Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

AKP, Çanakkale'yi baskılar şehri yapmakta ısrarlı…

7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan iradeyi kabul etmeyerek, yeni bir senaryo ile tekrar seçim için düğmeye basan AKP bu süreçte şiddet ve savaş politikalarıyla ülkemizi savaş meydanına çevirirken, yüzlerce vatandaşın katledildiği politikalar üzerinden siyaset yaparak,1 Kasım seçim sonuçlarına ulaştı. Bu süreç Çanakkale'de de genelde sürdürülen bu politikaların etkisiyle yönetildi; bugüne kadar yaşamadığımız bir şekilde gerginlik, düşmanlaştırma manipülasyon ve yok sayma temelindeki politikalar kendisini gösterdi. Yaşanılan bu süreç ve 1 Kasım sonrasındaki uygulamalar Çanakkale açısından kentin özgürlükçü yapısını, demokratik ve barışçı kimliğine zarar verecek Çanakkale'yi bir baskılar kentine dönüştürecek gelişmelere işaret etmektedir.

1587

 Seçim sonrasında zafer sarhoşluğuna kapılan AKP taraftarları bir başka moda geçtiler.

İçeriklerine katılmadıkları bazı pankartları kaldırmak adına çağrı yapmaktan tut, seçim sonuçlarını “Allah’ın zaferi” olarak değerlendirerek bazı değerler üzerinden ötekileştirme çabalarına kadar sürdürülen yaklaşımlar öyle bir noktaya taşındı ki;  bir başka partiden belediye başkanı adayı olabilmeyi bile kendi icazetlerine bağlayacak kadar güç zehirlenmelerinden örnekler yaşandı.

Çanakkale Halkevi’nin astığı bir pankarta bile tahammül edemeyerek, hakkında şikayette bulunacak kadar ifade özgürlüğü yok sayıldı, halkın demokratik protesto hakkı gasp edilerek, Silvan’da yaşanan katliamı protesto etmek isteyen vatandaşların önüne polis barikatları kuruldu.

Bu barikat aynı zamanda; Silvan’da bir insanlık dramı yaşanırken,  çoçuk çoçuk yaşlı insanlar, sivil halk sokak ortasında katledilmiş, 12 gün sokağa çıkma yasağı ile aç susuz her türlü iletişimden yoksun, elektriksiz bir şekilde yaşama mahkum edilerek baskı ve şiddet uygulayan siyasi irade, bu faşist uygulamalarını gizlemek adına vatandaşın en demokratik haklarını gasp ederek halkların kardeşliğinin önüne kurulmuştur.

Seçim sürecinde siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, işyerleri ve Belediye Başkanı ve CHP Milletvekili saldırıya uğramışken faillerinin ve arkasındaki güçlerin belirlenmesi, haklarında gerekli  işlem yapılması noktasında hiçbir adım atılmazken muhalif her türlü sesin susturulmaya çalışılması, anayasal hakların yok sayılarak yapılan hukuksuz uygulamalar; bundan böyle Çanakkale’nin bir  baskılar şehrine dönüşeceği noktasındaki kaygıları arttırmaktadır.

Peki böylesine bir girişim ne için yapılmaktadır?

1 Kasım seçimleriyle yaşanılan tecrübe bundan böyle AKP’yi baskılardan beslenen şiddet ve savaş politikalarıyla halkı sindirerek amacına ulaşma noktasında bir politikaya yönlendirmiştir.

Özellikle yıllardır ele geçiremedikleri yerel yönetimi ellerine geçirmek için büyük şehir yasası dahil olmak üzere her türlü yönteme başvurarak amacına ulaşmak isteyen AKP, bundan böyle Çanakkale ‘de politikalarını baskı, şiddet üzerinden kurgulayarak her türlü demokratik hakkı yok sayarak politika yapacaktır.

Devletin organlarını da bu amaç için seferber edecek, böylece yoğun bir baskı iklimi yaşanacaktır.

Tüm bu anti demokratik baskıcı uygulamalara karşı, emek demokrasi güçleri birleşerek etkili olacak bir muhalefeti yaratmak durumundadırlar.

Bu gelişmelerden olumsuz etkilenecek siyasi güçlerin başında CHP gelmektedir.

CHP içinde bulunduğu özellikle örgütsel yapısındaki zaaflar nedeniyle gün itibarıyla baskılara karşı tavırsız kalmaktadır.

Bu noktada tek tavır, adeta partisinin siyasal görevlerini tek başına üstlenen Başkan Ülgür Gökhan’dan gelmektedir.

Ancak bu çabalar, AKP’nin gerici anti demokratik saldırılarını göğüslemeye yeterli olmaz.

Kongre sürecinin devam ettiği şu günlerde CHP böylesi bir sorumluluğu üstlenecek bir örgüt yönetimi gerçekleştiremez ise CHP açısından işler gelecekte sıkıntılı olacaktır.

CHP AKP gericiliğine karşı mücadele edemezse; Çanakkale’deki üstünlüğünü ve gücünü yavaş yavaş kaybeder ve ilk seçimlerde bunun bedelini öder.

Kongre sürecinde merkez ilçe ve il yönetimi olarak bu değişime uygun bir potansiyelde yeni yönetimlerin oluşturulması bu anlamda önemlidir.

Ancak bugüne kadar göstermiş olduğu performans itibarıyla bu vizyondan yoksun bazı eski yöneticilerin hala ısrarcı olması, sadece yeni dönemde bazı görevlere talip olmak için, örgütlerde görev alma kriteriyle hareket ederek örgütlerin çalışmasının önünü tıklayacak yaklaşımlarla hareket edilmesi CHP’yi kendi içersinden hançerleme girişimleri olacaktır.

Çanakkale CHP örgütü Ülgür Gökhan kadar demokrasi, barış mücadelesini sürdürebilecek bir performans yaratamayacak adaylara teslim olursa; AKP’nin bu denli yoğun saldırıları karşısında başarısız olmaya mahkûmdur.

Ülgür Gökhan, iyi bir yerel yönetim performansı ortaya koyduğu kadar,  siyasal alanda da etki alanı güçlü olan bir belediye başkanı olarak kongreler sürecinde dikkatle takip edilmesi gerekli bir partilidir.

Bundan böyle bu mücadelenin daha da başarılı olması özellikle artan saldırılar karşısında bu saldırıları göğüsleyerek barış için demokrasi ve özgürlükler için kazanımların korunması  en az Ülgür Gökhan kadar ve Ülgür Gökhan ile dayanışma içersinde çalışacak yeni yönetimleri Çanakkale CHP yaratabilmelidir.

Böyle bir gerçekleşme sağlanabilir mi, buda ayrı bir tartışma konusudur.

Çünkü temelden bazı sorunlar vardır, bu sorunlara bağlı gelişmeler, bundan sonrasında nasıl bir şekillenmeye yol açacaklardır, bunu izleyeceğiz.

Ocak ayı içersinde gerçekleşecek Kurultayın sonuçları itibarıyla da bazı gelişmeler kendisini gösterecektir.

Ancak, Çanakkale açısından, yıllarca harcanan emek, yaratılan kazanımlar gericiliğe teslim edilemeyecek kadar değerlidir.

Herkesin aklını başına alması zamanıdır.