“Ölüler Altın Takar mı?!..”
DEĞERLİ okurlarım, Bergama’da siyanürle altın arama kararına tepki olarak yazılmış
“Moğollar”ın şarkısının adını bu haftaki yazımın başlığı yaptım. Bunun iki nedeni var; biri Belediye Meclisinin Şubat ayı toplantısında, Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür GÖKHAN’ın ulusal medya’da da yer alan sözleri, diğeri de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden İşleri Genel Müdürlüğü Koordinasyon ve Daire Başkanı Mehmet TOMBUL’un Kazdağları’nda altın aranması ile ilgili Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası (ÇTSO)’da düzenlenen toplantıdaki sunumu…
***
Sayın Ülgür GÖKHAN’ı tanırım; tanıdığım kadarıyla sakin, hata yapmamaya meyilli, kolayca sinirlenmeyen, ağzından çıkacak sözcükleri önceden tartan bir üsluba sahip biri diye bilirdim. Öyle hiddetli hiç görmemiştim!..
O, altın arayan şirketler için meclis toplantısında:
“ – Kazdağı ve çevresinde siyanürle altın arayan şirketlere karşı gerekirse kampanya başlatılmalı. Karılarımızın kollarındaki bilezikleri, parmaklarımızdaki yüzükleri bunlara verelim, buradan DEFOLUP GİTSİNLER! Bu işin şakası yok…” demiş.
- Haksız mı?
O kadar haklı ki; altının % 20’si elektronik eşya, % 80 ise mücevher yapımında kullanılıyor. Kimi gözlerin altının parıltısıyla kör olacağını önceden sezmiş ve sağlıklı duyusunu çalıştırmış, “altının parıltısıyla gözler kör olmamalı!” diye haykırmış.
Truva Kralı Priamos’un kızı Kassandra’nın bir kusuru varmış! Truva’nın barbar batılıların eline düşeceğini önceden sezmiş ve bunu haykırmış. Ama ona kimse inanmamış!..
Günümüzde siyanürlü altıncılığın doğaya ve insanlara vereceği zararları örneklerine bakarak sezip; Belediye Başkanı Ülgür GÖKHAN, Çevre Platformu Dönem Sözcüsü ve Çanakkale Ziraat Odası Başkanı Sayın Hicri NALBANT, Tüm Sivil Toplum ve Demokratik Kitle Örgütleri ve Üniversiteler gibi “Cennet Kazdağları” için haykıranlar günümüzün Kassandra’ları olmalı!..
***
Çanakkale Belediye Başkanı’nın “ Defolsunlar!..” çıkışından, sanırım 15 gün sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkilisi Çanakkale’de öyle bir sunum yapmış ki, “OLAY”’ın yazarlarından Sayın Ensar İLYASOĞLU, yetkili M.TOMBUL için “Sanki Misyoner!..” yakıştırmasını yapmış.
- Haksız mı?
O Kadar haklı ki, bir şeyi olduğundan farklı gösterenlere ne denir?
“Takiyyeci!..” Nasılsa; bu millet araştırmaz, sorgulamaz, onun biat kültürü gelişmiştir! Ne söylesek inandırırız taktiği…
Bakınız, Maden İşleri Genel Müdürü sunumunda neler neler söylemiş:
“ – Altın çıkarılırken kullanılan siyanür bir sigaranın çevreye saldığı kirlilikten daha az etki yaratıyor!!!”
Bir Kimya Mühendisi ve Sağlık Bakanlığı Dr. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Toksikoloji Laboratuarları Sorumluluğunu yapmış biri olarak bende bu sözlere “PES!!!” diyorum.
*Dünyanın en güvenli sayılan altın işletmelerinde bile siyanür yüzünden çevre katliam ve felaketleri gözlenmiştir.
* Siyanür, dünya üzerindeki en zehirli (Toksik) bileşiklerden biridir. Çok az (eser) miktarı dahi insan ve diğer canlı türlerinin çoğu için zehirlidir.
Genel Müdür M. Tombul: “Çanakkale’de şimdiye kadar verilmiş; 553 Arama Ruhsatı, 300 İşletme ruhsatı bulunuyor. 16 Firma altın arama ruhsatı ve işletme ruhsatı almıştır. Yerin altını daha iyi keşfetmek için - daha çok, daha çok, daha çok delmemiz gerekiyor! - Adamlar dağı sırtına alıp götürecek değil ki! Yabancı sermaye ile birlikte iş güvenliği ve kültür gelecek!..demiş.
Bu değerlendirmelerin neresini düzeltebiliriz bilemiyorum! Bay TOMBUL, deliklerin çapından ve sondaj derinliğinden her nedense söz etmemiş.
Ben söz edeyim: - Kazdağlarında altıncıların açacakları deliklerin çapı 300metre, derinlikleri de 175 - 300 metre kadardır.
Ancak, Sn.Tombul her nasılsa bir gerçeği de ifade etmiş:
“ – Avrupa’da 500, Güney Afrika’da 3600 metre sondaj derinliği gerekiyor” demiş.
· İşte bu yüzden; Altın Tekelleri Türkiye’ye ve Kazdağları’na akın akın geliyor!..
· 1Ons (31 gram) altının oralarda üretim maliyeti 280 dolar iken, Türkiye’de 125 dolar.
* Tabii ki elin yabancısı buraya hücum eder. Çünkü altın Türkiye’de yüzeye daha yakın. Aslında bu işlemin madencilikle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Yapılan altın fabrikası kurmaktan ibarettir.
* Türkiye’de 130 milyon zeytin ağacından 100 milyon’u tehlike altında. Zeytinlikler; tüm Türkiye’de olduğu gibi Çanakkale’de de %75’i engebeli arazilerde (Kazdağı ve eteklerinde) bulunuyor. Bu güneş gibi bir gerçektir.
***
Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) üyesi olarak benim sorum şu?
- Özal döneminden bu yana Çanakkale’den seçilen milletvekilleri Kazdağları’nın “Milli Park Alanı” olması için neden çaba göstermemişlerdir? Biliyor musunuz? 1986 yılında Ankara’da, kurulan bir Alman şirketi Çanakkale’de altın aramak için kurulmuştu.
***
Yüce önderimiz M. Kemal ATATÜRK’ü referans yapıp, sapla - samanı birbirine karıştırmış Sn.Tombul. Kuşkusuz, yer altı zenginliklerimizden tabii ki yararlanacağız. Ancak, doğayı yok ederek değil.
Eğer önderimiz bu günleri görseydi, böyle yararlanmaya “hayır” demez miydi?
Yalova’da yapılan bir kır evinin projesini, “bir ağaç” kesilmesin diye değiştirtmemiş miydi?
SON SORU: Kazdağları’nda kaç ağaç kesilecek biliyor musunuz?..