Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Bayramın ardından

1162
Trafik canavarı bu bayramda da işbaşındaydı; 118 ölü 1000’e yakın yaralı ile bu bayramda diğer bayramlarda olduğu gibi kana bulandı.
Her yıl yaşanan bu acı nedeniyle insan bayram kutlamaktan bile vazgeçecek hale geldi.
Dile kolay, 118 kişinin hayatını kaybetmesi binlerce insanın yaralanması.
Her yıl tekrarlanan bu acı olay, sanki kaderimiz oldu.
Onca uyarıya rağmen yine aynı dram yaşanıyor.
Toplumsal gerçeklerimiz açısından önemli bir gerçeklik olan bu durum üzerinde ciddi bir şekilde durup, önleyici tedbirlerin alınması gerekmektedir.
İnsan gerçekten düşünmüyor değil; bunca insan yaşamını kaybedecekse, bayramlardan vazgeçmek fikri düşüyor insanın aklına.
Gazze’ye yapılan bombalı saldırıları artmayacak şekilde, trafik canavarının terörünü yaşıyorsak söylenecek bir şey kalmamıştır artık.
Yaşanılan gerçek son derece acıdır, bu gelişmeleri görmek çözüm için kafa yormak zamanıdır.
Bu noktada ahkam kesecek değilim, konunun uzmanlarının gerekli çalışmaları yapması, belirledikleri önleyici tedbirlerin hayata geçirilmesi içinde tavizsiz bir denetimin sağlanması artık ertelenemez bir görev olarak önümüzde durmaktadır.
Bayramlar tamamıyla tatil algısına dönüşmüş, tatil kavramı farklı bir anlayış kazanmışken bu yoğunlukların yaşanmasının önüne geçmek zor gözükmektedir.
Kişilerin tercihlerinin bu temeldeki değişiminin de bir handikap olduğu göz önüne alınmalıdır.
Kişilerin değişen tercihlerinin getirmiş olduğu koşullar göz önüne alınmalıdır.
Hal böyle iken, birde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın gülmeyi yasaklayan bunu kadınların iffet sorunu üzerinden değerlendiren, bu anlamıyla yine kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak ele alan değerlendirmesi tam bir skandal olarak sevinç ve mutluluk olarak algılamakta zorlandığımız bayram algısını olumsuzlaştıran bir başka sosyal gerçeklik olarak gündeme gelmiştir.
Kadını bu kadar ötekileştirici, ikinci sınıf bir yaklaşım örneğini bu devirde ancak IŞİD’ci ve Taliban güçlerinin uygulamalarında görürken aynı kaynaktan beslenen bu yaklaşım; işin başında olmasına rağmen, gelecek açısından tehlikeli işaretler vermektedir.
Arınç’ın daha evvelde bu konudaki sabıkalarının varlığını düşündüğümüzde, kadınlar üzerindeki şiddetin kadın cinayetlerinin ve her türlü ayrımcı muamelenin kaynakları konusunda kafalar şimdi biraz daha aydınlanmaktadır.
Bu bir ideolojik yaklaşım olup, siyasal iktidarın desteklediği bir tercihtir.
Onun için kadın mücadelesi, ülkedeki demokrasi mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır, böyle olmalıdır.
Demokrasi mücadelesi geliştikçe bundan rahatsızlık duyan kapitalist sistemin temsilcileri her alanda bu mücadeleyi boğmak adına harekete geçmekteler ve çeşitli tertipleri hayata geçirmektedirler.
Cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş’ın propaganda stantları bayram boyunca ülkenin bir çok yerinde saldırıya uğradı.
Bu saldırılar Demirtaş’ın demokrasi adına emekten yana, barış ve özgürlükler adına verdiği mesajlardan duyulan rahatsızlığın ifadesi olarak gelişmiştir.
Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasındaki programı emekten yana, özgürlüklerden yana herkes için bir heyecan kaynağı olduğu kadar savunduğu değerlerinde farklılıklarını çok net olarak ortaya koymaktadır.
Demirtaş Soma’da kapitalistlerin daha çok para kazanma hırsının getirmiş olduğu güvencesiz çalışma koşuları neticesinde yaşamlarını kaybeden işçilerin ailelerini ziyaret etmiş oradan Roboski’de katledilen ve hala sorumlularının açığa çıkarılmadığı yurttaşlarımızın  ailelerini ziyaret ederek her iki acının da sistemin emekçi halklara dayattığı bir uygulama olduğunu ortaya koyarak, acılarımızı birleştirerek geliştirilecek mücadele birliğinin önemine vurgu yapmıştır.
Bir kez daha soruyorum;Selahattin Demirtaş, mevcut diğer cumhurbaşkanı adayları arasında ,emekten yana demokrasiden özgürlüklerden yana farklı bir aday kimliği taşımıyor mu?
Bunu bir kez daha düşünerek tercihlerinizi yapmanız, geleceğimiz açısından son derece önemlidir.