Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Baharla yattık, kışla uyandık...

1505
Haftaya havamız bozuk başladık. Nasıl bozulmasın ki … İçişleri Bakanı’nın hafta sonu demeci tüm değerlerimizi alt üst etti. Meğerse meydanlarda sıkılan gazlar sağlığımız içinmiş… 
 
Hal böyle olunca baz istasyonlarının zararlarını anlatmak için uğraşan Çanakkale Çevre Platformu neden bu kadar uğraşıyor diye düşünmekten kendimi alamadım.
İnsan ölümlerine neden olan sıkılan bu gazlar zararlı değilse, ne olur bir nevi radyo frekanslarından diye düşünmeye başladım.
Vatandaşın sorunları oldukça yoğunlaştı; cinnetler, intiharlar kentimizde oldukça sık yaşanmaya başlandı.
Bu gerçeği siyasi popülizm adına görmeyenler bu ülkeye en  büyük kötülüğü yapanlardır.
 
Bu ülkede artık mızrak çuvala sığmıyor.
Buna rağmen o kadar aleni olarak sürdürülen bir aldatmaca politikası var ki …
Adli Tıp’ın, Tabipler Odası’nın  meydanlarda sıkılan gaz nedeniyle yaşanan ölümler konusundaki raporları ortada iken,gaz bombaları ölüm bilançosu bir ibret belgesi olarak önümüzde dururken İçişleri Bakanı ne demek istiyor olabilir?
 
Şu gaz bombası ölüm bilançosunu bir hatırlayalım:
* 9 Ekim 2009’da Şırnak’ın Cizre ilçesinde gösteri yapan halka atılan gaz bombasının  kafasına çarptığı  18 aylık bebek Mehmet Uytun yaşamını yitirdi.
 
* 4 Nisan 2009’da Mustafa Dağ atılan  gaz bombasının kafasına isabet etmesi sonucu yaşamını yitirdi.
 
* 27 Nisan 2011’de Bismil’de YSK’nın veto kararına karşı gösterilerde öldürülen İbrahim Oruç’un katillerinin bulunması için yapılan yürüyüşte, atılan gaz bombalarından etkilenen 60 yaşındaki Kazım Şeker kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
 
*31 Mayıs 2011’de Artvin’in Hopa ilçesinde Başbakan Tayyip Erdoğan’ı protesto etmek isteyen gruba atılan  gaz bombalarından etkilenen 54 yaşındaki Emekli Öğretmen Metin Lokumcu kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
 
* 12 Haziran’da Şırnak’ta Emek Demokrasi ve Özgürlük Blokunun seçim zaferini kutlayan kitleye atılan gaz bombasından etkilenen Hatice İdin yaşamını yitirdi.
 
*21 Mart 2012 Nevruz kutlamalarında İstanbul’da Hacı Zengin`in ölümünde yoğun gaz kullanımının etkili olduğu adli tıp raporlarınca ortaya çıkarıldı.
 
Ya ölümden dönenler;
* 24 Haziranda Yüksekova’da YSK’nın Diyarbakır Milletvekili Hatip Dicle’nin milletvekilliğini düşürme kararını protesto etmek amacıyla yapılan gösteride atılan ye gaz bombası sırtına isabet eden Ümit Özeren yaralandı.
 
* 25 Haziranda Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesini protesto etmek amacıyla Diyarbakır’da düzenlenen yürüyüşte atılan  gaz bombası 18 yaşındaki Hüseyin Caruş’un gözüne isabet etti. Caruş sol gözünü kaybetti.
 
* 26 Haziranda Mardin’in Nusaybin ilçesinde YSK’nın Hatip Dicle kararını protesto eden kitleye atılan  gaz bombası ayağına isabet eden 65 yaşındaki Hasbiye Tunç’un ayağı kırıldı.
 
* 26 Haziranda Nusaybin’de yapılan gösteride atılan  gaz bombası Nezir Gecidibi’nin başına isabet etti. Gecidibi uzun süre yoğun bakımda kaldı.
 
