“Gaz bombalarımız bitti, acil gönderin” 02.05.2009
İşte ülkemiz demokrasisinin zavallı hali. İşçilere emekçilere tahammül edemeyen bir demokrasi mantığı Ne olurdu işçiler, emekçiler Taksim Meydanında olsa, bayramlarını orada kutlasa.
Hayır olmazdı. Çünkü işçiler, emekçiler Taksim Meydanında 1 Mayıs 1977 de katledilen hala failleri açığa çıkartılmamış bir kontrgerilla provokasyonunu yeniden sorgulayacaklar, hesap sorulmasını talep edeceklerdi.
İşte bütün meselede bu.
Bugüne kadar gerçekleştirilen birçok faili meçhul cinayetlerin ortaya çıkması birilerini aşırı rahatsız etmekteki bu tahammülsüzlük 32 yıldır yaşanmakta.
Bu böyle gitmez.
Tarihin her döneminde halka karşı işlenmiş cinayetlerin hesabı sorulmuştur. Sorulacaktır.
Bu bir devrimci süreçtir.
Bu süreç iyi bir şekilde yönetilirse sonuç getirecek adımlar atılabilir.
İşte 1 Mayısların kutlanması noktası da bu perspektif ile ele alınmalıdır.
Öncelikli olarak birlik ve dayanışma, işçi ve emekçilerin gücüne katkı sağlayacak uygun açılımlar, organizasyonlar konusunda daha örgütlü olma süreci hızla işletilmelidir.
İşçi ve emekçilerin dışında onların temsil vekâleti ile hareket eden mücadele süreçleri artık geçersizdir.
Sürecin temel öğesi işçi ve emekçilerin omuz omuza siyasal mücadelenin parçası olduğu dönüşümler yaratılamaz ise, demokrasi ,özgürlük talepleri başta olmak üzere faili meçhul cinayetlerden hesap sorma , kontrgerilla gibi örgütleri açığa çıkarma gibi hedeflerin yerine getirilmesi söz konusu olamaz. Ayrıca bu konudaki sürecide olumsuz etkileyen sonuçlar yaratacak algılamalara dönüşebilir.
Ülkemiz demokrasisi hastalıklıdır.
Bu gerçek bir kez daha görülmüştür.
Gaz bombaları,sıkılan tazyikli sular,coplar demokrasi olarak önümüze sunulan bu aldatmacanın en güzel göstergesidir.
Bu yönü ile 1 Mayısta Taksimde yaşanılanlar üzerinden şimdi yeni deneyimler ve mücadele sürecini ileriye taşıyacak dersler çıkarılmalıdır.
Temsili mücadele yerine mücadelenin esas unsurlarının, bizzat katılımları ve siyasal talepler ile birleştirilmiş örgütlü birleşik ve dayanışma içersindeki bir emek mücadelesi dışında başka bir yol yoktur.
Bu gerçeklik mutlaktır.Bu konuda sol sosyalist partilere ,başta DİSK olmak üzere sendikalara önemli görevler düşmektedir.
Amaç 1 Mayısların birlik ve dayanışma içersinde sınıf kardeşliğine hizmet eden,işçi ve emekçilerin daha mutlu yarınlar için bir araya geldiği etkinlikler ile kutlanmasıdır.
Tabiî ki 1 Mayıs noktasında Taksim gerçeği de göz ardı edilemeyecek bir olgudur.
Bu noktadaki yasaklamada kabul edilemez.
DİSK Ve KESK kalabalık bir temsilci grubuyla Taksim Meydanına girip kutlamasını gerçekleştirirken bazı gelişmelerinde yeniden değerlendirilmesi gerçeğini gündeme taşımıştır.
Emek ve demokrasi mücadelesi temsilciler düzeyindeki bir mücadeleye indirgenemez.
Yine bu noktada bazı gruplara yapılan son derece sert müdahaleler ile sol birliğin gelişiminin önünün alınması konusunda yeni taktikler mi geliştiriliyor konusunda bazı soru işaretleri ortaya çıktı.Bir yandan temsilciler düzeyinde bazı gelişmelere izin verip işçi sınıfının siyasal alanda etkilenmesinin önünün alınması için şimdi yeni taktikler mi yaratılmak istenmektedir. Bu temelde Taksimde yaşanılanlar değerlendirilmelidir.
Yağmura rağmen
Taksimde yaşanılanlar çok farklı bazı gelişmelerin yansıması olarak şekillenirken yurdun dört bir yanında 1 Mayıs ,bayram coşkusunda kitlesel katılımlar ile kutlandı.
Çanakkale’de şiddetli yağışa rağmen geçmiş yıllara göre daha geniş katılımın olduğu bir kutlama oldu.
Kendi gerçeği temelinde özellikle öğrenci gençliğin katılım yoğunluğunun gözlendiği bir kutlama ile Çanakkale bir kez daha öğrenci kenti olduğunu gösterdi.
Gençlik , coşkusu ve toplumsal sorunlara gösterdiği ilgisi itibarıyla göz doldurdu. Özellikle Emek gençliği coşkusu ile ön plana çıkan grup oldu. ÖDP saflarındaki katılımın geçmiş yıllara göre daha cılız olması da dikkati çeken diğer bir durumdu.
Sermet ATADİNÇ