Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

“Gazetecilik için ayağa kalk”

1615
Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EF), bu yıl 5 Kasım “Gazetecilik İçin Ayağa Kalk” günü etkinliklerinde ana tema olarak "Gazeteciler Terörist Değildir" sloganını benimsedi.
Bu ana tema ülkemizde çok daha anlamlı ve önem kazanmış niteliktedir.
Ülkemizdeki 65 tutuklu gazeteci ile dünya birincisi unvanını aldığımız günümüzde ne yazık ki gazetecilik; terörist yaftalaması ile ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğünün ayaklar altına alındığı bir konumdadır.
Bu koşullarda demokrasi ve özgürlükler adına gazeteciliğe sahip çıkmak için tüm demokrasi güçlerine önemli sorumluluklar düşmektedir. 
Gazeteciler ile basın özgürlüğüne sahip çıkmak adına geliştirilecek her türlü dayanışma son tahlilde ülkemizdeki özgürlüklerin gelişimine hizmet edecektir.
Gazetecilerle dayanışma kavramı kuru laftan ibaret kalmamalı bu konuda tüm demokrasi güçleri sorumluluk almalıdır.
Bu dayanışma çok yönlü bir dayanışma olmalı, özellikle yerel basının desteklenmesi konusunda harekete geçilmelidir.
 
Yaşam savunucuları Kurşunlu Köylülerini yalnız bırakmadı
Bayramiç Kurşunlu Köyü örnek bir mücadeleye imza atıyor.
Köylerindeki yaşamı son derece olumsuz etkileyecek hemen tepelerinde faaliyete geçen ilk aşamada 3000 ağacın katledildiği , aynı zamanda bir antik kentin yok olmasına yol açacak  maden çalışmalarına karşı açlık grevine başlayan köylülere destek her geçen gün büyüyor.
Bu mücadele önümüzdeki günlerde daha önem kazanacaktır, Kurşunlu Köylülerine destek çalışmalarının geliştirilmesi gerekmektedir.
Yaşam savunucuları anayasal bir hak olan sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı temelinde madenci şirketin saldırılarını boşa çıkaracaklardır.
Tüm bu karşı duruşa rağmen hala Kurşunlu Köylülerinin yaşam haklarının gasp edilmesi noktasında ısrar edilirse bu mücadele daha farklı alanlarda daha yoğun tepkiler ile sürecektir.
Bu saldırıların sonuçları özellikle iktidar partisinin temsilcileri açısından son derece olumsuz sonuçlar yaratabilir.
Kurşunlu Köyü nezdinde yaşamsal değerlerin ayaklar altına alındığı uygulamalar aynen sürerse iktidar partisi milletvekilleri halkın içine nasıl çıkarlar bilemem.
Çünkü kendilerinin de bu konuda halka vermiş oldukları bir söz var.
Kazdağlarında bir dalın dahi kırılmasına izin verilmeyeceğini söyleyenler, buradaki katliamı durduramazlarsa da işte o zaman vay hallerine.
Geçen haftaya damgasını vuran gelişmelerden biride Çanakkale’de 29 Ekim Cumhuriyet kutlamalarında yaşanan coşku oldu.
Buradan hareketle  siyasal havanın değerlendirilmesi konusunda özellikle CHP kurmayları moral buldular.
Bir arkadaşımın bu konudaki uyarısını paylaşmak isterim.
Temkinli olmak adına dikkate alınması gerekir.
‘Böylesi genel atmosferde oluşan coşkunun sandığa yansıması her zaman aynı paralellikte olmaz’ şeklinde yapılan tespiti göz önünde bulundurmak gerekir.
Geçen haftanın ülke genelindeki önemli olaylarının başında TBMM’nde baş örtüsünün/türbanın  meşruluk kazanması oldu.
Bu gelişme siyasal mücadelenin bir istismar konusunun devre dışında kalması itibarıyla gerçekten özgürlüklerin istismarsız bir şekilde savunulması anlamında geliştirici bir etki yaratacaktır.
Bu gerçeği CHP Milletvekili Şafak Pavey mecliste yaptığı konuşmada çok güzel bir şekilde dile getirdi.
İnanç özgürlüğü itibarıyla başörtüsü ve türban konusunu dilerinden düşürmeyenler inanç özgürlüğü konusunda tüm gereklilikleri acaba yerine getiriyorlar mı?
Getirselerdi; daha dün binlerce Alevi inançlarını özgürce yaşamak, Cem evlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi, zorunlu din derslerinin kaldırılması,  devlet dininin suni İslam üzerinden tekleştirilmesine karşı meydanlarda olmazdı.
Türban ve başörtüsü meselesini bir özgürlük sorunu olarak gündeme getirenler dekolte kıyafet nedeniyle hedef gösterdikleri bir sunucunun işine son verilmesinin sebebi olmazlardı.
Bugüne kadar takiye yaparak türban üzerinden özgürlük savunuculuğuna soyunmuş olanlar şimdi gerçekten özgürlüklerin önündeki her türlü engelin ortadan kaldırılması konusunda samimiyet sınavı vereceklerdir.
Bu arada CHP, mecliste göstermiş olduğu tavır ile türban sorunu üzerinden bu güne kadar mağduriyet üzerinden yapılan istismarın zeminini ortadan kaldırdığı gibi, aynı zamanda son dakikada provokasyonuna da izin vermeyerek doğru bir adım atmıştır.
Yine geçen hafta geneldeki siyasal gelişmeler anlamında Sarıgül’ün CHP ‘sine katılımı ve Halkların Demokratik Partisinin kongre sonrasındaki etkisi öne çıkan gündemler arasındaydı.
Sarıgül için henüz bir analiz yapmak erken, fakat esas olan bu katılımın ideolojik yönünün CHP politikalarıyla hangi düzeyde uyum sağlayacağı konusudur.
Şimdilik sadece bir seçim kriterinin, yani İstanbul’da seçim kazanma konusunun belirleyici olduğu gelişme siyasal ilkeler açısından ne derecede yeterli olacaktır.
Bu konu önümüzdeki günlerde CHP içersinde daha çok tartışılacak.
Halkların Demokratik Partisi(HDP), kongre sonrasında demokrasi barış ve özgürlükler adına, sistemin  her alanda mağduriyetlerine maruz kalanlar arasında yeni bir umudun başlangıcı olabileceğini   gösterdi.
Muhalif bilinç ve eylem konusunda daha bir heyecan ve istek oluşturdu.
Özelikle gezi mücadelesi ile ortaya çıkan ruh HDP ile yeni bir kimliğe bürünerek demokrasi barış ve özgürlükler adına toplumun mağdur kesimlerinin yeni bir seçeneğini yaratabilir.