“Oy olarak mı zayıflayacaksınız?”
Çanakkale’de görev yapıp daha sonra tayini bir başka ile çıkan 2011 genel seçimlerinde de AKP’den milletvekili olmak için müracaatta bulunan bir bürokratın AKP’li yöneticilerden birine sosyal medya aracılığıyla yönelttiği soru çok anlamlıydı.
AKP’nin kültürel etkinlik adı altında organize etiği Ahmet Maranki konferansına ilişkin “ahmet maranki oy olarak mı zayıflatıyor kilo olarak mı zayıflatıyor?” şeklindeki sorusunun arkasında önemli mesajlar vardı.
Tabi ki anlayabilene!
Bu soru ile verilmek istenen mesajın başka versiyonlarını geçen hafta diğer bazı değerlendirme ve demeçlerde gördük.
Başkan Ülgür Gökhan ÇASİAD toplantısında AKP adayının dile getirdiği Hamidiye Tabyalarının düzenlenmesine ilişkin yapılacak projeden “haberiniz var mı?” sorusu ile önemli bir gerçeğin altını çiziyordu.
Kentlinin iradesini yok sayan, birlikte yönetim disiplinin dışındaki bir yönetim tarzı daha işin başında demokrasiden uzaklaşmanın ifadesidir.
Propagandası yapılan, Hamidiye Tabyaları için hazırlanan projenin yapılış tarzında bu gerçeği görmekteyiz.
Kentin hiç bir kesiminin bilmediği, hiç bir şekilde görüşülüp, karşılıklı fikir alışverişinde bulunulmadan, dayatmadan öte bir anlam taşımayan böylesi bir iş yapma kültürü birlikte yönetim ilkeleriyle çelişir.
Böylesi bir yönetim tarzı süreç içersinde kent adına yapılacak işlerin dayatma ile gündeme geldiği aynı zamanda şeffaf olmayan bir mekanizmanın gelişimini teşvik eder ki; işte o zaman daha ciddi sorunlar ile karşılaşmamak işten bile değildir.
Şeffaflığın olmadığı yerde suiistimal vardır, rant vardır.
Ülgür Gökhan her seferinde bu ilkeselliğe dikkat çekmesine rağmen diğer adaylardan bu konuda samimi bir yaklaşım göremedik.
Gökhan’ın bu tarzı beraberinde disiplinli bir bütçe yönetimini getirmiş ve Çanakkale Belediyesi bütçe performansı ile Türkiye’nin örnek belediyelerinden biri haline gelmiştir.
Yerel yönetim, demokrasinin gelişmesi ve demokratik değerlerin kent yaşamında etkin kılınması açısından önemli bir mekanizmadır.
Katılımcılığın gelişmediği, katılımcılığın sağlanması için gerekli mekanizmaların yaratılmadığı, halkın iradesinin yönetime yansımadığı, koşullarda sağlıklı bir demokrasi yaratılamaz.
Bu konuda bir başka performans göstergesi olarak da önümüzde kent konseyi deneyimi var.
İlk aşamada kent konseyinin yapmış olduğu bir çalışma sonrasında belirlediği seçmen beyannamesine, şimdiye kadar sadece Ülgür Gökhan’ın onay vermesi diğer adayların sessiz kalmaları bu adayların demokrasi anlayışı konusunda bazı ip uçları vermektedir.
Bırakın seçmen beyannamesine onay vermeyi, seçmen beyannamesindeki ilkelerin yaşama geçirilmesi konusunda kentlilerin aktif katılım, denetim ve kontrolünü sağlayacak mekanizmaların yaratılmasının tartışılmasına ihtiyaç vardır.
Kurulmuş olan mahalle meclislerinin kent konseyi yasasının neoliberal sınırları dahilinde etki alanlarının sınırlı olduğunu düşünürsek, bu meclislerin sadece önermek dışında, yaptırım ve kontrol fonksiyonlarını da sağlayacak daha gelişmiş örgütlenmelere doğru gelişimi için ayrıca inisiyatif almak gerekecektir.
Birlikte yönetim sadece slogan düzeyinde bir disiplin olarak ele alınamaz, buna ilişkin mekanizmaların yaratılması zorunludur.
Ancak görüyoruz ki daha henüz seçmen beyannamesine bile uyum göstermek konusunda cesaretsiz davranan AKP ve MHP adaylarının bu mekanizmayı geliştirme konusunda bir çaba gösterebileceklerini zannetmiyorum.
Bu konuda Çanakkale halkına vermiş olduğu sözler ve birlikte yönetim ilkesi konusunda duyarlılık gösteren CHP adayı Ülgür Gökhan’ında yeni dönemde gerçek anlamda işleyen bir birlikte yönetim mekanizmasını yaratması yerel demokrasinin gelişimi açısından zorunludur.
Gerçek anlamda yönetime katılmak adına; iradenizin ve taleplerinizin yönetim tarafından dikkate alındığı ve gerekliliklerinin yapıldığı mekanizmalarının yaratılmasını talep etmek zamanıdır.
Şimdiye kadar kim ne yaparsa, ben beş fazlasını yaparım şeklinde bir muhalefet ile gündemde olan AKP adayından henüz yerel demokrasi, birlikte yönetim, karar verme süreçleri ve mekanizmaları konusunda bir şey duyamadık.
Duyma şansımızda yoktur, çünkü beslendiği ideolojik hat, buna uygun değildir.
Bu süreçten sonra eğer bir şey söyleyecek olursa bunlarda sadece lafı güzaf olacaktır.
Bunu unutmayınız.