"Beyaz" yakanın kirli dertleri
İki yakamızın bir araya gelmediği, 21'inci yüzyılın ilk çeyreğindeki "küresel" iklim krizinin eşiğinde, ekonomik krizin göbeğinde, pandeminin ise hemen ardında yaşayıp gidiyoruz. Bir türlü yan yana gelemeyen iki yakamızın, ne zaman düğmesinin ilikleneceği ise tam bir muamma.
Yaka demişken, iki yakamız bir araya en azından bir süre daha gelemeyecek olsa da yakalar arasındaki sınıfsal fark da azalıyor gibi. Azalmasa da iç içe sarmallar ile hak ve iş tanımları arasında bir geçiş olduğu izlenimi var.
Yaka arasında sınıfsal fark olur mu?
Kısmen oluyor ki şu cümle, biriyle ilk tanıştığımızda ağzımızdan çıkıveriyor, "Hangi işle meşgulsün?"
Tüm dünyada, iş kolları ve veya alt iş sınıfları buna göre tanımlanıyor. Yaygın sınıflandırmalar arasında mavi, beyaz, pembe, altın ve gri yaka bulunuyor.
Türkiye`de ise en yaygın yaka renkleri, "mavi" ve "beyaz" yaka.
Peki nedir bu "mav"i ve "beyaz"ın aslı astarı?
Astarı yüzünü tutuyor mu?
Mavi yaka işçi tulumu giydi. Zihinsel faaliyetlerin yanı sıra daha çok beden gücünü kullanan, mavi yakalılar; mavi rengi de kendileri seçti. Ağır şartlar altında çalışan işçi sınıfı; kıyafetlerindeki kirleri gizlemek için koyu renk tercih etti. Kot modası da tam da bu zamanda ortaya çıkmış bile olabilir. Dayanıklı kumaş olan kotlar, işçilerin en çok tercih ettikleri kumaş türü oldu. Dayanıklı, kiri belli etmeyen mavi işçi tulumları, yakalarının rengini de tanımlandı. Amerika`da beden gücüyle çalışan işçilere "mavi yakalı" denmeye başlandı.. Mavi yakalı çalışanlar; bir işletmede, arazide, üretim tezgahında ya da sahada doğrudan kas gücüne dayalı işlerde çalışanları ifade eden bir terim olarak günümüze kadar ulaştı. Beyaz yaka ile aradaki en büyük fark da iş gücü noktasında kendini gösteriyor. Geleneksel olarak mavi yakalıların çalıştıkları iş kolları "işçi sınıfı" mesleği.
Beyaz yaka kavramı ise işe giderken gömlek giyen ve kravat takan idari çalışanları tanımlamak için ortaya çıktı. Bu işler genellikle üniversite okumuş olmayı ve resmi kıyafetler giymeyi gerektirirken, mavi yakalıların aksine saatlik yevmiye değil, maaşla ödeme alıyorlardı. Beyaz yaka genel olarak mimar, doktor, araştırmacı, avukat, bilişim uzmanı ve üretim planlama gibi daha çok idari ve araştırma geliştirme gibi işlerde faaliyet gösteren meslek gruplarını kapsarken Türkiye de ise beyaz yaka pozisyonları genellikle bir sosyal statü(?)
Memurdan yönetici pozisyonuna kadar geniş bir grup beyaz yaka kapsamı içinde yerini koruyor. El emeğine dayanmayan işlerde çalışan beyaz yaka daha çok idari ve araştırma geliştirme işlerinde faaliyet gösterirken, zihin gücü daha ön planda karşımıza çıkıyor.
İşçi sınıfının sorunlarına da değiniriz ama bu beyaz yakalıların en büyük sorunları ne ola ki?
Günlük, haftalık çalışma saatleri daha esnek olan beyaz yakalıların bitirmesi gereken bir projeleri olduğunda dişleri tırnağa takılır. Mailler, ansızın gelen telefonlar... Her yerde iş devam eder. Tatilde bile...
Kariyer planlaması, şirketler için ise en önemli faktörlerden biri olarak karşımıza çıkar. Beyaz yakalı, sürekli yeni ve daha yukarıda bir pozisyon için kendini hazır tutar. Bir üst basamak için, ekip arkadaşıyla kıyasıya bir rekabet içinde, yarışır durur...
İş hayatının stresi ve rekabet gibi faktörler, yoğun mesai saatleri, sosyal yaşamdan koparma noktasına dahi gelebilir. Sosyalleşilen çevre iş arkadaşlarından öteye bile gidemeyebilir. Tabi haliyle sosyal yaşamda hiyerarşi de kendini gösterir.
Aşırı yoğun iş temposu, bununla başa çıkabilmek için dinlenmek; tüm fırsatların tatile dönüşmesi, kendini ödüllendirme...
Türkiye`de son dönemde sıklıkla duymaya başladığımız o kavram ise, beyaz yakalıları yaka paça eder. Ast-üst ilişkilerinde; üst pozisyonda olan kişinin, astına psikolojik şiddet ve baskı uygulamasına, aynı pozisyondaki meslektaşının uyguladığı baskıya "mobbing" denir. Üst, hep daha fazlasını isteyerek, aşağılama, bilgi saklama, kasten bitirilemeyecek işler verilmesi, yetkilerin sınırlanması, kişinin görmezden gelinmesi gibi bir çok yöntemle, mobbing uygular. Mobingin içine sadece psikolojik taciz değil, cinsel taciz de yerini alır.
Türkiye`de yapılan kimi araştırmaya göre, 8-10 kişiden birinin buna maruz kaldığı biliniyor. Ki bu araştırmaların ne kadar mobbingsiz yapıldığı da tam bir muamma olabilir. Yıldırma politikasıyla, kişiler kendi haklarından feraget ederek, o iş yerinden kurtulma, kaçma yoluna gidiyor.
Manipülasyonun biri bin para...
İş güvencesi ise tam bir muamma...