BAŞLANGIÇ RUHU

Hiçbir anı başka bir anıya benzemez. Hepsi eşsizdir ve eşsiz ihtimalleri içerir. Başlangıç ruhu bize basit bir doğruyu hatırlatır. Jon Kabat - Zinn

7136

 

 

Yaşam ve zaman hepimizi yıpratmakta. Yaşadığımız sorunlar, sağlıklı düşünmekten ve davranmaktan uzaklaşmamıza neden olabilmektedir. Bu durumun ilişkilerimize yansıması ise en doğal sonuçtur. İletişimde olduğumuz kişilerle ilişkilerimizin bozulması bizi yalnızlığın uçurumuna doğru itebilir. Özellikle eşler arasında yıllar içerisinde yaşanan sorunların kronikleşmesi ailenin psikolojik iyi olma halinden her geçen gün uzaklaşmasına neden olabilmekte, bu durumdan da en fazla çocuklar etkilenmektedir.

Tortulanmış olumsuz düşünceler, düşünce genellemeleri, kalıp yargılar bizi olayların hakkında süreç odaklı düşünmek yerine sonuç odaklı düşünmeye itebilir. Bu durum da yaşamın içerisinde çok şeyi kaçırmamıza neden olabilir. Yaşamın içerisinde bir figür olarak kendimizi düşündüğümüzde ilk önce nelere sahip olduğumuzu ve neleri değiştirebileceğimizi düşünmek gerektiğinde aklımıza ne gelir? Biz duyguları ve düşünceleri olan varlıklarız. Düşüncelerimizi yönetebiliyor ve duygularımıza sahip olabilmek ise bizim sahip olduğumuz en üst düzeyde insani yeteneğimizdir. Yaşamın akışı içerisinde bu yeteneklerimizin ne kadarını psikolojik iyi olma haline katkı amacıyla kullanabildiğimiz ise çok ciddi bir sorunsaldır.

Yaşamda neleri kaçırıyoruz? Bence en başta an’ ı keşfetmeyi an da kalabilmeyi unutmak bize hem duygularımızı sahiplenmeyi unutturuyor hem yaşama geç kalmamızı sağlıyor. Yaşama heyecanının da azalmasına neden olan bu durum bizi amaçsız bir şekilde günübirlik bir yaşam tarzına itebilmektedir.

Peki ne yapmalı da yaşamı daha anlamlı hale getirmeli?

Yazının başlığının parantezini açma vakti geldi sanırım.

Yazıyı okuduktan sonra olumsuz bir bir yaşam deneyiminizi, hoşlanmadığınız fakat ilişkide olma zorunluluğunda olduğunuz birini, daha önceden hoşlandığınız fakat tadını beğenmediğiniz bir yerde yedikten sonra sonrasında yemekten hoşlanmadığınız bir yemeği düşünün.  Tüm söylenenleri ilk defa deneyimlemek için merak ediyordunuz değil mi? Hatta heyecan da duyuyordunuz. Yaşanan olumsuz deneyiminiz ise tüm bu heyecanınızı ve merak duygularınızı aldı götürdü sanki. Başka bir soru; yaşadığınız olumsuz durumları aynı şartlarda yaşasanız sonucunun aynı olmasının garantisi var mıdır? İşte tam burada başlangıç ruhunu düşünmenin vakti gelmelidir.

Başlangıç ruhu yaşamdaki bir çok şeyi ilk defa keşfediyormuş gibi amaçlı olarak etrafımızdaki şeyleri tanımak için kendimize fırsat vermek demektir. Birkaç örnek verecek olursak hep tartıştığınız eşinizle ilk tanıştığınız anı hatırlayıp ona çiçek almak, ergenlik döneminde sorunlar yaşayan çocuğunuzun doğum anında hissettiklerinizi duyumsayıp ona nedensizce sımsıkı sarılmak.  Güzel anları tekrar yaşama olanağınızın olduğunu ve an’ ı düşünmek yerine niye kendimizi gereksiz şekilde yorup hayatın duygusal keşiflerinden uzak kalalım ki?

Düşünürün dediği gibi her an bir birinden farklıdır. Bu durumu pratik bir şekilde yaşayabilmeniz için size kitabımda da bahsettiğim kuru kayısı eksersiziyle veda etmek istiyorum..

Duygularınıza sahip çıkabildiğiniz an’larınız olsun.

Kuru kayısı egzersizi bizi şimdiki ana getiren ve farkındalığımızı arttıran bir egzersiz olma özelliği taşır. Bu farkındalığa ulaşmak için bu egzersize 5 dakikanızı ayırmanız yeterlidir.

Öncelikle her bir duyunuzla kayısı algılamaya çalışın. Sanki başka hiçbir duyunuz yokmuş gibi onu tanımak için her bir duyuyla algılamayı deneyin.

Elinizde tutun: Bir tane kuru kayısıyı elinize alın. Hayatınızda ilk defa bir kayısıyı tutuyormuşsunuz gibi düşünün.

Dokunun: Öncelikli olarak gözlerinizi kapatın. Elinizle kayısıyı algılayın, dokunun. Yüzeyi nasıl bakın; pürüzlü mü yumuşak mı sert mi? Yüzeyinde dokunduğunuz zaman farklılıklar var mı? Ve şimdi dudağınıza dokundurun ve buradaki hissine bakın.

Bakın: Şimdi kayısıyı bakın. Işığa tutun, şeffaf ve mat olan yerlerini farkedin. Dokusuna bakın, rengine bakın, şekline bakın.

Koklayın: Şimdi burnunuza götürün. Sağ ve sol burun deliğinizle koklayın. Kokusunu farkedin. Sağ ve sol burun deliğinizle daha farklı koku alıyor musunuz fark edin.

Dinleyin: Şimdi kayısıyı baş parmağınız ve işaret parmağınız arasına alın ve kulağınıza götürün. Parmaklarınızı hareket ettirin. Sesini duyun, sonra diğer kulağınıza götürün.

Tadın: Ve şimdi ağzınıza götürün. Dilinizle dokunun. Dilinizle yüzeyindeki pürüzlükleri farkedin. Tat alabiliyor musunuz buna bakın. Ve dilinizin ön ve arka yerlerinde daha farklı olan tatları keşfedin. Kayısıya ufak bir ısırık atın. Hala yemeyin. İçinden aromasının çıktığını fark edin. Yutkunurken ağzınızdaki aromayı hissedin. Kayısıyı ağzınızın farklı yerlerinde gezdirin. Değişen veya değişmeyen tadı fark edin. Çok yavaş şekilde çiğneyebildiğiniz kadar çiğneyin.

Yutun: Yutun ve yutarken, boğazınızdan geçerken hissettirdiklerini fark edin.

Ve şimdi ikinci kayısıyı herhangi bir yönerge/davetiye olmadan kendiniz keşfedin.

Üçüncü kayısıyı ise her zaman yediğiniz gibi yiyin.

Bu egzersizinden sonra neler hissettiğinize odaklanın.

Neler hissettiniz, ne gördünüz, ne tattınız, o sırada zihninizden neler geçiyordu, ne fark ettiniz, 1,2 ve 3üncü deneyimler arasında bir farklılık var mıydı?