Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

AĞCA’DAN YEŞİL’E ...!

2482
Türkiye, yakın aralıklarla iki ünlü tetikçiyi tartıştı.
Önce, M. Ali Ağca yerleşti gündemin ilk sıralarına! İpekçi cinayeti, papa suikasti yeniden irdelenerek, Ağca’ nın arkasındaki ‘derin’ ilişkiler tartışılıp durdu.
Ağca’ nın yeniden cezaevine girmesi ile, tam gündem sakinleşti derken, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ekranlara ve gazete sayfalarına yerleşti…!  Bu kez Yeşil’i tartıştık hep birlikte.
“Yeşil öldü mü, yaşıyor mu” diye…
Derin devlet, bu kez Ağca yerine Yeşil üzerinden tartışıldı.
Farklı dönemlerin en önemli simgelerinden olan bu iki isim, aslında tek bir eksenin ve ilişkinin devamı olma özelliğini koruyor…
Ağca, 12 Eylül 1980 öncesinin ihtiyaç duyduğu bir tetikçi ve katil prototipidir! Binlerce insanın katledildiği o dönem; Kenan Evren başkanlığında bir askeri faşist darbe ile sonuçlanmıştı.
Ağca ve benzerleri; emperyalist tekeller (özellikle ABD) ve onlarla işbirliği içindeki yerli odakların ihtiyacı olan bir yönetimin koşullarının hazırlanması için kullanıldılar.
Yeşil ise, doksanlı yılların ihtiyacına (!) uygun bir kontra tetikçisidir. Uyuşturucu, haraç, sayısız cinayet Yeşil’in faaliyet alanları olarak bilinmektedir.
Orgeneral Eşref Bitlis’in şüpheli ölümü ile tırmandırılan bu dönem, faili meçhul cinayetlerin, katliamların, kaçakçılığın ve her türlü yasadışılığın egemen olduğu bir dönemdir. Ve yine, basında yazılanlara ve kimi iddialara göre, aynı dönemde Türkiye’de dönen karapara altmış milyar dolar civarındadır. Yeşil kod adlı kontracı tüm bu ilişkilerin içerisinde ve bu ilişkileri yöneten ‘merkezin’ ihtiyaçlarına cevap verebilen bir isim, bir simgedir…
Bugün açık olan odur ki; Ağca, Yeşil ve birçok ismin ortak yanları, kontrgerilla tarafından eğitilmiş, kullanılmış ve korunmuş olmalarıdır.
Ağca da, Yeşil de, kontrgerilla denilen örgüt tarafından dönemsel ihtiyaçlar (!) gözetilerek kullanılmış ve korunmuşlardır.
Bu nedenle tartışma konularından birisi olan, “Yeşil’in yaşayıp-yaşamadığı” konusundan daha önemlisi (ki Yeşil’in ölmediği anlaşılıyor); Ağcaları, Yeşilleri üreten ve yaşatan düzenin yaşayıp/yaşamadığı sorunudur.
Türkiye, ellili yılların başından itibaren, ABD ve NATO çıkarlarına uygun bir kontrgerilla örgütlenme alanı olmuştur.
Yarım asırdan fazla bir süredir, ülkemiz, değişen ulusal ve uluslararası durumlara uygun olarak, kontra faaliyetlerinin devam ettiği bir ülke olmuştur.
Konsept değiştikçe, kontranın ‘derin’ faaliyetlerinin alanı, yönelimi ve etkinliği de yeniden düzenlenmiştir.
Birçok ülke, bu tip anayasa dışı, yasal olmayan örgütlenmeleri açığa çıkararak dağıtmıştır.
Ancak bizim gibi demokratik devrimini yapmayan, demokrasi geleneği zayıf ve sıkça darbelere maruz kalan ülkeler, bu örgütlenmeleri dağıtamamıştır.
Kendilerini vatansever, milliyetçi gösteren konta elemanları; uyuşturucu, rüşvet, ırza geçme, haraç, cinayet gibi  yozlaşma ve çürümüşlüğü ifade eden bir örgüt ve insan modelini sunmaktadır.
Türkiye, insan onuruna uygun, çağdaş, gerçekten demokratik, hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir ülke olmak için, kontra örgütünü dağıtmak ve aşmak zorundadır.
Ulus devlet olmanın yolu da buradan geçmektedir.
Çünkü, kontrgerilla örgütlenmesi, NATO patentli bir yasadışı örgüttür.
Bugün de, Yeşil ve benzerleri konusu, demokrasi konusunun, 12 Eylül rejimi ile hesaplaşma konusunun, anayasal-demokratik bir devlet olma konusunun ve mücadelesinin dışında ele alınmamalıdır.