Bayramlık göndermeler…
Bayram tatilinde Bozcaada’yı tercih edenler aç kalmışlar. Başta İstanbul olmak üzere diğer kentlerden insanlar adeta kaçarcasına Bozcaada’nın yolunu tutmuşlar. Anlaşılan o ki Bozcada imaj itibarıyla yolunu almış gidiyor. Bu denli yoğun talepte bulunan vatandaşlarımız için, ekonomik analiz boyutunda neler söyleyebiliriz. Herkesin dümeni yerinde anlaşılan, ağlamak sızlamak işin garnitürü olmuş herhalde.
Aman dikkat, Bozcaada geleceği noktasında risk alacak yeni bir algı dünyasının eşiğinde.
Bayram deneyimi sonrasında, adada yeni yerlerin imara açılması yeni yatırımların yapılması gibi bence çok tehlikeli bir gelişimin ayak seslerini duyar gibiyim.
Her coğrafyanın taşıyabileceği bir kapasite vardır.
Onu zorlarsanız o coğrafyanın bütün dengelerini bozar ve o bölgedeki yaşamın kalitesini önemli ölçüde olumsuzlaştırırsınız.
Bozcaadalılar bu konuyu gündemine almalıdırlar.
Helesi…
AKP milletvekili Mehmet Daniş, bayram öncesi altın araması yapan şirketin, Şahinli Köyünün içme sularını içilemez hale getirmesi nedeniyle yaptığı ziyarette şunları söyledi. “Sondaja dahi dikkat etmeyen bu firmalar kafamızda soru işaretlerin oluşmasına neden oluyor. Yarın maden aramaya, işlemeye başladığında yine dikkat etmeyecek bizi rahatsız eden bu”
Evet sayın vekil çok doğru söylüyorsunuz.
İşte bundan dolayı insanlar karşı çıkıyorlar.
Daha işin başında içme sularının ‘içilemez’ hale gelmesini yaşayan bu insanlar tonlarca siyanürün kullanımı ile yapılacak üretim boyutunda kendilerini nasıl güven içersinde hissedebilirler.
Kaldı ki, dünyada bu konuda sayısız olumsuz örnek var iken…
Siz de ne güzel söylemişsiniz dilinize sağlık….
Gaz bombaları, polis copları, ırkçı saldırılar altında barış günü.
Ne yaman çelişkidir; dünya barış gününde barış için bir araya gelip en demokratik haklarını kullanmak isteyenlere gaz bombaları ile saldırmak…
Öylesine topyekun bir saldırı planı oluşturulmuş ki; yurdun bir başka yerinde de ırkçı, demokrasi ve özgürlük düşmanı gerici güçlerin kışkırtmasıyla bir araya gelenler barış gününü kutlamak, barış mesajlarını kamuoyu ile paylaşmak isteyenlere saldırının aktörü olmuşlardır.
Anlaşılmaktadır ki ülkemizde barış zor bir iştir.
Şiddetten medet uman, siyasi geleceklerini bunun üzerinden şekillendirenler barış ikliminden öyle korkmaktadırlar ki; vatandaşların bu talebi ağızlarına almasına bile tahammül gösterememektedirler.
Bu bakış açısı ile gelişmeleri analiz ettiğimizde bazı gerçekleri daha iyi anlayabiliriz.
Bizlerin barıştan kardeşlikten, bir arada dostça yaşamaktan başka hiçbir seçeneğimiz olamaz.
Fakat anlaşılmaktadır ki; bunun için üzerimize düşen sorumluluklar vardır.
Yılmadan, usanmadan barış taleplerimizi seslendirmeliyiz.
Geleceğimiz için, güzel ve aydınlık yarınlar için buna ihtiyacımız son derece acildir.
Demokratik siyasetin önünü açacak, demokratik ve halkçı bir dönüşümün taşlarını hep birlikte örmeliyiz.
Bu canavarı nasıl yeneceğiz?
Ne zaman uzun bayram tatilleri gündeme gelse içim hep bir garip olur.
Sayıları yüzlere varan trafik canavarı mağdurları ile dünyanın hiçbir yerinde bu boyutta olmayan bize özgü acı yüreğimim bir yanını kaplar.
Uzun yıllardır değişmez, acı bir gerçek olmuştur bu durum.
Her yıl karayolları kalitemizin artmasına, araç teknolojisinin gelişmesine rağmen bu canavar yine yüzlerce can alabilmektedir.
9 günlük tatilin 8. gününde bilanço, 139 ölü, 644 yaralı olarak gerçekleşti.
Bu bilanço, bize özgü çok acı bir gerçek…
Bir kez daha şu gerçek ile yüzleşmek zamanıdır.
İçinizdeki trafik canavarını ne kadar bertaraf edebiliyorsunuz?
Direksiyon başına geçecek her sürücü bu noktada bir hesaplaşma içine girmelidir.
İçimizdeki canavarı her birimiz yok edemedikçe, bu acı bilanço kaçınılmazdır.
Yılların deneyimi ve diğer veriler bu gerçeği doğrulamaktadır.
Unutmayalım ki bu kıstas aynı zamanda bir gelişmişlik kriteridir.
Çağdaş, akılcı, mantıklı, insanların artık bu canavardan kendilerini kurtarmış olmaları gerekmektedir.