Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Alın size savaş!

Savaşın acı sonuçlarından birini daha Ayvacık sahillerinde, içlerinde 18 "i çocuk 39 mülteciyi, insan tacirlerinin de zalim uygulamalarının katkıları sonucunda yitirdik. Boğulan aynı zamanda insanlığımızdı!.. Bir gazeteci kardeşim, haber takibi sırasında karaya vurmuş çocukların felaket görüntülerini anlatınca; savaşa, savaş taraftarlarına, geleceklerini savaş üzerinden şekillendirmeye çalışanlara duyduğum öfke bir kat daha arttı.

1134

 Bu insanlar neden vatanlarını terk edip, mülteci durumuna düşmüşlerdi? Mülteci hakları neden yok sayılıyor, insanca yaşamak için ölümü göze alarak Avrupa ülkelerine gitmek istiyorlardı?

Biraz düşünürsek, tamamıyla bir insanlık dramı olan bu savaş halinin bir takım güçlerin kendi varlık ve düzenlerini sürdürmek, kendi amaçlarına, çıkarlarına uygun yeni sistemler yaratmak için olduğunu anlayabiliriz.

Hâkimiyet kurmak, daha fazla sömürmek, ülkenin kaynaklarını, kültürünü, sosyal hayatını, kendi kontrolüne alarak halklar açısından geleceksizlik yaratmak halidir bu savaş denilen cinnet hali.

Cizre’de Sur’da Silopi’de yaşananlarda bu kapsamdadır.

Ege’nin sularında kaybettiğimiz mültecilerle, Silopi’de Sur’da Cizre’de kim olursa olsun kaybettiğimiz herkes, insanlık düşmanı uygulamaların sonuçları olarak ortak acımızdır.

14 metrelik tekneye 140 kişiyi bindirerek onları ölüme götüren vicdansızlık haliyle; Cizre’de bir bodrum katında 7 kişinin ölmesine rağmen ölüme terk edilen onlarca kişi için hala bir şeyin yapılmaması durumu da;  vicdansızlığın ortak halidir.

“Yaratılanı yaratandan ötürü severiz”, “İnsan hayatı söz konusuysa bizden mi değil mi diye sormayız” sözlerini ağızlarından düşürmeyenlerin samimiyeti işte bu kadardır.

Savaştan medet umanlar, geleceğini buna bağlayanlar bu insanlık düşmanı özeliklerini yaşamın her alanında göstermektedirler.

Emrin büyük yerden geldiği bu tutum, her gün karşımıza başka başka uygulamalarla çıksa da, ortak özelliği; diktatörce uygulamalardan ibaret olmasıdır.

Kendi partisinin il yönetimi için ‘alın bunları görevden’ anlayışı tamda böylesine bir uygulamadır.

Alın bunları yönetimden diyen zihniyet karşısında “büyüklerimiz ne yaparsa iyisini yaparlar” anlayışıyla karşılık bulan bir yaklaşımdır bu biat hali…

Demokrasiyi ağızlarından düşürmeyenler siyasal aktör olarak var oldukları bu süreçte biat kültürünü kendilerine rehber edinmişlerdir.

Hal böyle olunca bu anlayışa sahip olanlardan, süren çatışmalara cinayetlere katliamlara karşı olması, vicdanlarının sesini dinleyip insanlıktan yana, öldürmekten değil yaşatmaktan yana, bir tutum alması beklenemez.

Onlar varsa yoksa,’ efendimiz çok yaşa’ düsturu ile hareket etmektedirler.

Böylesi bir anlayışın hakim olduğu toplumda, hele bir de erkek egemen politikalar ve uygulamaların belirleyici olduğu düşünülürse kadınların nelerle karşılaşabileceklerini anlatmaya gerek yok herhalde …

Her şey hepimizin gözleri önünde gerçekleşiyor.

Kadın cinayetleri, tecavüz, angarya,  ötekileştirme çifte sömürü, mobbing uygulamalarını yaygın bir şekilde yaşıyoruz.

Ancak kadınlar artık bu uygulamalara boyun eğmeyeceklerini direneceklerini ortaya koyuyorlar.

Bu irade daha görünür olmaya başladı.

