AYNAYA BAK, GERÇEĞİ GÖR!
Değerli okurlarım sağcı, muhafazakar siyasetçilerin iktidar oldukları dönemlerde; köktendinci tarikat ve cemaatlerin yaptıklarına, - oy uğruna görmezden gelinip - adeta örümcek ağı gibi her mecraya yayılmalarına ses çıkarılmamıştır.
*Üyesi olduğum Ulusal Eğitim Derneği (UED)nin önceki, Gn. Bşk. E. Öğretmen Nazım MUTLU’nun e-posta adresime ilettiği “SUÇ KİMİN?” başlıklı yazısını paylaşıyorum.
Paylaşma nedenim şu… Maklube’ye (FETÖ’cülerin sahiplendiği Siirt ve Mardin yöresine ait meşhur yemek) kaşık sallayan merkez sağ siyasetçiler tarikatlarla nasıl dans ediyorlarmış, müritlerinden alınacak üç-beş oy uğruna onlara ne çok ödünler verilmiş, asıl suç kimlerdeymiş daha iyi anlaşılsın istiyorum.
***
“Kaç yıldır neredeyse değişmez aralıklarla bir tarikat-cemaat başının, ortasının ya da ayağının türlü rezillikleri ortalığa saçılır, bunu gazetelerde, televizyonlarda, ötede beride biraz tartışır, 5-6 ay sonra benzerlerinin yeni bir rezilliği başımızdan aşağı dökülene dek konuyu kapatırız.
Çoluk çocuktan öte, ülkeye tecavüze kalkışan Fethullah soytarısından Aczmendilerin başı Müslüm Gündüz’e, kendi TV kanalında işi neredeyse porno gösterisine dönüştürecek denli ileri giden bir zamanların “büyük alim” i (Harun Yahya takma adlı) Adnan Oktar’dan yurtlarındaki erkek çocuklara tecavüz eden Ensarcılara, 6 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenilebileceği fetvaları veren sapıklardan şimdi 12 yaşındaki kız çocuğuna yaptıkları kendi ses kayıtlarıyla belgeli Uşşaki başlarına varana dek, say say bitmez çok “marifetli”, çok “ehil” din bezirganlarıyla iç içe yaşıyoruz.
Türlü kılıklarda toplumun kılcal damarlarına dek yayılmaları sağlanan, 1950 sonrasının bütün karşı devrim iktidarlarınca el üstünde tutulan, koruyup kollanan, pışpışlanan, ikide bir devlet protokollerinde püskülleri, cübbeleriyle boy gösteren şeyhler, şıhlar, mollalar, meleler, müritler…
Bu olup bitenlerde sizin en küçük bir suçunuz, günahınız yok.
Sizi koruyup kollayan, iki de bir dergahınıza hayır duanızı almaya gelen siyasi zangoçların da suçu günahı yok!
Şu bakanlığı Menzilcilere, bunu Nakşilere, ötekini İskender paşalara, berikini İsmail ağalara parselleyenlerin…
“Bir kereden bir şey olmaz” diyenlerin…
“Aman efendim, hepsini terazinin ayni kefesine koymayalım; iyisi var, kötüsü var” gibi, rezillikleri henüz görünmeyenleri kollama çabasındaki medya şaklabanlarının…
Bunlara “kanaat önderi”, “STK lideri” gibi unvanlar yakıştırıp toplumda “meşrulaşmalarını” sağlayan bir takım uyduruk “entellektüel”imsilerin…
Mesai bitiminde, hafta sonlarında yörelerindekilerle sürekli “teşriki mesai” içinde olan vali ve kaymakamların da içinde olduğu bir takım “bürokratik zevatın”…
Hiçbirinin, hiçbirinizin en küçük bir suçu, günahı yoktur.
Çünkü hepiniz yumurta-tavuk örneğindeki gibisiniz ve sizin “normaliniz” budur.
Uğur Mumcu’nun 40 yıl önce dediği gibi: “Her biriniz Siyaset-Ticaret- Tarikat üçgeninin ayaklarısınız.”
SUÇ…
Hem de suçun büyüğü, böyle skandallar patlayana dek “makbul”, patladıktan sonra “mekruh” sayılan şeyh kılıklı sapıklara, onları koruyup kollayanlara karşı, “Aman neme lazım, oy kaybederim, muhafazakar arkadaşlarla aram açılır sonra!” gibi kaygılarla ve kısık sesle gizli saklı yerlerden “Bu yaptığınız çok ayıp, size yakışıyor mu hiç” türünden mırıltılarla geçiştirenlerindir.
Bu tür yapıların vicdanı temiz yurttaşlarla onların inandığı değerler arasına girip aracılık yapmaya kalkışanlara gerekli dersi veren ATATÜRK gibi açık, net tutum alamayanlarındır.
Bunlara şöyle ağız dolusu, gür bir sesle “İlk fırsatta sizin, din adına bu topluma yapmadığını bırakmayan sizin gibi alçakların boynunu altına getirmek, boynumun borcudur” diyemeyenlerindir.”
Nokta. Nazım MUTLU - 4 Eylül 2020
Sevgili Çanakkale OLAY okurları iddia ediyorum; dincilerin elinden ‘cinselliği’ alın, dağarcıklarında anlatacakları bir şey kalmaz. Bazı siyasetçilerin de dilinden ‘dini siyasete alet etmeyi’ alın, kandıracakları bir Allah’ın kulunu bulamazlar… Nasıl ama Nazım öğretmen kimin, kimlerin suçlu olduğunu bilmek istemeyenlerin bile anlayacağı tarzda kaleme almış, beynine kalemine sağlık sevgili öğretmenim.
* Atatürk’ümüzün dört özlü sözü ile satırlarımı tamamlıyorum.
- “Din gibi temiz duygu, politika gibi kirli oyunlara alet edilemez.”
- “Din ait olduğu yerde, temiz vicdan sahnesinde yaşanmalıdır.”
- “Ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz.”
- “Cehalet yenilmesi gereken en büyük düşmandır.”
- “Vatana ihanetin nedeni olmaz. Er ya da geç bedeli olur.”
NOT: Türkiye Cumhuriyeti sahipsiz değildir, böyle biline… T.Ç.