Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Artık anlamışsınızdır!...

Anti demokratik, baskı, şiddet ve savaş politikalarıyla hedeflenen; tek adam diktatörlüğüne giden yolda artık her şey ayan beyan gerçekleşiyor. Böylesine ayan beyan gerçekleşen diktatörlüğe doğru hızla yol aldığımız şu günlerde bu uygulamalar öylesine yoğunlaştı ki, artık gelişmeleri görmemek için kör olmak ya da diktatörlüğün maşası olmaktan başka bir şey söylenemez. Gerici anti demokratik uygulamalar öylesine yoğunlaştı ki;insan hangisini yazsam diye gerçekten şaşırıyor.

1265

 “Bedelini ödeyecek, öyle bırakmam onu” açıklamalarından sonra gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül’ün yaşadıkları, diktatörlük heveslilerinin geldiği noktayı çok iyi ortaya koymaktadır.

Parlamenter sistemi fiili olarak rafa kaldıranlar yargıya da hükmetme noktasında önemli adımlar atınca gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanan Can Dündar ve Erdem Gül hakkında  Anayasa Mahkemesi’nin tahliye kararı sonrasında  “Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” şeklinde yapılan açıklamanın sonuçları  Can Dündar için kurşunlama ve haberciliğin cezalandırıldığı bir  sürece dönüşmüştür.

Gazetecilerin bu denli hedef haline getirildiği koşullarda, bundan üzerine vazife çıkaran bazı tetikçiler her zaman çıkmaktadır.

Can Dündar’ın adliye önünde kurşunlanması tam da böylesi bir durumdur.

Bu arada Milletvekili Muharrem Erkek’in cesur bir şekilde Can Dündar’a kurşun sıkan tetikçiyi engellemesi noktasındaki tavrı; takdir edilecek bir davranıştır.

Kendisini bu tavrından dolayı kutluyorum.

Bu tavır Çanakkale’de görev yapan gazeteciler tarafından bir onur ve güven kaynağı olarak her zaman takdir edilecektir.

Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü adına; Muharrem Erkek’in, Can Dündar’a silah sıkan tetikçiye karşı göstermiş olduğu bu cesur tavır hepimize örnek olmalıdır.

Tek adam diktatörlüğüne giden yolda fiili olarak hukuk hiçe sayılarak alınan yol sadece haber yaptıkları için gazetecilerin cezalandırılmasına kadar varmanın çok ötesine geçmiş, yasalar tamamıyla rafa kaldırılarak hukuk tanımaz bir şekilde başbakanın azledildiği sivil darbenin yeni versiyonları devreye sokulmuştur.

Başbakanın kendi iradesi dışında zorunluk hali olarak açıkladığı görevi bırakma durumu, artık tek adam diktatörlüğü noktasında gelinen son aşamadır.

Bunu görmemek mümkün değildir, hukuk yok sayılmış, demokrasi

rafa kaldırılmış fiili olarak parlamenter sistemin tasfiyesinde yeni bir aşamaya geçilmiştir.

Şimdilerde ortalıkta bu sivil darbenin kamuflesi için rol alacak güçler bakalım nasıl bir demagojiyle hareket edecekler.

AKP Grup Başkan Vekili Bülent Turan’ın söyleyeceği bazı şeyler vardır herhalde;düşük profil meselesi gibi başbakanın tornadan çıkarcasına oluşturulması sırasında sakın ola Bülent Turan’da koltuğundan olmasın!

Can Dündar ve Erdem Gül’e yapmış oldukları haberlerden ötürü devlet sırrını ifşa etmekten ötürü ceza verilmesi de bir başka hukuk garabetidir.

Can Dündar  ve Erdem Gül’ün yaptığı mit tırları haberi daha bir yıl öncesinden kamuoyuna mal olmuş bilinen bir gerçek olmasına rağmen bunun devlet sırrını ifşa etmek olarak değerlendirilmesi  ve cezalandırılmaları “bedelini ödeyecek, öyle bırakmam onu” açıklamalarıyla çok yakından ilgilidir, tıpkı Can Dündar’ın kurşunlanması gibi!

Devlet sırrı konusunda bir kanunumuz bile yokken, neyin devlet sırrı olup olmadığı belli değilken, devlet sırrını ifşa etmek adına bir cezaya hükmetmek kadar saçma bir şey olamaz.

Ama diyeceksiniz ki; ‘sen ne diyorsun kardeşim , bu ülkede halkın %49,5 oyuyla işbaşına gelen bir başbakan  hiçbir yetkisi olmayan bir kişi tarafından görevden el çektirilmektedir.

Ülke hızla tek adam diktatörlüğüne doğru yol almaktadır.

Tüm kurgular bunun üzerinedir.

Demokrasiye sahip çıkıp, muhalif güçlerinin  bu uygulamalara dur demesi, bu noktada  ciddi bir karşı duruş sergilenmesi gerekirken özellikle CHP’nin savruk tavrı gelecek açısından önemli risklere neden olabilecek bir gelişme olarak önümüzde durmaktadır.

Özellikle dokunulmazlıkların kaldırılması kamuflajıyla tek adam diktatörlüğüne geçiş için yeni bir yol haritası olarak kullanılacak olan dokunulmazlıkların kaldırılması sonrasındaki gelişmeler son derece önem kazanmıştır.

Tüm niyet meclis matematiğini yeniden düzenlemek ve tek adam diktatörlüğüne giden yolun önünü açmaktır, hani şu 400 milletvekili verseydiniz ölümler olmazdı meselesi vardı ya, işte bütün hesap bu; bunun için ölümler de olağan, başbakanın azledilmesi de… 

Şimdi gündemde bir erken seçim var.

MHP’nin baraj altına çekilmesi adına sürdürülen operasyonlar,bu bağlamda MHP’nin AKP’lileştirilmesi çabaları, diğer yandan HDP’nin baraj altına çekilmesi adına sürdürülen özelikle şiddet ve savaş politikalarıyla beslenen algı çalışmalarının sonuçlarından medet uman saray iradesinin ülkeyi  nasıl bir hale getireceğini  CHP o gün çok iyi anlayacak ,ancak iş işten geçmiş olacaktır.

CHP tek adam diktatörlüğüne giden yolda ilk plan olarak dokunulmazlıkların kaldırılması tuzağını bozmalıdır.

‘Anayasaya aykırıdır ancak destekleyeceğiz’ şeklindeki kararından henüz vakit varken dönmelidir.

Aksi takdirde yaşanabilecek birçok olumsuzluğun sorumluğu CHP’nin omuzlarında olacaktır.

Davutoğlu’nun başbakanlıktan azledilmesinin ardındaki gerçekleri düşündüğümüzde saray darbesinin hedeflerini görebiliyoruz.

Şimdi tüm demokrasi ve emek güçleri birlik ve dayanışma ile bu planı bozmalı , her şart altında tek adam diktatörlüğüne gidecek yeni yol haritasına ilişkin karşı hamlelerin hazırlığı içerisinde olmalıdır.

Gerçeklerin halka ulaşmasını engellemek adına gazetecilere verilmek istenen gözdağı Can Dündar ve Erdem Gül davasında çok net bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Ancak bir başka şey daha ortaya çıkmıştır;bu ülkenin Muharrem Erkek gibi milletvekilleri, Dilek Dündar gibi kadınları oldukça gericiliğin hedeflerine ulaşması öyle kolay olmayacaktır.

Şimdi birlik dayanışma ile mücadele zamanıdır