Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Başkana saldırı 10.07.2009

2080

Karabiga Belediye Başkanı Muzaffer Karataş makamında silahlı saldırıya uğradı. Öncelikle geçmiş olsun dileklerimi iletirim. Bu olay çok yönlü olarak analiz edilmeli çıkarılacak sonuçların tüm toplum açısından yaşamsal değerde olacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Öncelikle toplum ciddi bir travma altındadır. Tahammülsüzlük sanki normalleşmiş, olağan hale gelmiştir.  

Bütün bu gelişmeler kötü yönetilen bir toplum olarak ödediğimiz toplumsal diyetlerdir.

Bu noktadaki gelişmenin yolu ülkenin genel koşullarının iyileşmesinden geçmektedir.

Toplumsal hayatın yönetiminde görev alanlarında ilkeli olması bu süreçte olumlu bir etki yapacaktır.

Karataş bu noktada tam da buna uygun davranarak, toplumsal yönetimin belirli kademelerinde görev alan yöneticilere olumlu bir örnektir.

Yalnız şimdi bizlere düşen Muzaffer Karataş gibi yöneticilerimizi her noktada desteklemek, onlara görevlerinde yalnız olmadıklarını hissettirerek toplumsal dayanışmanın zeminini yaratmaktır.

Bu dayanışma yaratılamaz ise yöneticilerin performansı konusunda yaşanılacak negatiflikler, içinde bulunduğumuz durumu daha da olumsuzlaştıracaktır.

Sayın Muzaffer Karataş yalnız değilsin…

Halkın temsilcisi olarak doğru gördüğün ilkeler temelinde, yönetici sorumluluğunun gereğini yerine getirerek bir kez daha halkının kalbinde taht kurdun.

Sorumlulukların noktasında örnek oldun.

Bu zorluklar hep beraber aşılacaktır, bir kez daha geçmiş olsun.

 

İl genel meclisinde CHP

CHP grubu il genel meclisinde yerel sorunlar ve çözüm önerileri noktasında olumlu bir performans sergiliyor.

İmar düzenlemelerinde; deniz, yeşil alan, yol uygulaması önerisi, baz istasyonlarının yaşam alanlarının dışına taşınması önerisi yerelde yaşam kalitemizin gelişmesine olumlu katkı sağlayabilecek öneriler.

Yine siyasal platformda geliştirdikleri öneriler ile siyasal muhalefet noktasında yerelleşen tarzları ile de göz doldurmaktalar. Özellikle Av.Hilmi Baydar ile gündeme taşıdıkları öneriler kapsamında önümüzdeki günlerde yerel anlamda önemli açılımlar geliştireceklerini tahmin ediyorum.

 

İşçi sınıfı, Türk –İş ve hükümet

Önce Türk –İş işveren örgütleri ve çeşitli sivil toplum örgütleri ile bir maceraya çıktı.

Sözde krizi önlemek adına bir kampanya başlattılar “Evde oturma çarşıya çık “

Türk-İş tabanındaki işçilerin bu kampanyaya cevapları çok anlamlı oldu.

“Pazara değil mücadele için sokaklara çıkacağız “şiarı ile işçiler Türk –İş yönetimini protesto ettiler.

Bir yandan da hükümet ile toplu sözleşme görüşmeleri sürdürülüyordu.

Türk- İş yöneticileri bu teşhir olmuş konumunu bir ölçüde de olsa telafi etmek için hükümetin taleplerini kabul etmeyerek eylem kararı aldı.

Artan kriz koşullarında işçilerin tepkisi büyüyor, bu bağlamda genel grev çağrıları gündeme oturmuştu.

“Greve giderlerse gitsinler” diyen Başbakan ,”işçiler greve giderse devletimiz tasarruf yapar” diyen devlet bakanının bıçkın tavırlarını sürdürmesi, işçilerin kararlı tutumları sonrasında farklılaşmıştı.

Şimdi farklı bir taktik ile bu mücadelenin önünün alınması, çizilmesi gerekli rota olarak yeniden belirlenerek yeni zam oranları ile anlaşma sağlanarak bir korkulu rüya sonlandırıldı.

Şimdi bu süreçten işçilerin çıkarması gerekli çok zengin deneyimler var.

Mücadele her zaman başarı getirir, mücadele çizgisi ne kadar yüksek tutulursa kazanımlarda o temelde zengin olur.

İşçi mücadelesinin temel karakteristiği budur. İşçilerin bu gerçekliği içselleştirmesi önümüzdeki süreçte çok farklı gelişmelere yol açacaktır.

 

Sincan’da gerilim tırmanıyor

Çin’in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygurlarla polis arasında önceki gün başlayan olaylar sürüyor. Han milliyetinden Çinlilerle Uygurların dün taşlı sopalı çatışmaya girmesi ise gerilimi daha da tırmandırdı. Gelişmeler bu şekilde devam ederken hemen bir takım çevreler siyasi çıkarımlarda bulunmak üzere etnik ayrımcılık temelinde milliyetçi duygulardan hareket ederek Çin’deki gelişmeleri kavramadan sosyalizm değerlerine saldırı başlattı.

Kapitalist sistemlerdeki bu türdeki etnik çatışmalar bu sistemin tam da özünü, oluşturmaktadır.

Öncelikle sosyalist literatür hakkında az çok bilgisi olanlar ve Çin’deki gelişmelerin tarihini bilenler, karşımızdaki emperyalist bir Çin olduğunu da bildikleri için, bu gelişmeleri, yalan yanlış haber ve yorumların gölgesinde okumamalıdırlar.

Çin’in Uygur bölgesinde yaşananlar, etnik kökeni ne olursa olsun, farklı uluslardan emekçilerin barış, refah ve mutluluk içinde bir arada yaşayabilecekleri bir sistemin, Çin’de kurulamamış olmasının doğrudan sonuçlarıdır.

Yaşananlar, kapitalist Çin’in katliamlarıdır.

Bu tür etnik temelli katliama dönüşen böylesi saldırıların arka planı emperyalist kapitalist sistemin yeni oyun planlarıdır.

Oluşturulacak tepkilerin hedefi kapitalist emperyalist sistem olmaz ise bu kurgunun figüranı olmaktan öteye gidilemez.

Dünya konjektürünü şöyle bir düşünün.

Bir yanda başta ABD olmak üzere batılı kapitalist ülkelerin içersinde bulundukları ekonomik kriz, öbür yanda gelişen güç olarak Çin.

Batı’nın büyük güçleri, bu olayı, Çin’in hırpalanması bakımından kendi emperyalist amaçları için bir sıçrama tahtası olarak büyük bir zevkle -başkaca hiçbir insani amaçla değil!- kullanmaya devam edeceklerdir.

 

Sermet ATADİNÇ