Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

95. YILINDA 16.03.2010

1936

Çanakkale Deniz Zaferinin 95. yılını kutluyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin önsözünün yazıldığı bu topraklardan, tüm ezilen halklara bağımsızlık mesajları ulaştı. Bir bütün olarak, topyekûn sürdürülen bu mücadele Kurtuluş Savaşı ile taçlandı. O günün koşullarında emperyalist devletlerin ordularıyla işgal politikaları, bugünlerde biçim değiştirdi. Küreselleşen dünyada yeni tehditler ve riskler oluştu. 

Küresel finans kapital az gelişmiş ülkeleri teslim aldı.

Yerli işbirlikçiler vasıtasıyla sürdürülen ilişkiler temelinde bağımlı ülkelerde yaşam koşulları, özellik ile çalışanlar açısından dayanılmaz hale dönüştü.

Ülkemizin bağımsızlığı için 95 yıl önce başlatılan bu onurlu mücadele bugün gelinen noktada kazanımlarını yitirdi.

Ancak bağımsızlık ruhunu yok edemedi.

Küresel finans kapitalin sorunları, bize işsizlik, zam, paralı sağlık, paralı eğitim, sosyal güvencesizlik olarak yansıdı.

Dün savaş gemileri ile orduları ile sınırlarımıza dayanan bu güçler şimdi yaşam koşullarımızı çekilmez hale getiren politikaları ile içimizdeler.

Şimdi yeni bir Çanakkale ruhu ile yaşam kalitemizin geliştirilmesi için 95 yıl sonra değişen şartlara bağlı olarak yeniden bir seferberlik zamanı.

 

İşsizlerimizde arttı, milyarderlerimizde.

Kurumu`nun (TÜİK) üçer aylık dönemler itibariyle her ay açıkladığı Hanehalkı İşgücü Araştırması, ``Kasım, Aralık 2009, Ocak 2010`` dönemini kapsayan ``Aralık`` sonuçlarına göre, Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 29 bin kişi artarak, 3 milyon 361 bin kişiye yükseldi. İşsizlik oranı da 0,5 puanlık azalışla yüzde 13,5 seviyesinde gerçekleşti.

Sonuçta her dört kişiden biri işsiz.

Diğer yandan dünya liginde dolar milyarderlerimizin sayısı da  15 den 23 e çıktı.

Bu nasıl yaman çelişki diye sormayın.

Sistem tam da bu gerçeklik üzerine kurulmuş durumda.

Toplumun küçük bir azınlığı, zenginleşirken,  toplumun büyük çoğunluğu yoksullaşmakta.

Sözde verimlilik kavramı altında; çalışanlar güvencesizliğe mahkum edilmekte, işlerini kaybetmekte, diğer yandan da  ‘mutlu azınlık !’ servetlerine servet katmakta.

Her geçen gün çalışanlar başta olmak üzere toplumun büyük kesiminin koşulları kötüleşirken ekonomi yöneticileri güçlü ekonomi tablosu çizmeye çalışmaktadırlar.

IMF’siz ekonomi diye sundukları güçlü ekonomi imajı sahtedir.

Siz bakmayın IMF ile stand by anlaşmasına gerek olmadığına dair yapılan propagandalara .

Bugün IMF politikaları her yönü ile ekonomiye yön vermektedir.

Yaşanılan zamlar, işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, sosyal güvencesizlik, katlanarak sürmekte ve tüm bunların sorumlusu uluslararası finans kapitale yön veren IMF politikalarıdır.

Öyle olmasa, Merter’de yaşanılan tramvay faciasını yaşarmıydık?

Sosyal devlet nasıl olurda; bir okulunun önündeki trafik karmaşasını çözecek önlemlerini alamaz.

Ama sosyal devlet olmanın gereklilikleri ile değil de piyasacı politikalar ile hareket edilir ise daha böylesi üzücü olayları çok yaşarız, bugüne kadar yaşadığımız gibi.

Bu yazıyı Merter’de tramvay faciası sırasında ağır yaralanan 3. kız öğrencinin beyin ölümünün gerçekleştiğini öğrendiğim sıradaki duygularım ile yazıyorum.

Öğrencisinin trafik güvenliğini sağlamaktan aciz bir yürütme, ekonominin sağlamlığı üzerine ne derde desin inandırıcı değildir.

İşte 95 yıl sonrasında vardığımız nokta.

95 yıl önce vatanları için canlarını feda eden şehitlerimizi böylesi koşullarda anmak çok acı bir gerçek.

 

Sermet ATADİNÇ