Aramızda dağlar var! - Ali Çiftçi

Bir kaç gün önce televizyondan, Avrupa Şampiyonlar ligi yarı final maçlarını keyif alarak, izledim. Futbolun ne kadar güzel, heyecanlı ve vazgeçilmez bir spor olduğuna bir kez daha şahit oldum

7319

 

. Türk Futbolu’nu temsil eden FİFA Hakemi Cüneyt Çakır harikaydı. Futbolcusuyla,  teknik adamıyla ve seyircisiyle muhteşem iki müsabaka seyrettim.  Finale kalan takımlar son dakikalarda belli olduğu için,  heyecan doruktaydı. ‘Spor olgusuna ve özellikle futbol ahlakına doydum’ diyebilirim.  Çünkü,  sadece futbol vardı. Her dört takımın da tek amacı bulunuyordu.  ‘Hak ederek kazanmak’  Sarı kartlar,  sadece oyun kuralları gereği çıktı. ‘Vakit çalmak’ diye bir teşebbüs hiç olmadı. 
Ancak,  televizyonu kapatınca hüzünlendiğimi hissettim. Neden, bizim ligimizde bu heyecanı tam olarak yaşayamıyoruz. Onların futbol seviyesine ulaşmamızın mümkün olmadığını biliyorum. Bu güzelliklerin ‘Kendi seviyemiz çerçevesinde olabilir’ diye düşünüyorum. Derbi maçlarında olsun,  normal lig müsabakalarında olsun. Neden hak ederek, kazanma çabasında değiliz.  Bizdeki sarı kartların çoğu  ya hakeme itirazdan ya da futbolcuların bir biriyle didişmesinden çıkıyor. Vakit geçirmek için,  önde olan takım tüm fırsatları kullanmak adına elinden geleni yapıyor. Bunları gördüğümde düşünüyorum da,  kırk senedir bir arpa boyu yol alamamışız. 
Müsabakalardan sonra televizyonlarda  yapılan futbol programlarında ve gazetelerde,  hakemlerin maçlara amaçlı atandıklarından,  kaybeden takımın teknik direktörünü mahalle takımının başına bile getirilmeyecek kadar futbol bilgisinden yoksun olduğunu anlatarak,  onu yerin dibine sokuncaya kadar varan acımasızca eleştiriler. Bunlar, inanın kısır çekişmelerden öteye gitmiyor. Tamamen reyting uğruna yapılan programlar. Bunlardan hala bıkmadık mı?
‘Acaba’ diye düşünüyorum,  bunların nedeni  "Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir"  anlayışından hareketle, futbol da bizim hak ettiğimiz gibi mi oynanıyor? Dedim ya, Aramızda hala daha dağlar var!