Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Ayak takımı

1772
Son günlerde ülkemizde olanlar her şeyi net olarak gözler önüne sermektedir.
Bu ülkede birilerine göre “ayak takımı” vardır.
Hangi demokraside halk “ayak takımı” olarak tanımlanabilir?
Hadi demokrasileri bırak, meşrutiyetlerde, monarşilerde bile böylesi bir tanımlama yapılamaz
Halka her türlü şiddet ve baskıyı meşru gören bu anlayış “ikinci Çanakkale zaferi” ve “destan yarattınız” gibi açıklamalar ile şiddeti olağanlaştırmaktadır.
Hal böyle olunca yandaşlıkta sınır tanımayan rektör  boş durur mu?
Hemen sallıyor bir tweet
Şiddeti meşrulaştıran bu anlayışın bir üniversite rektöründen gelmesi çok acı bir gerçek.
Şiddet kim tarafından nereden ve hangi gerekçe ile gelirse gelsin meşru gösterilemez.
Kolluk güçlerinin uyguladığı şiddetin hukuki olduğunu savunmak kelimenin tam anlamıyla aymazlıktır.
“Hukuk devletinde tek meşru şiddet kolluk güçlerinin hukuk adına uyguladığı şiddettir. onun dışında kalanlar gayri meşrudur" şeklindeki bir açıklama gerçekten talihsiz bir açıklamadır.
Polis vazife ve salahiyet yasasında şiddet değil zor kullanmaktan bahsedilmektedir, onun içinde direnişle karşılaşılması hali kriter olarak belirtilmektedir.
Bir sabah saati çadırlarında uyuyan yüzlerce gence karşı uygulanan biber gazlı saldırının bu durumla hiçbir ilgisi yoktur.
Ardından demokratik barışçı gösterilerle sürdürülen protestolara karşı uygulanan şiddet sonrasında, 4 kişinin hayatını kaybettiği binlerce kişinin yaralandığı, onlarca kişinin gaz fişeklerinin kafasına isabet etmesi nedeniyle ciddi sorunlar yaşadığı, 11 kişinin kör olmasına yol açan bu uygulamaları hukuk adına yapılan uygulamalar adına gösterme çabasında olanların kendilerini bir gözden geçirmesi gerekmektedir.
“Ayak takımı” dikkat; böylesi bir mantık ile sizleri iyi günler beklemiyor.
Başbakanından, rektörüne kadar; şiddeti bu denli kutsayan bir ortamda artık bazı şeyleri sorgulama zamanıdır.
Onların “ayak takımı” dediği, halk artık kendi iradesine sahip çıkma gereğini kavrıyor ve gerekleri için meydanlarda.
2008  yılında da Başbakan 1 Mayıs’da Taksim meydanına çıkmak için iradelerini koyan emekçilere aynı şekilde hitap etmişti.
Emekçiler  “ayak takımının”  ne demek olduğunu kendilerine gösterdiler.
Bu deneyimi ıskalayanlar bu sefer bunun bedelini daha farklı ödeyecekler.
“Çapulcular”, “ayak takımı” “eşkiyalar”, artık ayakta;  birilerini aldı bir telaş ,
dengeleri bozuldu, ruh halleri bir acayip oldu, ne dediklerini, ne yaptıklarını biliyorlar.
Bunun sonunda kazanan, onların “ayak takımı” dedikleri halk olacak bu böyle biline.
Yandaş ve tetikçi siteler vasıtasıyla halka karşı sürdürülen bu saldırıların ak destekçileri, çabalarınız beyhude, yalanlarınız ile kurgularınız ile karalamalarınız ile hiçbir yere varamazsınız.
Dikkat edin “ayak takımının” ayakları altında kalmayın…
 
Şimdi daha çok Kazdağlarını savunma zamanı
Gezi direnişi nedeniyle çevre hassasiyetinin geliştiği koşullarda, bir yandan da hükümet; içinde bulunduğu ekonomik koşullar açısından  özellikle cari açık konusunda altın madenciliğini bir kurtarıcı gibi lanse etmeye başladı.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan bunu açıkça deklere etti; “Altın madenciliği cari açığı düşürecek önemli bir sektör. Bu sektörün önünü açmak bizim için stratejik öncelik” şeklindeki değerlendirmesini iyi okumamız gerekecek.
Şu anda üretime geçmeye hazırlanan Kazdağlarındaki altıncı şirketlerin bu sözler ile sırtı sıvazlanmıştır.
Babacan’ın, stratejik öncelik olarak belirlediği altın madenciliği konusundaki yaklaşımı ile Kazdağlarındaki felaket çanları şimdi daha güçlü çalmaktadır.
Bu konudaki duyarlılığı geliştirmek, bu mücadelenin asli unsuru olacak bölge köylüsünün bilinçlendirilmesi için seferber olmak, onları bu felakete karşı mücadeleye hazırlamak zamanıdır.
Bugüne kadar başarılı çalışmalara imza atmış Çanakkale Çevre Platformu bu yaz aylarında daha çok çalışmalıdır.
Duyarlı insanlar bu mücadeleyi sahiplenmeli, Çevre Platformunu yalnız bırakmamalı ve desteklemelidirler.
Kazdağları ve Madra Dağları Belediyeler Birliği yaz aylarında düzenleyecekleri etkinlikler ile sadece bölge halkının değil, tüm Türkiye’nin dikkatlerini Kazdağlarına çekecek etkinliklere imza atmalıdır.
Şimdi, Kazdağları için seferber olma zamanı !
 
Mısırcıların oturma eylemi.
Ne demiştik artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
İşte size örneği; seyyar olarak mısır satmak isteyenler, zabıta tarafından engellenince sorunlarına sahip çıktılar ve direniş kültürü etkisini gösterdi aldılar soluğu satış yapmak istedikleri meydanda.
Bundan böyle sorunların çözümü konusunda müzakereyi ret eden her kurum şu veya bu şekilde karşılarında böylesi tepkileri bulacak.
Kelle paça edebiyatı ile demokrasi yaklaşımında bulunanlar ve şiddeti meşrulaştıranlar için böylesi gelişmeler, her şeyden önce onların kabusu olacak.
Halkı her geçen gün çok daha zor koşullar altında, önemli ekonomik güçlükler ile yaşamaya mahkum eden ekonomik politikaların sonucu olarak çığ gibi büyüyen işsizlik gerçeğini görmeden, yerel yönetim olarak düzenlemeler yapmak gerçekçi olmaz.
Bundan dolayı Çanakkale Belediyesi bu talepler için uygun çözümler oluşturarak halkına yardımcı olmalıdır.
Sosyal demokrat belediyecilik bunu gerektirir.