Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

ADAYLAR VE “SORUCULAR”

2007
   Seçim günü yaklaştıkça,siyasi partilerin ve adayların genel ve yerel düzeyde propaganda çalışmaları da hız kazandı.
   Televizyon ekranları, gazeteler, kahvehaneler, dernekler ve sendika büroları,işyerleri milletvekili adaylarının görüş ve vaatlerinin ifade edildiği,sorulara muhatap olduğu ve hatta sorgulandığı arenalara dönüştü.
   Milletvekili adayını yakalayan vatandaş,sayısız ve çeşitli sorularla “aday”ı yokluyor!
   Program yapımcıları ise,işlerini daha profesyonelce yapma gayreti ile,daha ustaca sorular yönelterek,tartışmaları derinleştiriyorlar.
   Sorulan sorular,soru soran kişinin,bilgisini,kişiliğini,nezaketini gösterdiği gibi, “niyetini” de açığa çıkarıyor.
   Sıradan vatandaş,merak ettiği,öğrenmek istediği konuya ilişkin soruları açık yüreklilikle soruyor.
   Soruların içeriğini ve üslubunu çoğu kez,muhatabın(adayın) partisi etkiliyor.
   Bu durum,olağan,anlaşılabilir ve hatta zevkli;öğretici tartışmaların yolunu açması bakımından olumludur da!..
   Kimi sorular ise,milletvekili adayını yönlendirmeye,açılımını genişletmeye;o anın ihtiyaçlarını karşılamaya ilişkin,hafif şike kokan sorulardır ki,işin doğasında olan,hoşgörü ile karşılanan durumlardan sayılabilir.
   Zaman zaman adaylar da,soru yöneltenlere “karşı sorular” sorarak, “niyetleri” anlamaya,buradan kendi cevaplarının eksenini belirlemeye çalışırlar.
   Bu olağan tabloya uymayan çok cevval sorucu (!) tipleri ile de karşılaşılıyor.
   Bu tipler genellikle,devrimci-demokrat adaylara ve “aynı safta” olma görüntüsü ile veya bu görüntüyü kullanarak,provokatif sorular sorarlar.Bu sorucuların (!) bazen “solcu eskisi” gibi bir sıfatları da olabilir.
   Bu “yeni tip soruculara”,dernek ve sendika bürolarında rastlayabilirsiniz.Bunların, “tekil şahıs” olarak bir değerleri yok.Ancak,yaratılmak istenilen provokasyon ortamında halkları düşmanlaştırma çabaları ve “psikolojik savaş” konsepti içerisinde,kendiliğinden üstlendikleri küçük figüranlar olarak işaretlenmeleri de gerekli hale gelebiliyor.
   Bu, “sahibinin sesi” soru sahibine,adalar şu karşı soruyu sorabilirler:
   “Sorduğunuz sorular,sizin sorularınız mı?Yoksa size önceden ezberletilmiş sorular mı?” diye…
   Veya “Her sorunu kaç akçekaç aferin eder?”
   Ama bu soruları sormazlar.
   Bu tip soruculara (!) öneride bulunabilirler:
   “Köylü kurnazlığından”, “köyün kurnazı” olma heves ve sevdası insana ne akıl,ne de şeref kazandırır.
   Bu tip provokatif sorular,kazandırsa kazandırsa en fazla bir provokasyon senaryosunda,küçük bir figüran rolü kazandırır.
   Bu provokatif soru sahiplerine cesaret (!) veren durum,estirilmek istenen ırkçı,şovensosyal-şoven rüzgarlardır.
   Bir diğer pervazsızlık ve densizlik kaynakları ise; “taşların bağlanıp,köpeklerin salıverilmesini..!” sanmalarıdır.
   “…kervan yürür,yel kayadan ne aparır!..”