. Atomlar arası bağlar elektronlarla oluşturulduğu için, bir elektronun kopması molekülün kırılmasına bile sebep olabilir. Elektronu koparabilmek için gereken enerji, ancak morötesi veya daha yüksek frekanslardaki fotonlarda bulunur. Yani, görebildiğimiz ışık ve altında iyonlaştırıcı radyasyondan söz etmek kesinlikle mümkün değildir. Dolayısıyla kanser yaptığından sakındığınız kızıl altında ışınım yapan hiçbir teknolojik cihaz (cep telefonları, wifi, bilgisayar, tv vb) sağlığınızı kanser riski ile tehdit edemez. Ancak mor ötesinde yer alan X-ışınları ve diğer güçlü ışınımlar kesinlikle moleküllerinizi tehdit eder ve kanser riski taşır. Örneğin, yerini sürekli gelişen zararsız MR’a bırakan tomografi X-ışınları ile çalışır ve zararlıdır.
Peki yıllardır her yere salınan bu bilimkorku ne işe yarar? Cep telefonu az kullanın, uyurken kapatın, teknolojiden şöyle kaçın böyle uzak durun, baz istasyonlarını taşlayın vb propagandalar neden yapılıyor? Dikkat ederseniz mesele korku olunca kimse araştırmıyor. Bir de bu teknolojiler, gayridoğal oldukları iddiasıyla, toplum tarafından itibar görmüş medyatik sözdebilim şarlatanları tarafından kötülenince yeterince korku verici oluyor. Kim bundan ne mi kazanıyor? Daha düşük SAR değerli telefon kulağa daha cazip gelmiyor mu mesela? Evet, bütün bunlar pazarlama sürecini canlı tutmak için yapılıyor. Formül şöyle; bir şey üret, sonra karala, sonra daha güvenli olduğunu söylediğini piyasaya sür, sonra onu da karala ve hatta gerekirse bu zararları indirgeyecek yan aksamlar da sat. Örneğin birçok insan sırf cep telefonu beynine zarar vermesin diye kulaklık satın alıp kullanıyor.
Son olarak, evimizde ve işimizde kullandığımız tüm teknolojik cihazlar, iyonlaştırıcı olmayan kızıl altı radyasyon üretir ki; bu cihazlara ne kadar ne yoğunlukta maruz kalırsanız kalın, molekülleriniz güvendedir ve onlar yüzünden kanser olmanız bilimsel olarak imkansızdır. Dünya kocaman yalanlarla dolu bir küredir…