ADAYLARA ÖNERİLER – I

1441
 
Prof. Dr. Erdinç Yigitbaş
 
Bundan tam dört yıl önce üniversitemizdeki yönetimi beğenmediğim ve daha iyi olması gerektiğini düşündüğüm için rektör adayı olmaya karar verdim. Tek başıma ve kimseyi töhmet altında bırakmadan adaylığımı açıkladım, çalışmalarıma başladım... Süreç boyunca hiç bir zaman “padişahın sağ koluyum, sadrazamın sol kulağıyım” imajı yaratmaya çabalamadım... Hiç kimsenin hiç bir uzvu olmaya da heveslenmedim... Sonuç; namusuyla görevini yapmış olmanın verdiği huzurla mesleki faaliyetime döndüm... Döndüm de; otuz yılı aşkın akademik yaşantımda yaşamadığım ilginç bir dönem yaşamaya başladım... Herhalde tesadüftür...! İnsanın 30 yıldan sonra akademik hayatta böyle ilk’ler yaşaması da mümkündür...! Neden olmasın...!?
Tecrübe çok pahalıdır... Bu nedenle de ben rektör adaylığı deneyimimden sonraki bu ilk’leri paylaşmak istiyorum... Belki yeni aday olacaklara bir yararı olur...
1)     Seçim bitmiş, yeni rektör atanmış ve henüz 2 ay dolmamış... 30 yılı aşkın akademik hayatımda ilk kez hakkımda disiplin soruşturması açıldı... On ay sonra “pardon falancanın gazına geldik” mealinde bir yazıyla sonuçlandı...!
2)    Yürütmekte olduğum ÇOMÜ-BAP Lisansüstü Araştırma projesi kapsamında İYTE laboratuvarlarında bazı analizlerin yapılması gerekiyordu. Bu nedenle proje konusu tez öğrencimin İzmir’e gitmesi gerekiyordu. Bu öğrencime 30TL+30TL otobüs parası ödenmesi için o zamanki rektör yardımcısı ve BAP Komisyonu başkanına defalarca ve sayfalarca “ayrıntılı gerekçe” yazmam gerekti...
3)    Söz konusu rektör yardımcısının bölümünde uzman kadrosunda çalışan oğlumun sözleşmesi yenilenmeyerek işine son verildi...
4)    Doktorasını bitiren eşime bulunduğu bölümdeki tek öğretim elemanı olmasına rağmen yardımcı doçent kadrosu verilmedi, hâla verilmiyor.... Yaklaşık 3 Yıl oldu...
5)    Dört yıl önce doktorasını bitiren öğrencime hâla yardımcı doçent kadrosu verilmiyor...
6)    İki yıl önce doktorasını bitiren jeofizik bölümündeki bir diğer öğrencime yardımcı doçent kadrosu verilmedi... Bir yılı aşkın zaman bekledikten sonra başka bir üniversiteye geçmek zorunda kaldı....
7)    Temmuz 2014’de doktorasını bitiren bir diğer öğrencimin sözleşmesi yenilenmeyerek işine son verildi...
8)    İnanılacak gibi değil ama; bir Yüksek Lisans öğrencimin almak istediği lisansüstü ders yasal hiç bir gerekçe olmadan “sen bu dersi başarabilecek kapasitede değilsin” denilerek engellendi... Vallahi de billahi de...
Dersimi alan jeoloji mühendisi adaylarını arazi çalışmasına (gezi değil!) götürmek üzere üniversite yönetiminden talep edilen otobüs isteklerimizin “makul gerekçeler!” bulunarak reddedilmesi ya da işin yokuşa sürülmesi ve benzeri ufak kurnazlıkları konu bile etmiyorum burada... Bunlar dedikodudan ibaret şeyler değildir. Hepsi belgelidir... Son maddedeki “komik” durum dahil...! Her bir madde bundan sonraki bir yazımın konusunu oluşturacağından burada ayrıntıya girmiyorum... Düşünsenize birinci döneminde başıma bu tesadüfler geldiyse ikinci ve son döneminde maazallah kimbilir neler yaşarım tesadüfen...! Ayrıca mağdurların benim yakınım, öğrencim olmasının da bu olaylarla ne alakası olabilir ki? Şu anda en üst yönetimde olan bir çoklarının eşi, kardeşi, evladı, akrabası, köylüsü, eşinin köylüsü üniversitede ve/veya alakalı birimlerde çalışıyor... Kasıt olsa onlara da olurdu... Demek ki tesadüf... Eyvallah... Ben de “mağdur edebiyatı yapanlar” gibi haysiyetsiz değilim zaten... Tesadüftür yazımda, mevzubahis...!
Bu vesileyle şimdilik aday olacaklara Ziya Paşa’dan aktarmak ve hatırlatmak istiyorum;
Bir katre içen çeşme-i pür-hûn-i fenâdan
Başın alamaz bir dahi bârân-ı belâdan
Asûde olam dersen eğer gelme bu cihâne
Meydâne düşen kurtulamaz seng-i kazâdan
HÜLÂSA: Meâlen der ki yazar; gözün yemiyorsa girme maça...!