havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Barış zorlu bir süreçtir.

965
Hafta sonu hükümet ile HDP İmralı heyetinin birlikte yaptığı açıklama üzerinde çok konuşulmaya başlandı.
Gelinen noktada gelişmeleri doğru kavrayabilmek için bu sürece nasıl gelindiğini doğru değerlendirmek zorundayız.
Yapılmış açıklamalar sonrasında sorunların çözüleceğine dair beklentiler içersine girmek tarafların farklı beklentiler içersinde olduğu gerçeğini dikkatlerden kaçırmanın yanı sıra, tabloyu ‘AKP ile HDP anlaştı’ şeklinde yorumlamak bir başka yanlışlıktır.
Daha bu köprünün altından çok sular akacaktır.
Peki olanlar nedir?
Kapitalist sistemin içinde bulunduğu yönetemezlik hali, demokrasi barış ve emek güçlerinin yıllardır sürdürdükleri mücadeleler sonrasında elde etikleri kazanımlar, hükümeti köşeye sıkıştırmış, sürdürülen çatışmasızlık halini sürdürme konusunda zorunlu bir tercihe yöneltmiştir.
Yapılan açıklamadan ilk çıkarılacak sonuç çatışmasızlık halinin sürdürülme isteğidir. Bu hükümet açısından olduğu kadar Kürt özgürlük mücadelesi açısından da böyledir.
Ancak yapılan açıklamalardan bu ortak düşünce dışında beklentilerin taraflar açısından çok farklı olduğunu ortaklaşma yaratacak bir tespitin olmadığını söyleyebiliriz.
Hükümet cephesinin bu açıklamayı zorunlu kaldığından ve özelikle seçimler öncesi oy devşirmek açısından yaptığı, HDP heyetinin belirlemiş olduğu tespitler ile uzaktan yakından ilgisinin olmadığı çok açıktır.
Zorunluluk halinin getirmiş olduğu bu durum; hemen açıklama sonrasında Cumhurbaşkanının yapmış olduğu açıklamalar ile ortaya çıkmıştır.
Hani şu 2 maymun  açıklaması ve sonrasında HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ‘3.Maymunu yine götürmüşler’ polemiği bu açıklamanın taraflar bazındaki  kodlarını ortaya çıkarmaktadır.
HDP heyetinin 10 maddelik kriterleri tamamıyla ülkenin demokratikleşmesiyle ilgili olup, Kürt sorunun çözümünün de ülkenin demokratikleşmesi talebiyle birleştirilmesi ve açıklamada belirtildiği gibi bu noktada adım atılmazsa çözüm sürecinin bir gelişme kaydedemeyeceği gerçeğini şimdilik hükümet çevreleri görmezden gelmektedir.
Özetle önümüzde yine ‘demokratik cumhuriyet, özgür yurttaşlık, ortak vatan’ mücadelesinin kazanımları, bu mücadelenin gücü, süreci belirleyecek yegane kriter olacaktır.
Hükümet bir yandan barış ve çözümden bahsederken, diğer yandan halka azgınca saldırıların önünü açacak ülkeyi polis devletine çevirecek bir yasa üzerinde mecliste tekme tokat saldırılara varıncaya kadar ısrarlıdır.
HDP heyetinin demokratikleşme taleplerini görmezden gelerek seçim barajı gibi demokrasinin önündeki en büyük engel olan seçim barajı konusunda kılını bile kıpırdatmamaktadır.
Hükümetin samimi olmadığı tamamıyla seçim yatırımı içersinde olduğunu söyleyebiliriz.
İşte bunun için demokrasiden, özgürlüklerden yana olan herkesin başta Kürt sorunu olmak üzere ülkenin demokratikleşmesi açısından AKP hükümetine karşı mücadele içersinde olması bir zorunluluktur.
Bunun yolu; 7 Haziran seçimlerinde demokrasi ve özgürlük savunucularının birlikte hareket etmesi seçim barajı olmak üzere tüm engelleri yıkmak adına bir başlangıç yapmalarından geçer.
Tüm bu gerçeklere rağmen, HDP heyetinin yapmış olduğu açıklama üzerinden sürdürülen, son tahlilde AKP gericiliğine hizmet edecek bir propaganda da dikkat çekmekte, özellikle de pompalanmaktadır.
AKP ile HDP’nin uzlaştığına dair sürdürülen bu propaganda direkt olarak AKP değirmenine su taşır,üstelik  böyle bir şeyi iddia etmek için siyasal kör olmak gerekir. Demokrat, ilerici çevrelerin kafalarını karıştırarak, gelişecek mücadele hattını zayıflatmaya dönük böylesi bir propaganda faaliyetinin içersinde olanlar halka karşı sorumluluktan kaçtıkları gibi Kürt halkının taleplerini de yok saymaktadırlar.
10 maddelik müzakere koşulları ile sağlanacak gelişmeler kimin yararına olaşacaktır?
Bu koşulların yaratılması bugüne kadar olduğu gibi yine demokrasi ve emek güçlerinin mücadelesinin kazanımlarına bağlıdır, demokratik siyasetin önünün açıldığı demokratik hak ve özgürlüklerin kazanımları ülkede daha güzel yarınların başlangıcı olarak hepimiz açısından değerlidir.
Bu gelişmeyi tukaka ilan etmek buradan hareket ederek HDP hakkında sürdürülen spekülasyonlar düzene gerçek anlamda can simitliği yapmak demektir.
Kapitalist düzenin yıkılması için kim nasıl katkı sunarsa tüm çabaların desteklenmesi ve bunun için bu düzenden mağdur olan tüm güçlerin birlikte hareket etmesi gerekli olan bu süreç aynı zamanda barış sürecinin de zorlu yanına işaret etmektedir.
Türkiye’de barış ancak barış güçlerinin çabalarıyla var olacaktır
AKP hiçbir zaman barışı tesis edemez, çünkü o savaştan nemalanmaktadır.
Dillerindeki barış süreci ve çözüm süreci halkı kandırmak içindir.
Bu demagojinin değişik bir versiyonu olarak da, şimdilerde bu mücadelenin gözden düşürülmesi amacıyla HDP’nin itibarsızlaştırılması üzerinden bir dezenformasyon çabası sürdürülmektedir.
İhtiyacımız olan ise tüm demokrasi emek barış güçlerinin, gençlerin, kadınların ekolojik yaşam  mücadelesi verenlerin, dini inanç gruplarının, çeşitli milliyetlerin, sosyalistlerin, sosyal demokratların kısaca kapitalist vahşi düzenden mağdur olan herkesin birlikte demokrasiyi özgürlükleri ve barışı inşa etmesidir.
Bunun için 7 Haziran bir fırsattır.