Son yaşanan taciz olayı karşında kadınlar tüm ülkede yoğun protestolar gerçekleştirdiler, tepkilerini ortaya koydular.

Çanakkale’de de Kadın Platformu olarak bu konuda duyarlılığıyla bilinen kadınlar yapmış oldukları basın açıklamasıyla tepkilerini gösterdiler.

Yine kentimizde yıllar sonra CHP kadın örgütünün meydanlara çıkması bu taciz olayı nezdinde kadınlar üzerindeki baskılara dikkat çekmesi   ileri bir adım olmuştur.

Eleştirilmesi gerekli olan yanlarını şimdilik bir tarafa koyarak; CHP’nin toplumsal sorunlara karşı duyarlılık gösterdiği bir performans anlamında bu etkinlik değerlidir, bu çabalarının gelişmesi Çanakkale halkının beklentileri arasındadır.

Özellikle kentteki ilerici, devrimci, çağdaş, sol, sosyalist tüm güçlerinin birlikte, dayanışma ile sürdürecekleri etkinlikler gericiliğin saldırılarını boşa çıkarmak adına artık ertelenemez bir görev haline gelmiştir.

Kendi örgütlerinin bile iradesini yok sayan, parlamenter sistemin rafa kaldırıldığını belirten, fiili olarak tek adam diktatörlüğünün uygulamalarına tanıklık ettiğimiz, Türk tipi başkanlık adı altında fiili duruma  meşruluk kazandırılmaya çalışıldığı  şu günlerde; birlikte mücadele, dayanışma, duyarlı bir şekilde müdahil olma  yaşamın hepimize yüklediği bir sorumluluk haline gelmiştir.

Tüm tepkilerimize rağmen yaşamsal değerlerimizi yok ederek bizleri sağlıksız bir çevrede ,suyumuzun, havamızın, toprağımızın  tarımsal ürünlerimizin hayvanlarımızın, tarihi kültürel değerlerimizin  yok edileceği bir ortamda yaşamaya zorlayarak yok edici faaliyetleri daha çok para kazanmak adına bizlere dayatan siyasal iradenin bu tahakküme karşı çıkmak için başka bir alternatifimiz kalmamıştır.

İlimizi bir kalorifer kazanına çevirmek için gündeme aldıkları termik santral yatırımlarını hayat geçirmek adına, bu kentin insanlarını yok sayarak her türlü hukuksuzluk ve aldatmaca ile hareket edenler her türlü yola başvurarak hedeflerine ulaşmak isterken, bizlerde en güçlü şekilde her fırsatta, her alanda bu yok edicilere karşı durmak zorundayız.

Yenice Çırpılar’da kurulmak istenen termik santral, bölge halkının tepsine rağmen bu santralı kurmak adına süreç sürdürülmektedir.

Öyle anlaşılıyor ki, artık sadece irademizi ortaya koymak yetmeyecektir.

3 Şubat Çarşamba günü Ankara’da yapılacak olan Yenice Çırpılar Termik Santrali İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısında yine gerçekler göz ardı edilerek, bu yok edici tesisin yapılması, karşımıza bir dayatma olarak çıkacaktır.

Çanakkaleliler, Yenice halkı ile birlikte, hepimiz önemli bir sınav ile karşı karşıyayız.

Bugüne kadar kurulmuş santraller ve tüm hukuk süreçlerine rağmen hukuk tanımaz bir tavırla Karabiga’da  faaliyete geçmek üzere gün sayan santrali de düşündüğümüzde bundan sonraki görevlerimizin çok daha ağır olacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu mücadeleyi daha etkin bir alana taşımak adına sorumluluğu olan siyasi partiler, sivil toplum örgütleri sendikalar, meslek örgütleri olarak  yeniden bir araya gelme ve mücadele birlikteliğini yaratma noktasında acilen harekete geçilmelidir.

Önümüzdeki günler sistemin, gericiliğin yaşamın her alanında, en azgınca saldırılarını yaşama geçireceği günler olacağının bilinciyle; kapsamlı, birleştirici, duyarlılığı yüksek karşı duruş hatlarını örmek zamanıdır.