Cüneyt Özkurnaz

cuneyt66@gmail.com

BERGAMOTLU ÇAY...

2738
Derin bir nefes alıyorum; düşüncelerimi yoğunlaştırıp, ülke gündemini oluşturan bileşenlerin analizini yapmam gerek kafamda. Çayımdan bir yudum içiyorum, bergamot kokusu yerine kaos doluyor içime. Nazım Usta "Bu cennet bizim, bu cehennem bizim" dizelerini boş yere yazmamış. "Yaşanmaz artık buralarda" demek kesinlikle ayıplı bir söz. Aziz Nesin`i haklı çıkaran örnekleri de peş peşe sıralayabiliriz ülkem insanını yerden yere vururken. Ama tüm bunlar bizi, snobluğun çözümsüz labirentlerinde yolumuzu kaybetmiş bir duruma götürmekten öte işe yaramaz. Ne yapmalıyız peki, ne yapabiliriz? Ülkemizden vazgeçmeyeceğimize göre sahip çıkacağız. Dayanacağız, direneceğiz, demokrasi ve hukuk bağlamında elimizden geleni -günümüz koşullarında ne geliyorsa artık- yapıp, erki dize getireceğiz.
 
Siyaset arenası oldukça hareketli bugünlerde. Ekonomik bağlamda son günlerde yediğimiz şok darbeler, siyasi aktörlerin seçim boyutunda ivmelenmesini sağladı. 20 yıla yakın zamandır erki elinde tutan cenah, sanki bugünün sorumlusu kendisi değilmiş gibi hadi sil baştan yapalım, bak söz bu sefer çok güzel, çok şahane olacak diyor. Muhalefet ise daha önceki seçim dönemlerinden farklı olarak, bu kez iktidarın söylemlerine takılmadan, kendi söylemleriyle gündemi kendisi yaratıyor. Öncekilerden en büyük fark ise bu kez iktidarın muhalefetin gündemini kovalaması. Çünkü söylenebilecek yeni bir şey yok; ne varsa söylediler, ne yapacaklarsa yaptılar. Ancak, söylemlerin geneli halkın refahının artacağı yönünde olurken, icraatlar ise ancak kendilerine yakın, bir elin parmakları ile sayılabilecek kadar ailenin servetine servet katmaktan başka bir sonuç doğurmadı. Gittikçe yoksullaşan insanların, geçim sıkıntısı çekenlerin medyaya yansımaları yürek burkuyor. Önceki günlerde izlediğim bir haber oldukça etkiledi; 1500 TL emekli maaşı alan biri geçinemediğini, evine ekmek bile alamadığını söyleyerek, bir fabrikanın önünde çöpe gidecek ekmekleri sözde tavukları için istediğini ancak eve gelince kuru ekmekleri ıslatarak, eşi ile yediklerini söyledi. Bu haberi izleyen hangi insanoğlunun boğazından rahatça geçer yediği lokma? Bunları elbette yetkili ve sorumlu kişiler de izliyor. Peki, çözüm için ne yapılıyor? Anladığım, bildiğim kadarıyla hiçbir şey. Bir önemli konu da hortlamaya başlayan siyasi vandalizm. Bu ülkenin canı çok yandı zamanında. Hiçbir siyasi parti liderinin bu tarz olayların faillerine prim tanımaması, suçluyu sahiplenmemesi gerekiyor. Zor, oyunu bozar derler ya başka anlamda da olsa; zora, güce başvurmak, ülkece ağzımızın tadını bozar, aman dikkat.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan son çağrısında yastık altındaki dövizi bozdurup, ekonomik fırsatlardan yararlanmamızı salık verdi. Buna kimler uyacak, gerçekten merak ediyorum. Ancak, örnek olsun diye köprü, otoyol vb. daha önce ödemesi döviz cinsinden belirlenerek anlaşması yapılan işlerin ödemelerini Türk Lirası üzerinden sabitleyerek yapsınlar, inanıyorum ki, Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan`ın çağrısına destek verecek yüzbinler belki de milyonlar olacaktır. 
 
Ülke bizim, ülke hepimizin. Gidecek başka bir yerimiz yok, öyleyse sahip çıkacağız. İktidarından muhalefetine herkes üzerine düşeni yapmak zorunda. Vatandaş da aymaz bir ruh haliyle, kemikleşmiş partizanlığı bir yana bırakıp, sorumluca üzerine düşeni, ülkesi için gerekeni yapmalı. Yoksa hep birlikte, bir harabe üzerinde kendimizden utanan, torunlarımızın yüzüne bakamayan ihtiyarlardan başka bir şey olmayacağız gelecekte.