Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Ankara katliamında kaybettiğimiz barış gönüllülerini saygıyla anıyorum.

Emek barış ve demokrasi mitingi için 10 Ekim'de Ankara'da toplanan barış gönüllüleri; savaş baronlarının, diktatörlük özlemlilerinin tertiplediği alçakça bir saldırıya uğradı. 102 pırıl pırıl insan yaşamını yitirdi, yüzlercesi yaralandı Çanakkale EMEP İl Başkanı Ercan Adsız yoldaşımızı da bu katliamda yitirdik, katledilişinin 1. ayında saygıyla anıyorum. Emek ve demokrasi mücadelesi var oldukça o hep aramızda olacaktır. Bu mücadelede yitirdiklerimize verdiğimiz bir söz var; emek kazanacak, halklar kazanacak, barış kazanacak. Bu alçakça saldırıda yaralanan Çanakkaleli arkadaşlarımız Bülent Koregi , Damla Yeltekin,İhsan Celepkolu arkadaşlarım başta olmak üzere tüm yaralı arkadaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi bu vesileyle bir kez daha iletir, acil şifalar dilerim. Kendilerinin yine aramızda olacağı barış ve emek mücadelesini kaldığımız yerden sürdüreceğimiz günler önümüzde bizleri bekliyor… Katliamın sorumlularını biliyoruz, hesap soracağız.

1215

 1 Kasım seçimleri için yüzlerce insanımızı katlederek bunun üzerinden oluşturulan seçim kurgusuyla hareket eden siyasi iradenin kendi ağzından “oyumuzu arttırdık” değerlendirmeleri sonrasındaki seçim sonuçları her şeyi çok net olarak ortaya koymaktadır.

Böylesine zalimce bir yaklaşım içersinde olanların, bu zeminden beslenenlerin her yerdeki tavırları da bu mantığa uygun şekillenmektedir.

Çanakkale’ye geldiği günden beri yapmış olduğu açıklamalarla skandallara imza atan AKP Çanakkale Milletvekili seçimler sonrasında yapmış olduğu açıklamalar ile bu kadarda olmaz dedirtecek cinsten ötekileştirici tarzı, bu seferde kendilerine oy vermeyenleri “Allahsız” olarak değerlendirecek kadar fütursuzlaştı.

“Zaferin sahibi Allahtır “diyerek seçim değerlendirmesi yapan Bülent Turan bu “zafere” ortak olmayan, AKP’ye oy vermeyen insanları bir anlamda ‘Allahsız’ diyecek kadar bir ayrıştırıcı bir mantığa sahiptir.

Bülent Turan bununla da yetinmemiş her zaman olduğu gibi Başkan Ülgür Gökhan’a yüklenerek; “yeni dönemde aday bile olmayacak” sözleriyle demokrasiden ne anladığını daha doğrusu artık bundan böyle demokrasiden bahsedilemeyeceğini ortaya koymuştur.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifa etmesini talep edecek kadar her şeyi kendi iradesine bağlı olarak var eden bu anlayış aslında demokrasiyi yok sayan diktatörlük kodlarının yansımasıdır.

Ülgür Gökhan için belediye başkanı adayı olamayacağını söyleyecek kadar müdahaleyi kendinde hak gören bir anlayış aynı zamanda önümüzde artık isteyenin istediği şekilde aday olabileceği demokratik ortamın rafa kaldırılacağının işareti vermiş, baklayı böylece ağzından çıkarmıştır.

Öyle anlaşılmaktadır ki; bundan böyle herhangi bir partiden belediye başkanı adayı olmak hakim siyasi iradenin izni ile olacak ve böylece demokrasi rafa kaldırılacaktır.

 7 Haziran seçimlerinde oy kaybına uğradıktan sonra başkanlık tartışmalarını gündemden çıkaranların yeniden başkanlık tartışmalarına sarılmaları hiç de sürpriz bir gelişme değilmiş!...

Bu denli diktatörsel yaklaşım ve bunun etkileri doğal olarak birçok alanda kendisini göstermektedir.

Yine Başkan Gökhan hakkında; “barışın kenti demiş,sevgi demiş ama ne barış ne sevgi için bir şey yapmış” sözleriyle karalama çabalarını sürdüren Bülent Turan, barışı ve sevgiyi katledilen insanlar üzerinden algılama kapasitesine sahip olduğu için bu değerleri anlamakta  zorluk çekmesi doğaldır.

Zaten biraz içersinde sevgi ve barış kırıntıları olsa; Ülgür Gökhan hakkında yaptığı benzetmedeki kötü adam olarak gösterdiği Erol Taş’ın içersindeki sevgi ve insanlığı görebilir, Ülgür Gökhan için Erol Taş benzetmesi yapmaktan kaçınırdı…

Siz bakmayın, Bülent Turan’ın birlik beraberlik Çanakkalelilere hizmet adına atmış olduğu nutuklara.

Bunların hepsi bir görüntü, Çanakkale’de üstlenmiş olduğu ayrımcılığın nefret ve kavganın kışkırtılması, barış ve kardeşliğin engellenmesi noktasındaki rolün maskesidir tüm o sözler…

Yaşadıkça göreceğiz!

Biz “İnadına barış”, “İnadına kardeşlik”, “İnadına adalet” ,“İnadına emek” demeye devam ediyoruz.

Emek kazanacak, halklar kazanacak.