sermet@canakkaleolay.com
Basın ve ifade özgürlüğünün ayaklar altına alındığı günümüzde, gazeteciler aleyhine açılan davalar hız kazandırdı. Tutuklamalar yoğun bir şekilde sürdürülüyor, ağzını açan, en küçük bir eleştiride bulunan için hemen soruşturma kılıcıyla gözdağı politikası devreye sokuluyor, itibarsızlaştırma temelinde vatan hainliğinden başlayıp, casusluğa kadar sürdürülen bir yaftalama ile basın özgürlüğünün yok sayıldığı günlerden geçiyoruz. İşin ilginci AKP İl Başkanı Erdener Can çıkıp, "gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklanmış kimse yoktur" şeklinde, AKP politikalarının dünya ölçeğinde mahkum olmuş bir tezini ısıtıp önümüze sürüyor. Tıpkı Hitler faşizmi döneminde propaganda bakanı Goebbels'in faşizmin zulmünü aklamak için kullandığı yöntemler gibi.
“Gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklanmış gazeteci yoktur” şeklindeki değerlendirme bugüne kadar AKP çevrelerince çokça yapıldı.
Yerelde de AKP Milletvekili Bülent Turan ile başlatılan bu terane şimdi AKP il başkanı tarafından sürdürülmektedir.
Faşizmin propaganda bakanı ne diyordu; ”Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar”
Resmen savaş ve imha operasyonlarının sürdürüldüğü Kürt halkı üzerinde katliam düzeyindeki uygulamalar ile evlerin taranarak bebeklerin katledildiği, kurşunlanan bebeği hastaneye götürmek için sokağa çıkan dedenin öldürüldüğü, öldürülen insanların cesetlerinin günlerce sokak ortalarında kaldığı, tanklarla toplarla bir kentin imhasına girişildiği ülkemizde demokratik hak ve özgürlüklerden artık bahsedilemez.
Gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemek, imha operasyonlarını cinayetleri gizlemek için yandaş basın yoğun bir çaba içerisinde olup diğer yandan gerçekleri dile getiren objektif basın üzerinde de yoğun bir baskı uygulandığı bir medya düzeni içerisindeyiz.
Bu süreçte gazetecilik görünümü altında öylesine tetikçiler yaratıldı ki, bu tetikçilerin AKP ile ilişkilenmesi hali de bir başka skandal.
Düne kadar bir arada olup, aynı operasyonlara imza atanlar, ‘öküz öldü ortaklık bozuldu’ misali bugün kanlı bıçaklı olup, “inlerine girme” operasyonların yapıldığı bu dönemde paralelci olarak adlandırılan bazı kesimler hakkında açılan soruşturmalar aslında bir başka AKP gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
Gözaltına alınan Sedat Laçiner nezdinde, bu gerçeği yarınki yazımda dile getireceğim.
Ancak işin özü olarak şunu belirteyim; Sedat Laçiner gözaltına alındı, peki yandaşları ne durumda, onlar biat etti, hesaplaşmaktan kurtuldular.
Mahkemelerde kiralık tetikçilik yaparak paralele hizmette kusur etmeyen sözde gazetecileri unutmadık, peki şimdi ne yapıyorlar , yarın ki yazımı bekleyin….
Böylesi koşular altında AKP il başkanının çıkıp tüm bu gelişmelerden haberi yokmuşçasına “Türkiye’de özgürlüklerin teminatı AK Parti’dir” şeklindeki yaklaşımı Hitlerin propaganda bakanı Goebbels’in ”Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması o kadar kolaylaşır” şeklindeki yöntemini hatırlatmaktadır.
Evleri kurşunlayıp bebekleri öldürmek, bebelerini hastaneye götürmek isteyen dedeleri kurşunlayarak öldürmek ,sokak ortasında öldürülen insanların günlerce cenazelerinin alınmasına müsaade etmemek ne zamandır “özgürlük” olmuştur!...
Sözde bu “özgürlükler” tanklarla toplarla sıkıyönetim altında sokağa çıkma yasaklarıyla türlü türlü baskı ve şiddet uygulamalarıyla mı teminat altına alınmaktadır.?
AKP il başkanının CHP milletvekili Muharrem Erkek’in,”AKP özgürlüklerden kaçıyor” şeklindeki açıklamasına “Türkiye’de özgürlüklerin teminatı AK Parti’dir” şeklindeki karşılığını ancak Goebbelsci bir yaklaşım olarak yorumlayabiliriz.
7 Haziran sonrasında düğmeye basılan şiddet ve savaş politikalarının ürünü 1 Kasım seçimlerinde ortaya çıkınca, şimdi daha da katmerli bir şekilde bu politikalar sürdürülerek tekçilik politikası tek adam diktatörlüğü ile perçinlenmek istenmektedir.
Farklılarımıza sahip çıkarak, halkların ortak vatanda kardeşçe bir arada barış içerisinde demokrasiyle taçlanmış bir birlikteliğini sağlamak için Kürt halkına karşı sürdürülen bu imha operasyonlarına karşı çıkmamız gerekir.
Bu bir insanlık görevidir, hepimizin yapacağı birtakım şeyler vardır.
Öncelikli olarak DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve demokrasi barış güçlerinin 29Aralıkta yapacakları grevi destekleyelim.
O gün hizmet üretmeyelim ve hizmet almayalım.
İnsanlık dışı uygulamalara karşı tepkimizi koyalım.
Katliam boyutuna varan bu şiddet uygulamalarına karşı durmaktan çekinmeyelim. Tepki gösterirseniz terörizmi desteklemiş olmazsınız; bu bir Goebbelsci propagandadır, AKP bu propagandayı yıllardır sürdürüyor.
Bu gerçeği görmek zamanıdır, yarın çok geç olabilir.
Kürt halkına karşı sürdürülen imha operasyonlarına dur diyelim.
Sorun AKP tarafından gösterildiği gibi hendek edebiyatıyla karartılarak sunulan terör sorunu değildir, yaşanan bir halkın en temel talepleridir, demokrasi sorunudur.
Unutmayın ki göstereceğiniz tepki ile terörizme değil, insanlığa hizmet etmiş olacaksınız
6 aylık bebeklerin, çocukların ,yaşlı insanların katledilmesine, aç susuz elektriksiz, günlerce sokağa çıkma yasağı altında, eğitim ve sağlık başta olmak üzere en temel yaşam haklarının yok sayılmasına karşı çıkaramıyorsak insanlığımızı hep birlikte yitirdik demektir!...