Turgut Çamer

turgutcamer@hotmail.com

'ALDANMA-ALDATMA' POLİTİKASI!

Değerli okurlarım son bir ay içinde ülkemizi yönetenlerin tutum ve tavırlarında garip şeyler oluyor! Sizler de farkındasınız

9504

             Ne gibi şeyler mi?

            1 – Belediye Başkanlarının zorla istifa ettirilmesi (kovulması!)

            2 – AKP’lilerin Atatürk’ü keşfetmesi!

                                                                       ***

            Önce Belediye Başkanlarına layık görülen muameleyi ele alalım; 2019 Seçimleri ufukta görünürken AKP “Takiyye” yaparak sandığa ulaşmanın yollarını arıyor.

            Bunu nasıl yapıyorlar?

            Yıpranmış-şaibeli kendi belediye başkanlarını istifaya zorlarken, kendinden olmayanlara “müfettiş göndereceğiz” diyerek ya da “kayyum” atayarak ‘bakın bizimkiler temiz pak’, ama muhalefet kendi başkanlarına işten el çektiremiyor algısı yaratıp, AKP’ye oy veren seçmene güya haklı bir gerekçe hazırlamış oluyorlar(!)

            Oysa istifa ettirilen başkanlara düşen çok önemli bir görev var…

            Nedir o görev?

            Başkan seçildikleri an verdikleri (tabii verdi iseler) mal varlığı bildirimiyle, istifa ettikleri günkü mal varlıklarını açıklamalarıdır.

*Siyasi Partiler Kanununa göre bir belediye başkanının, parti organları kararına dayalı olarak işten el çektirilmesi olanaksızdır. Parti başkanlığı da parti organıdır. Dolayısıyle parti başkanı olan R. T. Erdoğan’ın kararı ile belediye başkanlarına işten el çektirilemez.

Ancak “emir demiri keser” deyip “kol kırılır yen içinde kalır” tavırlarıyla belediye başkanlarının koltuklarından ayrılması da asla kabul edilemez. Hele hele HESAP VERMEDEN ASLA…

            *Sayın Erdoğan, İstanbul’u 15 yılda elbirliğiyle mahvettik, ihanet ettik, bende bundan sorumluyum….” İtirafında bulundu. Şükürler olsun ki ‘aldandık-aldatıldık’ demedi. Doğrudan kendisini de sorumlu tutması şaşırttı! Aslında sergilediği önemli bir pişmanlık tavrı… Ancak burada önemli olan pişmanlık duyup yine bildiğini okumak değil, gereğini yapmaktır.

            - Zeytin Burnunda ki 16/9 gökdelenini yapan arkadaşı ile bir süre küs kalıp, arkadaşı onun adını verdiği bir İmam Hatip Okulu armağan edince yelkenler suya iniyorsa pişmanlık sözleri de suya yazılmış olmuyor mu?

            - Sultan Ahmet Camisinin siluetini ucube inşaatların mahvetmesine seyirci kalır, çağdaş şehircilik normlarını göz ardı ederseniz İstanbul’un ardından daha çok ağıt yakar gözyaşı dökersiniz.

Bu aşamada muhalefet partilerine naçizane önerim:

            “Özellikle CHP zaman yitirmeden; vizyonu olan, mükemmelliyetçi, tarafsız, yansız, çıkarsız, üretken bir zekaya sahip, takım ruhuyla hareket edebilecek, yerel halkın güvenine ve beğenisine layık adayları bulup kamuoyuna şimdiden ‘adaylarımız bunlardır’ diyerek elini çabuk tutmalıdır… Çünkü zaman su gibi akıp gitmektedir.

            Açıklanan Belediye Başkan Adayları da şimdiden yörelerinin sorunlarıyla ilgili çözüm öneri ve projelerini halka açıklamalı.. Halkın talepleriyle de projeler zenginleşme olanağına kavuşmalı. Böylece ayağı yere basan bir süreç başlatılarak olumlu sonuçlar alınabilir.

            Bu günkü işini yarına bırakma” diye bir özdeyiş vardır.

            Evet… İşte o gün bu gündür.

                                                                       ***

            AKP’lilerin Atatürk’ü Keşfetmesi!

            10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreninde konuşan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Birileri çıkmış biz Atatürk’e ‘Atatürk’ dedik diye bir sürü senaryolar yazıyor” dedi.

-Evet… Haklısınız, Atatürk kimsenin mülkiyetinde değil ama “Mustafa Kemal’le zerre kadar muhabbeti olan cenazeme gelmesin” diyen püsküllü meczup fesli Kadir Mısıroğlu isimli zatı külliyenizde siz ağırlamıştınız…

            -Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlarınızdan biri olan Kayseri eski Belediye Başkanı Şükrü Karatepe’de 10 Kasım 1996’da yaptığı konuşmada aynen şunları söylemişti:

“Zaman zaman içinde bulunduğumuz şartlarda, mecburiyet karşısında gittiğimiz yerde, inancımıza küfredilirken, milletimize küfredilirken, bütün değerlerimize küfredilirken, içimize kan akıyor ama resmi görevimiz icabı orada bulunmak zorunda kalıyoruz…”

21 yıl önce Atamız için yukarıdaki sözleri sarf eden bu zatı da Başdanışman siz yaptınız…  

            -19 Mayıs Törenlerini yasakladınız, 23 Nisan, 29 Ekim ve 10 Kasım Törenlerine yıllardır ya hastayım ya da seyahatteyim bahaneleriyle katılmadınız!

            * Ne kadar ilginç değil mi?.. 2017’nin 10 Kasım’ında kulak-burun-boğaz enfeksiyonu geçirmediniz, beliniz ağrımadı, rahatsızlanmadınız! Anıtkabirdeki törene katıldınız, iyi de yaptınız. Çünkü Atatürk varlığımızın teminatıdır. Asla unutmayalım, Atatürk “ortak değer”dir, paylaştıkça çoğalır…

                                                                       ***

            Sevgili Çanakkale OLAY okurları ulusal bayramların yasaklanmasından Atatürk heykellerine çelenk koyma yasaklarından sonra Atatürk’ü keşfetmek, onun önemini kavramak da az-buz iş değildir(!)

            Bu değişim ve dönüşüm için AKP’liler kutlanmayı hak ediyorlar!

            Bence, tüm bu takiyyeci tavırların tek nedeni 16 Nisan referandumunda büyükşehirlerdeki “HAYIR” oylarının çokluğudur… Şimdi ne yapar ne ederiz de; önceleri dini siyasete alet ederek Allah’la aldattıklarımızı, acaba Atatürk’le de aldatabilir miyiz çabaları!.. 

            Ancak seçmenin önüne sandık gelince ‘orijinali’ varken ‘çakmasına’ neden selam çakayım derse!?

*Her şeye karşın bu aşamaya gelinmesi ülkemiz barışı adına çok önemli bir adımdır diye değerlendirmek istiyorum. Umuyorum ki bundan böyle “bizler”- “onlar” diye halkımızı ötekileştirmeden-kutuplaştırmadan ülkemizi yönetirler bizi yönetenler…

İzninizle yazımın finalini ATATÜRK’ümüze ayırıyorum:

“Aldanmak gaflettir. Özellikle aldandığını beyan etmek, apaçık itimadı yitirmektir, ahmaklıktır. Samimiyet ile ahmaklık ilişkisini birbirinden ayıran yegane unsur haysiyettir. Haysiyeti olmayan, yanılmaya, aldanmaya ve aldatmaya ilelebet mecbur kalacaktır.”

                                                                       Mustafa Kemal ATATÜRK-19 Kasım 1933/İzmir