havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Balığımın yanında bir ufak ‘siyanür’ rica etsem…

1624
Çan Söğütalan’daki “altın’cı filo”nun halkın bilgilendirmesi toplantısına bölge insanı karşı durunca altıncıları aldı bir telaş. Birdenbire, pişkin roller ile mazlumu oynamaya başlamazlar mı!?
Neymiş, bazı kesimler halkın bilgi edinme hakkını engellemişler!
Durum çok net; bölge halkı yaşam alanlarının yok edilmesine karşı,suyuna toprağına, bir doğa ve kültür harikası olan Kazdağlarına sahip çıkıyor. Ucuz polemikler ile bu gerçek karalanamaz.
Bu kesim öylesine entrikal bir karakter kazanmış ki koca bir halkın gözünün içine baka baka gerçekleri çarpıtıyor. Öyle bir propaganda yapılıyor ki siyanür denilen zehir neredeyse tamamıyla zararsız, adeta çaya çorbaya limon, insanın nerdeyse içeceği geliyor…
Ben de balığımın yanında alayım dedim; ver bir ufak ‘siyanür’... 
 
Siyanür ile altın üretiminin doğaya, canlılara verdiği zarar  yaşanmış bir çok uygulama ile ortada iken yapılan kara propaganda ile bu gerçeğin gizlenmesi için bildik yöntemler  yeniden devreye sokuluyor.
 
Bir yerel gazeteye yaptıkları açıklamada altıncı firma bildik safsataları tekrar gündeme taşıdı.
 
İşsizler için iş imkanından, siyanürün zararının olmayacağına kadar bir dizi aldatmacaya dayandırılan açıklamada bir de  halkın tepkisi görmemezlikten gelinerek halkın bilgi alma hakkı engellendi denmez mi! Bu yöntemler bildik yöntemler…
 
Bu ülkenin bakanı Çernobil  faciası sonrasında radyasyon tehlikesini gizlemek için radyasyonlu çayları vatandaş önünde içerek propaganda yapmadı mı?
 
Sonrasında Karadeniz’de Çernobil faciasının yol açtığı radyasyon nedeniyle yaşanılan kanser vakaları ve birçok insanın bu neden ile yaşamını yitirmesi hepimizin hafızalarında.
 
Tavşana kaç, tazıya tut mu?
Kayıt sırasında ve okulların açılması ile vatandaşlardan toplanan paralar konusu ayyuka çıktı.
Gün geçmiyor ki bu konuda yaşanılan bir sorun gazetemize aktarılmamış olsun.
Bu nedenli yoğun olan bu uygulamalar için ne tuhaftır, yetkililer kendilerine toz kondurtmuyorlar.
Bu denli yoğun bir şekilde şikayet konusu olan çeşitli gerekçeler ile para toplanması bu durumda akıllara “tavşana kaç tazıya tut” misalini getiriyor.
 
Milli Eğitim Bakanlığının bu konudaki hassasiyetini içeren demeçlerini izliyoruz.
Bakan böyle diyor, illerde müdürlükler “olmaz öyle şey” diyor ama; vatandaş mecbur kalıp parayı ödüyor.
Böylesi bir durumda vatandaşa da önemli sorumluluklar düşüyor.
Böylesi durumlarda sadece durumdan şikayet etmek ile yetinilmemelidir.
Gerçekten yapılan bu kanunsuz uygulamanın sonuna kadar takipçisi olmalı, hesabı sorulmalıdır.
Bunun için bir araya gelinmeli, sorumluların cezalandırılması talep edilmelidir.
Hafta sonu bu konuyu gündemine alan “Eğitim Hakkı Meclisi’nin” çağrısı dikkate alınmalıdır.
 
“Eğitim Hakkı Meclisi’nin” çağrısını bir kez daha hatırlatmak uygun olacaktır:
“Çanakkale’de Eğitim alanındaki uygulamalardan mağdur olan, şikayetci olan, rahatsız olan, böyle gelmiş böyle gitmez diyen tüm veli, öğrenci ve eğitimcilerimizi Eğitim Hakkı Meclisine davet ediyoruz.
 
Eğitim Hakkı Meclisi İletişim:
0505 920 10 50 – 0543 219 90 00
0286 212 25 17 -  0505 253 96 93