Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

“NEVİR DÖNDÜREN” GELİŞMELER!...

2060
Geçtiğimiz hafta Sayın Başbakan’ın “nevrim döndü” dediği, sitem ettiği, kızdığı olaylar yaşandı.
Fenerbahçe-Galatasaray maçı sonrasında yaşanan olaylar, ortaya çıkan görüntüler, çeşitli çevrelerin değerlendirmelerine ve eleştirilerine neden oldu.
 
Endüstriyel futbolun, kışkırtılan fanatizmin, şike söylentilerinin yarattığı sonuçların, adı geçen maç sonrası yaşanan olaylara etkisinin değerlendirmelerini görmeden, yapılacak eleştirilerin eksik olacağını söylemeliyiz.
 
Kuşkusuz maç sonrası görüntüler, onaylanamaz.
Ancak asıl konumuz bu değil.
 
Sayın Başbakan’ın değerlendirmesine dönelim; “kadın izleyicilerin küfürlerini duyunca nevrim döndü”.
Kendi başına ve yalnızca bu küfürleri esas aldığımızda, Başbakan’ın haklı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak; kazın ayağı bu kadarıyla sınırlı değil.
 
Siyasi liderlerin, ki Sayın Başbakan buna dahildir, yaptıkları hiddetli ve öfkeli, çoğu kez inceltilme gereği bile duyulmayan siyasi küfürlerin, hakaretlerin, aşağılamaların, nefret dolu söylemlerin, şiddet kültürünün yaygınlaşmasında, sokağa taşmasında hiç mi etkisi yok?
 
Ülkeyi yönetenlerin ve yönetmeye aday olanların, bir bütün olarak toplumun, herhangi bir olay karşısında kendini ifade etme biçimlerine hiç etkisi olmadığını söylemek safdillikten başka ne anlama gelebilir?
 
Her gün ekranlarda, gazete sayfalarında duyulan, okunan, bu siyasi küfürlerin, biz sıradan yurttaşların nevrini döndürmediğini söyleyecek bir Allah’ın kulu var mı?
 
Bu müstesna şahsiyetler, hiç aynaya bakmazlar mı?
 
Neyse, bu kadarı yeter diyerek Başbakan’ı öfkelendiren, okyanus ötesi kaynaklı diğer konuya geçelim.
Wall Street Journal gazetesinin Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon’un bir yetkilisine dayanarak verdiği habere dönelim; Uludere katliamında istihbaratı ABD’nin verdiği haberine…
 
Görüntüler heronlardan mı yoksa predatörlerden mi?... tartışıp durduk; Genelkurmay açıklama yaptı, Cumhurbaşkanı açıklama yaptı, Başbakan açıklama yaptı…
 
Ama biz Sayın Başbakan’ın açıklamaları üzerine birkaç söz söyleyelim.
Sayın Erdoğan, Wall Street Journal’da yapılan haberin yaklaşan ABD seçimlerine yönelik, iç kamuoyunu hedef alan bir politikanın sonucu yayınlandığını söylüyor.
Yapılacak bir şey yok.
 
Türkiye basını olsa; patronu çağırır, genel yayın yönetmenini çağırır, çekiverirsin kulaklarını, olur biter.
Ama iş okyanus ötesi olunca, kol ulaşmıyor, güç yetmiyor.
 
Zaten bu okyanus ötesi, Sayın Başbakan’ı zor duruma düşürmeyi pek seviyor.
 
Biz yine de şu iki noktaya dikkat çekelim:
Bu açıklama, neden şimdi yapıldı?
Sadece “ABD seçimlerine yönelik” demek, olayın bütün yönlerini açıklamaya yeterli midir?
Türkiye ve bölge ülkelerdeki son gelişmelerle bir ilişkisi yok mudur?
Ancak esas olarak, sorunun en önemli yanı; istihbarat içeriden veya dışarıdan ya da hem içeriden hem dışarıdan olsun, Uludere Roboski’yi bombalama kararını kim verdi?
Bu katliam kararının altında kimin, kimlerin imzası var?
 
Önemli olan bu sorunun cevabının ortaya çıkması/çıkarılmasıdır.
Aksi halde Sayın Başbakan’ın nevrini döndürecek daha birçok gelişmeye, habere önümüzdeki günlerde tanıklık edebiliriz.
 
Özetle söylersek; şiddet dilini kullananların, şiddet yöntemlerini toplumları yönetmenin temel araçlarından birisi olarak kullananların, korkuyu egemen kılmak isteyenlerin, muhalif olanlara, farklı görüş savunanlara, eleştiri sunanlara tahammül edemeyenlerin, bir toplumsal öfkeyi biriktirdiklerini fark etmeleri için sonuçları yaşamaları gerekmez.
 
Ekilen rüzgarlar, bir gün fırtına olarak geri döner.
 
İster yarı başkan olun, ister başkan, isterse başbakan olun; gurur ve kibir sahiplerine, tahammülsüz olanlara, halkın dilinden bir anımsatma yapalım;” Gururlanma padişahım, senden büyük Allah var.”
ABD için ise tek benzetme yeterlidir; aslan kafesinde kırıntı arayanlar, pençe yemeye hazırlıklı olmalıdır!...