havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Barış için samimiyet

842
Yaklaşan seçimler nedeniyle AKP’nin hedeflerini boşa çıkaracak olan halkın HDP’ye olan ilgisini zayıflatmak için, devreye sokulacağı tahmin edilen provokasyon planının ilki Ağrı’da gerçekleştirildi.
HDP’yi terörle ilişkilendirerek gözden düşürmek adına düğmeye basılan provokasyon planının hedefine ulaşması artık eskisi kadar kolay olmuyor.
Çünkü barış taraftarlarının samimiyeti, barış adına atılan adımların sorumluğu birçok şeyi değiştirdi.
Bugün barış talebi, eskiye göre daha elle tutulur, halkların temel talebi olarak varlığını daha ileri düzeyde göstermektedir.
Çatışmasızlık halinin sürdüğü bir dönemde düzenlenecek bir bahar şenliğine seçmenlere müdahale edilecek gerekçesiyle askeri operasyon düzenlenmesi hiçbir şekilde kabul edilmez.
Sivil siyasete, asker müdahalesinin sonuçlarını bugüne kadar acı sonuçlarını yaşayarak öğrendik.
Seçim propagandasının her yerde yoğun bir şekilde sürdürüldüğü bir dönemde HDP tarafından düzenlenen bir etkinlik için böylesi bir gerekçe sunarak iki insanın ölümüne neden olmak tam bir aymazlıktır.
Eğer yasal olmayan bir iş yapılıyorsa takip edilir ve hukuk sorumlularından hesap sorar.
Ancak hukuku es geçerek askeri devreye sokup böylesi operasyonlar düzenlemek eskiden bildiğimiz karanlık operasyonların yeniden tekrarıdır.
Ancak gerek HDP yetkileri, gerekse Ağrı halkı bu provokasyona izin vermemiş ve yapılmak istenen provokasyon sonrasında özellikle askerlerimizin can kaybına engel olarak, bu karanlık girişimden medet umanların hevesleri kursaklarında bırakılmıştır.
Bu tehlikeli ve karanlık girişim sonrasında HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sözleri bu konudaki samimi yaklaşımın göstergesi olarak değerlidir;”Sen sarayında saltanat kur diye bu halkın yoksul evlatları birbirini öldürmeyecek, buna izin vermeyeceğiz!Çatışmayla aynı saatte çıkıp meydanlarda HDP’yi suçlamaya başladılar. Kim silahtan beslenip oy topluyorsa Allah onun bin defa belasını versin.Kim elindeki silah gücüne güvenerek oy topluyorsa Allah onun burnundan fitil fitil getirsin. Bizsek bizim, sizseniz sizin.Asker analarına, sesleniyorum, bunların yalanlarına inanmayın. Bizim evlatlarımız ölürken onlarınki parsel parsel götürüyor.”
Yine HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın partisinin İstanbul mitingindeki muhalefet parti liderlerine yapmış olduğu çağrı da provokasyonların boşa çıkarılması açısından son derece önemlidir.
Demirtaş, muhalefet partisi liderlerine şöyle seslendi:
“Tek bir gencimizin burnu kanamasın canı gitmesin 550 vekil umurumuzda değil. bu tezgahlara gelmeyeceğiz. Asla başaramayacaklar. Asla ülkeyi kaosa çekemeyecekler. Ben buradan muhalefet liderlerine sesleniyorum. Sayın Bahçeli’ye Kılıçdaroğlu’na sesleniyorum. Gelin beraber Ağrı’ya gidelim. Olayları yerinde görüp tespit edelim. AKP’nin bu tezgahlarına izin vermeyelim”.
Bu çağrının gereğinin yapılması barış adına yapılacak girişimler için ileri bir adım olacak, AKP’nin tek adam diktatörlüğünü kurmak adına şiddetten beslenenlerin oyunları boşa çıkarılmış olacaktır.
Bugün, artık her şey çok net olarak görülmektedir.
Yılardır sürdürülen dezenformasyon ve gerçek dışı propagandaların oluşturmuş olduğu ön yargılardan kurtularak gelişmeleri incelediğimizde; şiddet ve kan üzerinden sömürü düzenlerini sürdürmek isteyen egemenlerin gerçek yüzleri ortaya çıkmaktadır.
7 Haziran seçimlerinin egemenlerin vahşi sömürü düzen uygulamalarına karşı halkların başkaldırısı olma özelliği nedeniyle halkların bu yönelişinin bertaraf edilmesi için sürdürülecek provokasyonları demokrasi güçleri bir bir ortaya çıkarak, maskelerini düşüreceklerdir.
Egemenlerin planları yaşamın her alanında karşımıza çıkmaktadır.
Terör edebiyatı üzerinden özgürlüklerin ayaklar altına alındığı yeni güvenlik yasası uygulamaları üzerinden toplumun baskı altına alındığı bir dönüşüm için egemenlerin düğmeye bastığı gerçeği çok belirgin olarak görülmektedir.
Halkın türkülerini yasaklayıp, konsere katılmak için gelen vatandaşlara saldırarak onlarca kişiyi gözaltına almak bir baskı ve şiddet uygulaması değil de, nedir?
Yine sansür uygulamaları olarak sürdürülen yasaklanan filmler ile sanata müdahale edenler gerçeklerden ne kadar korktuklarını ortaya koymaktadırlar.
Her gün bu planın parçası olan uygulamalarla karşılaşıyor olmamız, bir tesadüf değildir.
Alternatif olan her şeyden bu denli korkan egemen kültür şimdi çareyi provokasyonlarla gerçekleri gözden düşürmek planıyla hareket etse de; artık mızrak çuvala sığmamaktadır.
Yeni yaşam çağrısı dalga dalga büyümektedir.
Gelin bu çağrıya kulak verelim:”Bizler Türkiye’nin bütün ezilen halkları, barışa susamış, bizler kardeşliğe susamış halklar olarak bu provokasyonları el ele vererek boşa çıkaracağız. Bu provokasyonları durduracak olanlar bizleriz. Bizler Meclis’e derken, biz vekiller olarak Meclis’e demiyoruz. Biz işçiler Meclis’e diyoruz, kadınlar, yoksullar, gençler, taşeron işçiler, esnaflar Meclis’e diyoruz. aleviler, suniler, Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler Meclis’e diyoruz.
Yaşam tarzıyla, cinsel yönelimi nedeniyle horlananlar, bizler irademizle Meclis’e diyoruz. bizler Meclis’e derken, Türkiye’nin dört bir tarafından toplanan umudu Meclis’e getireceğiz. Türkiye cumhuriyeti tarihinde ilk defa parlamentoyu parlamento yapacağız. İki dönemdir değiştirmeye çalıştığımız sistemi artık el ele vererek yeni bir yaşama kavuşturacağız”