serdemol@yahoo.com
Hepimizin kusurları var, kusursuz insan diye bir şey mümkün değil. Önemli olan bu kusurlarına rağmen, insanlar ile ilişkilerinde başarılı olmak ve kusurlarını giderebilme çabası içinde olmak. Benim kusurum var diye pes etmemek, onun kusuru var diye küçük görmemek. Dünyanın en gözde kişilerinin de kim bilir nasıl kusurları var bilmiyoruz ki?
Başkalarından şikayetçi olmak kolay, biraz da kendimizden olsak. Ne derlerdi atalarımız, iğneyi önce kendine batır, sonra başkasına çuvaldızı. Heryerde gördüğüm, sürekli başkasını şikayet etme ve laf sokma. Böyle ne sorunlara çözüm bulunur, ne de düzgün bir insan olunur. Sevgi, anlayış, fedakarlık yalnızca birer kelime olarak mı kalacak gelecek kuşaklara…
Birisini sevmekten daha önemlidir anlamak. Birisini seversiniz de anlayamazsanız zamanla davranışları size batabilir, kızdırabilir.Neden böyle ters şeyler yaptığını bulamazsanız, onu affetmeniz zorlaşır. Giderek iki kişi arasında zaten var olan duvarlar kalınlaşır ve iletişim kopar. Aslında öfke duygusunun gerçek nedeni olaylara karşı duyduğumuz çaresizliktir. İletişim yokluğu ilişkilerde çaresizliği de doğurur. Empati kelimesi her ne kadar günlük yaşantımızda yerli yersiz bir şekilde kullanılmasıyla değerini yitirmeye başlamışsa da, empati ilişkileri korur, besler ve deva verir. Kiminle olursa olsun, ister sevgili, ister eş, ister kardeş, ister arkadaş, hatta mesela sokaktaki bir anlık konuşma…
Herkesin kendine ait bir dünya görüşü, alışageldiği bir davranış tarzı var. Karşımızdaki kişiyi anlayıp, olduğu gibi kabullenmek biraz karakterimizin yapısı, biraz da yaşımızla ilgili. Gençken pek fazla empati yapamıyoruz ama belli bir yaşa gelince, hayal kırıklıkları azalıyor, kendimizi çok yıpratmıyoruz. İnsanların bizim gibi düşünmeyip, bizim arzu ettiğimiz davranışlarda bulunmamasını hoş görmeye olgunluk deniyor sanıyorum.
Anlamak, sevmenin iki katıdır…