* 30 Haziranda Mersin’de atılan  gaz bombasıyla gözünden yaralanan Mahfuz Kutlu beyin kanaması geçirdi.
 
Gerçekleşmelerin böyle olduğu bir ülkede  hala atılan gaz bombalarının sağlığa zararı yok deniyorsa baz istasyonlarının zararı yoktur denmiş çok mu?
 
Hafta sonu baz istasyonları ile ilgili panele katılamadım.
Haber merkezinden almış olduğum bilgiler temelinde panelde yerel yönetimden hiçbir yetkilinin olmaması konusunu öğrenince Çanakkale Belediyesi`nin “baz istasyonları zararsızdır” bilgilendirme toplantısındaki Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın sözleri aklıma geldi.
 
Gökhan; baz istasyonlarına karşı çıkanlar panele gelmediler, bundan böyle “kararlarımızı bu toplantıda ortaya çıkan sonuçlar üzerinden vereceğiz”  demişti.
 
Halkın temsilcisi konumundaki bir başkan acaba bu panel sonrasında ne düşünüyor?
İnsan ölümlerine neden olan gaz bombalarının bile masumlaştırıldığı bir ülkede bazların zararsız ilan edilmesi herhalde devede kulak kalır.
Sakın ola siz siz olun bu mantık ile hareket etmeyin, sonra halk sizi affetmez.
 
Zamlara karşı mücadele
Yaşam koşullarının her geçen gün çekilmez hale geldiği toplumsal cinnetlere bağlı olayların her geçen gün yaşamın doğal bir parçası haline dönüştüğü koşullarda toplumsal hayatın halk açısından iyileştirilmesi mücadelesi kaçınılmaz bir görev haline gelmişken zamlara karşı sosyalistler dışında şimdiye kadar bir tavır göremedik.
Kepez`de yaşanılan son cinnet olayı yine hepimizi üzdü.
Hemen arkasından bir vatandaşın intihar olayı ile sarsıldık.
Artık bu acılardan ders alınmalıdır.
Ülkenin büyümesi ile övünen siyasi zihniyet bu gerçekleri görmelidir.
Görmedikleri sürece daha çok tepki gösterilmelidir.
Çanakkale’de bu konuda şimdilik sadece sosyalistler ellerinden geldikçe;bu gerçeklere dikkat çektiler.
Halkın yaşam koşullarının kötüleşmesine yol açan zamlara  karşı önce Halkevi protestosu, sonra Emek Partisi tepkisi ile  bir muhalif duruş sergilendi.
 
Yeri gelmiş iken bir iki sözümde CHP için olacak.
Özellik ile yeni merkez ilçe başkanı Nejat Önder  “taban  siyaseti” kavramını çok önemsediğini söyleyerek CHP içersindeki değişimci kanadın gerçek temsilcinin kendisi olduğunu söyleyerek geldi.
Şimdi bu söylevinin gereğini yapmalıdır.
Lafla peynir ekmek gemisi yürümez.
İşte CHP tabanı, işte meydanlar.
Şimdi sıra sende Önder Başkan.
 
Kıssadan hisse
Gerçek dostluklar zor günlerde belli olurlar.
Böylesi günlerde dostunu düşmanını tanıyamayanların ya da popülizm uğruna tanımak istemeyenlerin gelecekleri yalnızlaşacaktır.
Zor, olumsuz koşullardaki gelişmeleri analiz edemeyenler, ilişkilerinde hatalarını sürdürdükçe; gerçek dostlarını da kaybedeceklerini unutmamalıdırlar. 
Zorlukların olumsuzlukların yıkıcı etkilerinden kurtulmak, size destek olanlar ile geliştireceğiniz yeni projelerden geçer.
 
Şimdi bu da nerden çıktı diyecekleriniz olacaktır..
Neyse anlayan anladı…
Tabiî ki temennim;  hiç kimsenin zorluk ve olumsuzluklar ile terbiye olması değildir.