sermet@canakkaleolay.com
Seçim zamanının yaklaşmasına bağlı olarak siyasi partilerden aday adayları ortaya çıkmaya başladılar. Siyasi analizler derin derin şimdiden ortalığı kapladı. Yok, hangi siyasi parti hangi aday ile kazanırmış, yok siyasi partiler nasıl bir yöntem ile adaylarını belirlemeliymiş bir sürü derin tahliller. Vatandaşın bunlar hiç umurunda değil; bu bakımdan da aday adayları bir ilgi ve heyecan yaratamamış durumda şimdilerde, gerek partilileri gerekse de vatandaşlar nezdinde.
Vatandaşın sorunu farklı; yıllardır umduğunu bulamamış vatandaş, hayatın gerçekleri ile karşı karşıya, aş, iş, çocuklarının geleceği, sağlığı, gelecek güvencesi gibi temel sorunları ile cebelleşmekte.
Bu senaryonun kendilerinin dışında geliştiğinin farkında, yine seçim günü geldiği zaman kendilerine uzatılacak, kendi iradelerinin dışında belirlenmişler arasından bir seçim yapacağının bilincinde.
Sistem şimdilik böyle çalışıyor, tabiî ki demokrasi maskesi takılarak.
Sorunun özünü kavramadan yapılacak her türlü değerlendirme mevcut sisteme yedekleme yapmaktan öteye geçemez.
Şimdilerde yapılanlar da bu.
Bu sistemin devamından yana çıkarı bulunanlar şimdi hep birlikte ortaya çıkacaklar, bu filmi bir güzel oynayacaklar.
Yok, ön seçim diyecekler, yok merkez yoklaması diyecekler, adeta bataklığın üzerini bir güzel makyajlayacaklar.
Anayasamızın, seçim kanunumuzun, siyasi parti yasamızın hala darbe hukukunun kriterleri ile, tamamıyla anti demokratik bir konumunda olduğu gerçeğini görmeden, ve bu konuda bir adım atmadan yapılacakların demokrasi adına hiçbir anlamı yoktur.
Tezgâhlar, tamamıyla menfaatler temelinde oluşturulacak bizlerin önüne sunulacaktır.
Bu gerçeklik, zaten şimdiden sürecin işleyişi noktasındaki uygulamalar ile malumunuzdur.
Bu gelişmeler olayın bir cephesinde böyle sürer iken bir cephede de, işçiler, aydınlar, sosyalistler, sanatçılar, bilim insanları, gazeteciler yeni bir anayasa konusunu tartışmaya başladılar.
Demokratik, halkçı bir anayasanın, ilkeleri, nasıl hazırlanması gerektiği konusu gündemi daha çok meşgul etmeye başladı.
Bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum, bu çalışma içersinde olan kesimler bugüne kadar bildiğimiz ‘sen mi milletvekili olacaksın ben mi olacağım’ kaygısının dışında işin özüne ilişkin bir duyarlılık ile hareket ediyorlar.
Gerçekler kazanacaktır.
Halkın yok sayıldığı, baskıcı, anti demokratik düzenler birer birer sallanıyor,
İşte Tunus, işte Mısır daha çok yakındaki gelişmeler.
Ülkemizde de emekçiler kendi haklarına sahip çıkma noktasında daha aktif çabalar içersinde.
Torba yasa ile getirilmek istenen hak kayıplarına karşı mücadele yükseliyor.
Emekçiler meydanlarda haklarına sahip çıkıyor.
Kıdem tazminatı haklarının yok edilmesi girişimi konusunda önümüzdeki günlerde yapılacak müdahaleler karşısında çok daha farklı bir tepki gelişir ise hiç şaşırmayın.
Bu saldırının seçim öncesi gündeme getirilmesi ihtimali çok zayıf.
Özetle var olan gelişmeler kapsamında bataklığın üzerine çiçek ekmek isteyenler ile demokratik halkçı bir anayasa ile bataklığı kurutmak için yola çıkacaklar arasındaki fark daha çok hissedilmeye başlanacaktır.
Ülkemizin demokrasi özgürlük, halktan ve emekten, insanca bir yaşamdan yana çiçekleri filizlenmesini sürdürmektedir.
Saat Kulesi meydanını hatırladım.
Yazımın başlığını ‘bataklığın üzerine çiçek ekmek’ koyunca aklıma hemen Saat Kulesi meydanı geldi.
Kentlilerimizin bildiği gibi o meydan kanalizasyon toplama merkezinin getirmiş olduğu sorunlar ile kokudan geçilmeyen bir noktaydı.
Yeni düzenleme ile şirin bir meydan oldu.
Vatandaş olarak korur, sahip çıkarsak şirin bir meydan olarak varlığını sürdürecektir.
İstenir ise başarılabileceğinin örneğidir, Saat Kulesi meydanının yeni düzenlemesi.
Fakat bu tip düzenlemelere bir ‘kimlik katmak’ böylesi başarıları daha da taçlandıracaktır.
Bu meydan için bu meydanın kimliğine uygun bir tarz ile bu düzenleme desteklenebilir idi.
Dünyadaki saat kuleleri ve meydanlarının görselleri ile konumlanacak küçük bir sergi alanı yada küçük bir saat müzesi bu meydana çok yakışırdı.
Biraz daha ileri düşünür isek; bu meydanın Şair Ece Ayhan Meydanı olmasından hareket ederek Ece Ayhan anı köşesi şeklindeki bir düzenleme daha çok yakışacaktır.
Tam da bu konuda Ece Ayhan dostlarının onun anısına organize ettikleri Ece Ayhan arşivi kurma girişimi var iken, bu faaliyet ile birleştirilecek bir düzenleme bu meydana çok yakışır.
Belki o zaman, ‘Bataklıklar üzerine çiçek ekmek’ kavramını gerçekleştirmiş oluruz.
Sermet ATADİNÇ