Kadir Kenar

akadirkenar@hotmail.com

Bi sakin olalım!

4454
Bana inanın bu korona denilen YAPAY illet geçen yıl ekim kasımda başladı. Yani 2019`un sonbaharında. Sağlık camiasında ki bir çok arkadaşımdan duydum. Mealen söylenen şuydu; "Ya nasıl bir griptir, nasıl bir hastalıktır. Üç kutu antibiyotik içen hastam var, iyileşmiyor" Hatta, sevgili dostum aile hekimimiz Cevdet Tunaboylu, bir hastasına fırca attığını anlatıyordu. "Sen bu antibiyotikleri düzenli kullanmıyor musun? Sana bol su iç dedim" gibi uyarılarla hastasına sitem ettiğini söylüyordu. Ama o dönem kimsede paldır küldür ölmedi. Ya da biz anlamadık.
 
Velhasıl kelam, tam bir yılı aşkın zamandır korona belasıyla uğraşıyoruz. Ve sevdiklerimizi kaybediyoruz. Onlara olan en son görevlerimizi bile gönül huzuruyla gerçekleştiremiyoruz. Bizde ölmekten korkuyoruz. Dünyada ölmekten korkmak hiç bu kadar gerçek olmamıştı herhalde. En azından son yüzyıl içinde. Savaşa gider ölürdük biz eskiden. Zamansız ölüm, sadece savaşta olurdu! Ama şunu anlıyoruz ki, bu korona savaşı da fakirlerin ölüm kalım savaşı. Arada zenginlerde telef olabiliyor ama esas hedef fakir fukara. İstemiyorlar dünyada fakiri de fukarayı da. Kafalarında bambaşka bir dünya kurmak var çünkü!.. O zaman ne yapacağız? Sakin olacağız. Hayata daha bi sıkı bağlanacağız. Yıkılmadık ayaktayız diyeceğiz.. Bunu nasıl yapacağız? Şöyle yapacağız..
 
Yeni yılımız kutlu olsun..
Evet biz pazartesi akşamı yeni yılımızı kutladık. Çünkü, özümüze döndük çok şükür! Bütün dünyaya uyup, 31 aralık`ı yılbaşı sandığımız eski yılları bir kenara koyduk. Neden bir kenara koyduk? Çok şükür bu yıl başı gelen yasaklar sayesinde! İşte her hayır da bir şer, her şer de bir hayır var dedikleri bu olsa gerek! Naptık mı? Bizim, yani Türklerin esas yılbaşısının 21 Aralık olduğun hatırladık. `Ülgen babamız` v eAyazAtamız` bizimle beraberdi. "Nardugun" yazın gogulunuza öğrenin. Burada anlatması uzun sürer. ` Nardugun Bayramı` Türk geleneğinde yeni yıl oluyordu, ama biz uzun yıllardır unutmuştuk. Bu sene hatırladık. Ve 21 aralık gecesi, yani en kısa günden kurtulduğumuz gece bayramız vardı. Yeni bir yıla merhaba dedik. Naptık. Masalarımızı meyvelerle süsledik. Çam kozalaklarıyla donattık. Ve evlerimizin kapılarında ya da balkonlarında nar patlattık. Yeni yıla girdik. Sevdiklerimizle kuçaklaştık. İyi dileklerimiz sunduk. 
Bakın özgür olmanın ne güzel olduğunu. Ulus olmanın, millet olmanın ne güzel olduğunu. Sevgiyi saygıyı, yereli anlamanın ne güzel olduğunu çok basit bir şekilde idrak ediverdik. Daha ne olsun. Çok şükür. Bu kutlamadan haberi olan oldu olmayan oldu. Olanın da olmayanın da yeni yılı kutlu olsun. Herkesi çok seviyoruz. En çok da kendimizi! Bu önemli... Kendini sevmeyen, kendini mutlu edemeyen, başkasını ya da başkalarını da mutlu edemez. Mutluluk da bulaşıcıdır. Size kucaklar dolusu mutluluk bulaştırıyorum. 

Ve küçük bir uyarı!
İki gün önce Kepez`de çöp bidonunda bir bebek bulundu. Hastaneye yetiştirildi ama, kurtarılamadı. Çok üzüldük. Sevgili gazeteci arkadaşlarımız da çok üzüldü. Bu olayı yaparken, duygusallıklarını gizleyemediler. `Çanakkale`de bu da oldu!` gibisinden başlıklar attılar. 
Haklılar. Çanakkale`de bu da oldu. Türkiye`de ve dünyada olduğu gibi. Artık bu soruna alışacağız. Yağmur yağmadığı gibi, çöp bidonlarında çocuk ölülleri bulacağız maalesef. Evine ekmek götüremekten intihar eden adamlar gibi, doğuracağı çocuğu toplumun içine sokamayacak kadar aciz kadınlar göreceğiz. Bunlar onların suçu değil ama.. Bunu da anlamamız ve idrak etmemiz biraz uzun sürecek. Bu süreç acı dolu bir süreç olacak. Çünkü, ülkemizde işsize geçineceği kadar para, çocuk doğurana da sen kutsal bir iş yaptın diyerek, o çocuğu besleyecek kadar para verecek bir sistem henüz icat olmadı. Olmadığı için de böyle dramlar yaşamaya devam edeceğiz. Çünkü bizim sistemimiz, `herkes başının çağresine baksın` sistemi! Siz yine de MUTLU KALIN..