Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Baz duyarlılığı...

1812
Kepez Belediyesi’nin baz istasyonları konusundaki duyarlılığını takdir ediyorum. Bu konuda belediye meclislerine verilen yetkiyi, tamamen halkın sağlığı kriteri ile ele alarak; beldesine baz istasyonlarının kurulmasına izin vermiyor. Buna çeşitli kamuflaj uygulamalar ile kurulmak istenenler de dahil.

Son olarak bir reklam toteminin içersine yerleştirilen baz istasyonu da Kepez Belediyesi tarafından engellendi.
Her neden ise Çanakkale’de kamufle edilmiş ve aynı zamanda evlerin çatılarına yerleştirilmiş bazlar için herhangi bir şey yapılmamaktadır.
Kepez Belediyesi’nin bu tavrı ‘nın Çanakkale’ye örnek olmasını temenni etmekten başka şimdilik diyecek bir şeyimiz yok.
Kentimizin bugünlerde gündemindeki önemli konulardan biri vakıf üniversitesinin kurulması.
Bu tartışmaya daha farklı bir noktadan yaklaşmak istiyorum. Çünkü bu konudaki politikanın temeline ilişkin farklı bir bakış açısına sahibim.
Ülkemizde eğitim politikaları itibarıyla, merkezi bir planlama olmadığı için her isteyen her istediği üniversiteyi kurabilmekte Böyle olunca da ihtiyaçların belirlenmesi piyasa koşullarında olmakta.
Ülkenin topyekun ekonomi politikalarına uygun bir eğitim modeli ne yazık ki piyasacılık koşullarında mümkün olamamaktadır.
Öncelik ile bu çekincemi kurulacak bir vakıf üniversitesi noktasında belirtmek isterim.
İkinci bir konunun da Çanakkale’nin bir üniversite kenti olarak gelişimi için, izlenmesi gerekli stratejik yaklaşımının ne olması gerektiği konusunun daha analitik bir şekilde incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kentimizde varlığını sürdüren bir üniversitemiz var.
Bu üniversitemiz henüz genç bir üniversitedir.
Önünde gelişimi için alacağı daha çok mesafe vardır.
Bunun için, gerek kent dinamikleri açısından, gerekse de devlet olanakları bakımından harekete geçirilmesi gerekli önemli bir potansiyel mevcut.
Böylesi bir durumda mevcut üniversitemizi her yönü ile uygun potansiyele ulaştırmadan, ilave bir üniversitenin kurulması konusu; planlı süreçlerde verimli bir uygulama değildir.
Fakat şunu bir kez daha belirtmeliyim ki; zaten böyle planlı bir süreç, içinde bulunduğumuz sistem dahilinde mümkün değildir.
Bir başka konu ise Çanakkale’nin kendi taşıma kapasitesine ilişkin sorundur. Bunun iki yanı vardır; birinci yanı fiziki taşıma kapasitesi diğer yanı ise bilinç düzeyi itibarıyla taşıdığı potansiyeldir.
Öğrencisi ile öğretim üyesi ve çalışanları ile 35 bine ulaşan bir üniversite nüfusunu fiziki koşullar itibarıyla ne kadar taşıyabiliyoruz konusunu herkes düşünmelidir.
Çok basit bazı kriterlerini ele alalım.
Şehir içi taşımacılık bu kapsamda çözülmüş müdür?
Öğrenci kardeşlerimizin bu konudaki düşünceleri; ‘sıkış tepiş okullarımıza ulaşmak istemiyoruz’ şeklindedir.
Barınma konusunda gerekli çözümler üretilmiş midir, yurtlar yeterli midir?
Bu konuda gerçek anlamda uygun bir fiziki kapasite olmuş olsa öğrenciler fahiş fiyatlar ile bu sorunlarını çözmek zorunda kalmazlardı.
Yani arz talep meselesi konusu…
Gelelim bilinç düzeyi olarak kentin bu noktadaki potansiyeline.
Kent üniversite ilişkileri, hep sorunlu olarak bu günlere gelmiştir. Bu ilişkide kent dinamiklerinin olduğu kadar üniversite yönetimlerinin de payı vardır. Bundan dolayı; kent üniversiteyi ve özellik ile öğrencilerini üzerinden para kazanacak potansiyel olarak görmüş, üniversitede ben bu kentin önemli bir ekonomik gücüyüm diyerek, öğrencilerin anne ve babalarının cebinden ahkam kesmiştir.
Üniversitenin kent için sağlaması gerekli hizmetler ne yazık ki; sadece Ayşe teyzenin İbrahim amcanın kıt imkânları ile çocuklarının okuması için gönderdikleri paralar üzerinden biz Çanakkale ekonomisine şu kadar katkı yapıyoruz seviyesinde kalmıştır. Tıp fakültesinin hizmetlerini ve birkaç proje ile sağlanan hizmetleri bunun dışında tutuyorum.
Tüm bunların dışında bir üniversite kenti olarak, kültürel alanda üniversitenin taşıyıcı gücü ile gelişebileceği potansiyelin oluşumu için gerekli alt yapı imkânlarından da kentimiz henüz yoksundur.
Bir tiyatro salonumuzun dahi olmadığı bir kentte ikinci üniversiteyi kurarken bir kez daha düşünmek gerektiğini düşünmekteyim.
Mevcut üniversitemizin gelişimini tamamlayamadığı bir süreç için, ihtiyaçlarının karşılanması konusunun öncelik ile planlanmasını, kentin bu konuda seferber olmasını, bu yönü ile vakıf üniversitesi projesinin henüz erken bir proje olduğunu düşünmekteyim.
Bu sürecin zaman planının yeniden bir gözden geçirilmesi; kamusal kaynakların verimli kullanımı için daha rasyonel olacaktır.
Ayrıca, kentin potansiyel olarak bu gelişime hazırlanacağı bir sürecinde çalıştırılması gerekmektedir.
Bu kuruluş sürecinde, kuruluş ile ilgili olarak hazırlık boyutundaki bazı çalışmalara öncelik verilmesi, sağlıklı bir gelişim için son derece önemlidir. Hazırlık aşamasında yapılacak olan işlerin; bir üniversite kenti anlamında bir nevi alt yapı çalışmaları olduğunu düşünerek; vakfın öncelikli olarak bu ihtiyaçların giderilmesi noktasında sorumluluk alması planlı bir gelişim için daha uygun bir model olacaktır.
Aksi durumda gündeme gelecek sakat doğumun toplumsal faturası ağır olacaktır.