Bayram bizim neyimize
Terör bir kez daha iğrenç yüzünü gösterdi. Masum 9 yurttaşımızı kaybettik,üstelik kaybettiklerimizin dört tanesi çocuk. Barış ve kardeşlik duygularını yok etmek isteyen terörün, bu alçakça saldırılar ile hedefine ulaşmasına engel olmak bizlerin elinde. Yaratılmak istenen provokasyonlara alet olmamamız gerekli...
Şunu unutmayalım ki; bu ülkenin halklarının birbirleri ile düşmanlıkları yok. Kurgulanan senaryo bu düşmanlığın yaratılması için... Bu yolda en güçlü silahları da terör.
Hal böyle iken; intikam söylevleri üzerinden geliştirilecek şiddet politikası, içine çekilmek istenen tuzağa düşmek demek olacaktır. Bu katliamı yapan ve arkasındaki güçlerin hiçbir tereddüde mahal vermeden açığa çıkarılması zorunludur. O zaman görülecektir ki terör; kimlerin çirkin emellerinin aracı olarak kullanılmaktadır!
Bayram öncesinde içki içtikleri için, eli sopalı bir grubun saldırısına uğrayan gençlerin olayını duyunca, yine İstanbul’a gelmek için uçağa binen 83 yaşındaki Alzheimer hastası bir vatandaşın kızı ve eşi ile birlikte uçuş güvenliğini tehdit ettiği gerekçesi ile uçaktan atıldıklarını okudukça, Çanakkale’de bir camide vaaz veren bir imamın Çanakkaleliler yarı çıplak dolaştıkları için yarı cehennemlik şeklinde sözler sarf ettiğini öğrenince ; böylesi tahammülsüzlüğün geliştiği toplumlarda bayramların artık bir anlamı kalmadığını düşündüm.
Bir de bugün gazetemizde okuduğunuz Prof. Dr. Hamit Palabıyık’ın yazısındaki kendisi gibi düşünmeyenler için söylediği ötekileştirici yaftalayıcı, küçük düşürücü ifadelerde işin tuzu biberi oldu diyebilirim.
Bu yıl ki Ramazan her yıldan farklı geçti.
Ramazan’ın kendine ait değerleri değersizleştirilerek faydacılığa açık hale getirildi.
Siyaset mekanizması adeta terminatör gibi önüne çıkan hangi değer var ise ezip kendisinin faydalanacağı bir niteliğe dönüştürme konusunda son derece acımasız.
Çok tartışıldı tekrar tartışmak istemiyorum.
AKP iftarlarının siyasi şova dönüştürülen parlak gösteriler ile sürdürülmesi konusu kendisinden çok bahsettirecek önümüzdeki günlerde de.
Tahammülsüzlük, yaftalama, ötekileştirme günümüz toplumunda sistemden beslenenlerin kendi çıkarlarına uygun dönüşümü sürdürebilir kılma veya dönüştürme noktasındaki ilk hareket planındaki temel kavramlar.
Bugün gazetemizde okuduğunuz. Prof. Dr. Hamit Palabıyık’ın “Çanakkale’nin gelişmesinin önündeki engeller” yazısındaki mantığının dayanmış olduğu nokta da ne yazık ki aynı gerçeklerden beslenmekte.
Ben bu tartışmaya son noktayı koymak istiyorum. Bu konuda polemiğe girmeye gerek yok.
Palabıyık, şimdi kalemi eline alıp hemen yazmaya başlayacak; ‘ben bir kısım Çanakkalelileri yaftaladım’ diyerek kendisini savunmaya başlayacak.
Tamam hocam da yaftaladığın bir kısım Çanakkaleli sıradan kendisine münhasır kişilerden mi oluşuyor? Ötekileştirdiğin, sarhoşluklarından başlayıp tembelliklerine kadar yaftaladığın kişiler senin hedef olarak gördüğün bir toplumsal kesimi ve yaşam tarzını temsil eden insanlardan oluşmasın sakın? Zaten sende çok açık olarak söylemişsin… “İstemezukçular” diyerek yaftaladığın , sözde yat limanına karşı olan,üniversite hastanesi gelişmesine karşı çıkan, üniversite radyosuna karşı çıkan kesimler.
Kısaca bu şekilde yaratmak istediğin algı dünyasının hiçbir gerçekliğinin olmadığının altını çizerim.
Yat limanına karşı çıkan kimse yok, yat limanının yerine karşı çıkan halkın en temel haklarını esas alarak bunu savunan insanlar var.
Üniversite hastanesinin gelişmesine karşı çıkan kimse söz konusu değil, Her seferinde saldırdığınız Kepez Belediye Başkanı bile araştırma hastanesinin gelişimine karşı değil. Fakat yer sorunu konusu da ayrı bir gerçek.
Buradan hareket ile kimseyi bu şekilde yaşam tarzları esasında küçümseyerek yaftalayamazsınız.
Üniversite radyosuna karşı olunması iddiası da tam bir demagoji, hiç böyle bir şey söz konusu değil,
Gazetecilik görevini yerine getiren bir gazetemizin yapmış olduğu bir haberden hareket ederek böylesi bir yaftalama içersine girmenizi anlamak gerçekten zor.
Kaldı ki gazete yanlış mı yazmıştır; hayır. Karasal yayın frekansı izni olmadan yapılan yayınların kaçak yayınlar olduğunu dile getirmiştir. Zaten üniversite radyosu da bunu kabul etmiş; internet üzerinden yayın yapıldığını şimdi de Ton Radyo frekansının kiralanarak yayın yapıldığını biliyoruz.
Tüm bu gerçeklere rağmen sizin gibi düşünmedikleri için kendilerini tukaka ilan ettiğiniz Çanakkalelilerden özür dilemek zorundasınız. Bunu yapmadığınız sürece niyetiniz çok daha farklı bazı hesaplar üzerine kurgulanmış demektir ki; bunun sonuçları kent üniversite ilişkilerinde ağır olumsuzluklara neden olabilir.
Hamit Hocanın sağduyulu davranacağına inanıyorum, bu konunun olumsuz gelişmesine izin vermeyecektir.
Çanakkale’nin çıkarları bunu gerektirir…