havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Ayakkabı kutusu ve para sayma makinesi !

1909
Yolsuzluk rüşvet operasyonunu görmemiş olsaydık, ayakkabı kutusu ile para sayma makinesi arsındaki bu ilişki kimin aklına gelirdi acaba.
Bakın bir şey daha öğrendik, hala daha utanmazca bu yolsuzluk karşısında savunma mekanizması oluşturanlara küçük bir tüyom var; “bana bir harf öğretenin kulu kölesi olayım”dan hareketle bu yolsuzluğu savunmanın artık bir gerekçesi var.
Ayakkabı kutusu ile para sayma makinesinin ilişkisini cümle aleme böylece öğretmiş oldunuz.
Hayranız sizlere, hala kalkıp mağdur edebiyatı üzerinden aklanmak çabası içersinde olanlar yok mu?
İşin temeli; bu sistem rüşvet, yolsuzluk, yalan, talan ve yağma üzerine kurulmuştur.
AKP bu uygulamaların himayesi için vardır, babalı oğullu bu işi çok iyi götürmektedirler.
Bu arada birde müjde vereyim; helal parasayar makineleri da satışa sunulmuş, ilgililerine duyurulur.
19 Aralık günü kamu emekçileri ayakkabı kutularını alıp meydana geldiler.
Onların kutuları her zaman olduğu gibi boştu ve para sayma makineleri de yoktu.
Onlar sermaye için yapılan bütçeden, hakları olanı istiyorlardı.
Biliyorlardı ki birilerinin doldurduğu ayakkabı kutularındaki dolarlar sistemin yolsuzluklarının, yağmanın  sonucu olarak kendi ceplerinden çalınanlardı.
Bundan dolayı her geçen gün daha çok hak kayıplarına uğruyorlar ve yoksullaşıyorlardı.
Bunun için meydanlardaydılar.
Aynı saatlerde saat kulesi önünde bir vatandaş “hükümet istifa” dövizi ile bir ayakkabı kutusu da o açmıştı.
Onun kutusu da boştu.
Saat Kulesi önünde yapılan bu protestoyu ayrıca anlamlı buldum; ne de olsa birileri de saat kulesi kılıklı baz istasyonu ile götürmüşlerdi.
Kapitalist sistem bir kez daha çirkin yüzünü gösterdi.
Rüşvet, yolsuzluk, sahtekarlık, yağma bu düzenin ayrılmaz parçası.
Sakın ola yaşanan bu gelişmeleri sadece cemaatin bir komplosu gibi değerlendirip, yolsuzlukların yağmanın gizlenmesine izin vermeyin. .
AKP tam da bunu yapmaya çalışarak , “mağdur” olma üzerinden kendini aklamaya çalışmaktadır..
Sistemin ayrılmaz bir parçası olan yolsuzluklar siyasal iradenin tamamıyla kontrolünde ve himayesinde sürdürülmektedir.
Operasyonun detaylarını biraz olsun incelediğinizde bu gerçeği çok net olarak görebilirsiniz.
Emekçiler kendilerine dayatılan sömürü baskı adaletsizlik şartlarında haklarını elde etmek için daha çok mücadele etmeleri gerektiğini şimdi daha iyi görebiliyorlar
Bugün sistemin sonuçları olarak tüm bu yolsuzluk ve rüşvet gibi yozlaşmanın karşısında, halkın tepkisini göstermesi zamanıdır.
Milyar dolarlar boyutundaki bu yolsuzlukların üstünün örtülmesine izin vermeyelim.
Hükümetin tüm çabaları ve tasarrufları şimdi bunun içindir.
Yolsuzluklar,rüşvet ve yağma ile servetlerine servet katanlar, iş emekçilerin asgari ücretine geldiğinde bin bir dereden su getirerek belirledikleri  sefalet ücretiyle milyonlarca insanı açlığa mahkum etmektedirler.
Kul hakkı yemediklerini söyleyenlerin dayanılmaz hafifliği tam da burada.
Yolsuzluklar ve yağmaya karşı bir bütün olarak, halk demokrasisi mücadelesi ile kalıcı sonuçlar alınabilir.
Bunun için tüm demokrasi güçlerinin bu operasyonun üstünün örtülmeden sorumlulardan hesap sorulması talebini daha görünür kılmaları önem kazanmıştır.
Yolsuzluk ve yağmayı,  sadece AKP’nin cemaat ile olan çatışmasının sonucu oluşturulmuş bir komplo üzerinden değerlendiremeyiz.
Sistemin çürümüşlüğünün sonuçları olan yağma ve yolsuzluklar böyle bir çatışmanın sonucunda ortaya çıkmış olsa bile; bu kanalizasyondaki pisliğin kırılan bir noktadan gün yüzüne çıkmış halidir.
AKP şimdiden komploydu, devlet içindeki devletdi, faiz lobisiydi, gezicilerin devamıydı gibi demogojilerle kirliliğin kendisini gizlemeye çalışmaktadır.
Yolsuzlukları gözden kaçırmaya çalışarak, operasyonu kendilerine yapılmış bir komplo gibi tartışılır hale getirmek için yoğun bir çaba içerindedir.
Yolsuzluk ve yağmayı gözden kaçırmadan bu olayın üzerinin örtülmesine izin vermeyecek olan halktır.
Hükümetin güvenlik bürokrasisine müdahalesi bu gerçeği gizleyemeyecektir, macun tüpten çıkmıştır.
Bu operasyon sürerken bir ayrıntı dikkatimi çekti.
Oğlunun da adının karıştığı Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan’ın bir Çanakkale gezisi olmuştu.
Yansıyan bilgiler temelinde bu ziyaret altıncı firmaların tahsis ettiği özel bir uçakla gerçekleşmiş ve kapalı kapılar ardında altıncı firmaların üretim izinleri için bazı kulisler yapılmıştı.
Yolsuzluk operasyonun dikkat çeken ismi İranlı iş adamı Rıza Sarraf adlı kişinin sahibi olduğu şirketlerden biri olan Safir Altın Ticaret İthalat İhracat Ltd. Şirketinin yapmış olduğu 2012 yılındaki altın ihracatının, Türkiye’nin toplam altın ihracatının yüzde 46’sı olduğu ortaya çıktı.
Öyle birden aklıma geliverdi işte; kapalı kapılar ardında yapılan toplantı, Zafer Çağlayan ve operasyon ünlülerinden Rıza Sarraf’ın  altın ihracatçısı şirketi ve Kazdağları
Hadi bakalım çık çıkabilirsen, işin içinden şimdi.