sermet@canakkaleolay.com
"Dervişin fikri neyse zikri de odur demişler" boşuna söylememişler. 7 Haziran seçim yenilgisinden sonra sonuna kadar, son kişi kalıncaya kadar savaş ve öldürmeye devam senaryosunu yazanlar 1 Kasım sonrası için araya reklam aldılar. Eskilere döndüler, 1990 yıllarında beyaz Toroslara bindirilerek kaybedilen, infaz edilerek sağa sola bırakılan insanları hatırlatarak 13 yıllık iktidarları süresinde bu yöntemleri hiç akıllarından çıkarmadıklarını, hatta beyaz Torosları bile muhafaza edecek kadar hazırlıklarını taze tuttuklarını bir kez daha ortaya koydular. 1 Kasım seçimlerine 7 gün kala bu seçimler sonrasında "beyaz Toros demokrasisinin' yeniden devreye alınması fikri öylesine baskın hale gelmiş ki; baklayı ağızlarından çıkarıverdiler.
7 Haziran seçimlerinden sonra beyaz Toros operasyonunu aratmayacak katliamlarla yüzlerce insanın ölümüne yol açan politikalar ile kendi ikballerini sürdürmek isteyen diktatörlük heveslilerinin beyaz Torosları da yedekte tutmalarının bir anlamı olsa gerek!
1990’lı yılların kontra güçlerinin yeniden sahne alacağı bir hazırlık mı yapılmaktadır?
Halka gözdağı vermek adına, seçim taktiği olarak tehdit politikalarından medet ummak tam bir tükenmişliğin göstergesidir.
Van mitinginde “AKP iktidardan inerse beyaz Toroslar dolaşacak” söylevinin, Ankara katliamı sonrasında dile getirilmesinin ayrıca özel bir anlamı var.
Devlet güçlerinin, başından itibaren kontrolü altındaki katillerin elini kolunu sallayarak barış için bir araya gelmiş güzel insanları katletmesinden sonra beyaz Toros tehdidi; ‘katliam yapmak için seçeneklerimiz çok’ mesajını içermektedir.
İstediğimiz zaman zaten kitlesel katliamları yapıyoruz, gerekirse beyaz Torosları da devreye sokar katliam politikalarını daha da çeşitlendiririz mesajı verilmiştir.
Değil mi ki bu ülkede bu baskılara katliamlara karşı 550 haftadır yılmadan usanmadan mücadele eden, direnen Cumartesi insanları var ,değil mi bu ülkede Haziran isyanıyla halk kendi yaşam tarzlarına iradelerine müdahale edenlere karşı onurlu bir direniş gösterdi ve bu direniş 7 Haziran seçimlerinde AKP’nin yenilgiye uğratılmasıyla taçlandı, değil mi ki işçiler emekçiler, sömürüye kapitalizmin insanlık dışı iş ve yaşam koşullarına karşı her geçen gün daha da büyüttükleri bir mücadeleyle var oluyorlar ,değil mi ki sistemin çeşitli kentlerde sivil halka karşı sürdürdüğü katliamlara rağmen halkın direnişi davam ediyor ve demokrasi barış ve özgürlük mücadelesi güçleniyor ise bunun karşılığının ilk adımı 1 Kasım’da AKP’nin amaçlarına ulaşmasının önünü kesmek olacaktır.
“Enseyi karartmayın” sözü ile böylesi dönemlerin umut ışığı olmuş edebiyat ve basın dünyasının önemli ismi, gazeteci, yazar, eski milletvekili Çetin Altan’ı böylesi günleri yaşadıkça hep anacağız, yaktığı umut ışığı yolumuzu aydınlatacak.
Bugün hala bu denli kaos ortamına rağmen istikrar propagandasından medet umarak sahte mutluluk halleri pompalayarak vahşi sömürü düzeninin bekçileri aba altından sopa değil, beyaz Torosları göstermenin ihtiyacı içersindeler.
Onlar umutlarını, faili meçhul cinayetlere, işkencelere, katliamlara bağlamışlar, ancak halklar bu faşist uygulamalara izin vermeyecektir.
Bunun için; “İnadına barış”,”İnadına Emek” “İnadına özgürlük” “İnadına eşitlik” “İnadına insan”