Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Ancak bu kadar güzel anlatılır...

1955
Kısa bir süre önce kentimizin İzmir girişine yerleştirilen kararını kimin verdiği, bir tarihi eser olarak kimden izin alındığı bilinmeyen, ilgililerin tam bir suskunluğa büründüğü tarihi top ile ilgili gerçekleri bir okuyucumuz bizimle paylaştığı mektubunda o kadar güzel anlatmış ki noktasına virgülüne dokunmadan sizler ile paylaşma gereğini hissettim.
 
“Sahi, bu top işi ne oldu?” başlığı ile kaleme alınan yazı aynen şöyle:
 
Arkeoloji Müzesi müdürünün masasında kül tablası olarak kullanılan tarihi eserle ilgili yayımlanan habere, müze vekil müdürü hemen cevap vermiş : ‘…objenin müzelik, envanterlik değerde bir eser olmadığı, ayrıca görüldüğü kadarıyla imitasyon (kopya) olabilecek özelliklere suhiptir. Uzman odalarında ve müdür odalarında bu gibi imitasyon ve etütlük nitelikte eserler vatandaşları ve kolluk kuvvetleri ile arkeoloji öğrencilerini bilgilendirmek mahiyetinde uygun yerlerde muhafaza edilmektedir… Müdürlüğümüzün görevi tarihi eserleri korumak ve sonraki nesillere aktarmaktır. Müdürlüğümüzde 9 uzmanın çalıştığı bir kurumda böyle bir olaya meydan verilmesinin mümkünatı bulunmamaktadır.”
 
Müdür, basına yansıyan bir konuyla ilgili çok açıklayıcı bir yanıtı anında veriyor. Bravo.
 
Bu olay, geçtiğimiz günlerde (basında 16-17 Ocak günlerinde OLAY gazetesinde yayımlandı) Kumkale’de yerinde korunması gereken tarihi bir topun ÇOMÜ’ye girişin altındaki bir alana Kumkale’den getirilerek bir kaide üzerine yerleştirildiği haberini hatırlattı. Topun Kumkale’den İzmir kavşağına getirilip yerleştirilmesiyle ilgili Koruma Kurulundan (müdüründen), ne bir ses ne bir nefes çıkmadı. Yoksa o topun bir kül tablası kadar değeri yok muydu?
 
Konuyla ilgili bir başka şey: Topun “oraya” konulmasında adı geçen Valiliğin de bugüne kadar herhangi bir açıklama yaptığını eğer gözümüzden ve kulağımızdan kaçmadıysa, bir yerlerde ne okuduk ne duyduk. Hiç değilse Valiliğin (ben koydurdum; hayır, ben koydurmadım gibi ya da araştırıyoruz, o topu oradan kim kaldırdı kim getirdi kim koydu; en kısa zamanda ortaya çıkarılacaktır) gibi bir açıklama yapması gerekirdi. Yapılacak açıklama topu ve toplumu rahatlatacağı gibi, asılsız dedikoduları önleyecek, kurumlarımızın da yasalar karşısında ne kadar duyarlı, tutarlı davrandığını göstermesi açısından örnek bir hareket olacak ve “lâf üreten” herkes haddini bilecektir.
 
Konuyla ilgili bir başka şey daha: Belediye de o topun oraya konulmasıyla ilgili bir açıklama yapmadı. Gerek yok muydu bilmiyoruz, ama o top, Çanakkale belediyesi sınırları içinde bir araziye, inşai bir faaliyet yapılarak konuluyor. Bir izin bir yazı, bir ruhsat gerekmiyor muydu. Ya da herhangi bir şekilde belediyeyle hiçbir ilgisi ilişkisi yok muydu? Oradan da bir açıklama gelmedi. Topa girmek istemiyor mu yoksa belediye. (O topun karşısında da Çanakkale Belediyesi imzalı “Barışın Kenti Çanakkale’ye Hoş Geldiniz” yazan bir tabela var galiba.)
 
Sondan önce bir şey: Kumkale’den kalkıp gelen o topun ne kadar kahraman olduğunu, ne kadar kahraman insanlar tarafından kullanıldığını profesörlerimiz söylediği için bir şey söylemiyorum. O topun oraya konulmasıyla ilgili ileri geri laflar söyleyen o istemezükçüleri de Allah ıslah etsin diyorum, zaten gereken cevapları ablalarımız abilerimiz veriyor onlara.
 
Son şey: Büyüklerimiz ve Çanakkale sevdalıları daha iyi bilir ama yeri gelmişken önermek isterim: 1 top yeni garaj tarafından şehrimize girişe konulsa, 1 top Çan yolundan tarafa konulsa 1 top Gestaş iskelesine konulsa hatta oraya yeni yapılan meydana da 1 tane konulsa, 1 tane valiliğin önüne, 1 top pazaryerine ve Esenlerdeki Özgürlük tepesine 3 top, ÇOMÜ tepelerine 4 top konulsa yakışmazmı allah aşkına. Konmuşken 1 tane de Kepez meydanına Faruk Mutan’a çevrilerek konsa da, biraz imana gelse… Bu toplar sayesinde milliyetçiliğimizi vatanseverliğimizi ve ecdatlarımıza olan bağlılığımızı daha da fazla göstermiş olmaz mıyız? Aynı zamanda turizmimiz için de faydalı olmaz mı? Ama önceden “Koruma kurulunun koruma alanlarında bu kadar top var mıdır?” diye müdüre sormak (cevap verirse) ve yerleştirmeleri ona göre yapmak lazım.
 
Türkün aklı sonradan gelirmiş: Sahi, Beldemiz kavşağında ÇOMÜ giriş kapısının altındaki araziye o topu ak sakallı nur yüzlü dedeler getirip koymuş olamazlar mı? Ya da bir bulut kümesi? Bunu ÇOMÜ’deki bilim insanları araştırsa iyi olur mu diyeceğim de; bana da sanki, kimse bişey demediğine göre, büyük bir ihtimalle öyle olmuştur gibi geliyor…”