“Ahmet, Nedim çıkacak; yeniden yazacak”
375 gündür bunu söyleyerek geldik. Çünkü haklarındaki iddialar ile ilişkilerinin olmadıklarına, gazetecilik yaptıkları için tutuklandıklarına inancımız tamdı. Bir hukuksuzluk yaşanmaktaydı… Gazeteciler nezdinde ifade özgürlüğü engellenmekte, bir korku cumhuriyeti yaratılmaya çalışılmaktaydı. Üzüntü verici olsa da; 375 gün sonra haklı çıktık.
Ahmet ile Nedim’in yaşamlarından 375 gün çalındı.
Mahkemenin kararı her şeyi net olarak ifade ediyor.
Davanın değişen seyri ve tutukluluk durumları göz önüne alınarak tahliye edilen arkadaşlarımız 375 gün öncesine döndüler, mahkemenin seyri açısından..
Bu gerçeği Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da verdiği demeç ile kabul etmek zorunda kaldı.
Bugün ne ise, 375 gün öncesi de aynı idi.
Bir farkla; siyasal cephede gazeteciler nezdinde bir gözdağı vermek lazımdı; bazı kurbanlar gerekiyordu.
Sürecin çeşitli dönemlerinde bunlar tespit edildi ve tutuklandılar.
Gazeteciler susmadı, yapılan haksızlığa, hukuksuzluğa karşı haykırdı söyleyecek sözlerini söyledi
Sonunda Ahmet ve Nedim tahliye oldular.
Yaşamalarından kaybettikleri 375 güne rağmen bıraktıkları yerden yeniden başladılar
Nitekim ilk sözleri de şöyle oldu.
Ahmet Şık şunları söyledi: "Eksik kalmış adalet, bu ülkeye adalet hukuk ve demokrasi getirmeyecek. Sadece benim davamda 5 tutuklu gazeteci var, onun dışında 100 kadar gazeteci hala içeride. İfade özgürlüğü meselesi bu ülkede sadece gazetecilerin sorunu değil. 600 civarında üniversite öğrencisi, KCK davasında da 6 binin üzerinde tutuklu insan var. Bunların hepsi düşünce ve ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmesi gereken tutukluklar. Biz bunun mücadelesine devam edeceğiz”.
Nedim Şener’de; ”Hrant için adalet için` diye girdim, `Hrant için adalet için` diye çıkıyorum. Dink`i katleden karanlık güçler bugün bizim özgürlüğümüzü tehdit ediyorlar, gazeteciliğimizi tehdit ediyorlar, ama başarılı olamayacaklar. Bundan sonra tüm çabamız, bir meslektaşımız olan Hrant Dink`in kanını yerde bırakmamak olacak” sözleri ile yeniden gazetecilik faaliyetlerine devam edeceklerini açıkladılar.
Ahmet ve Nedim ile birlikte Oda TV davasından yargılan tutuklu diğer iki gazeteci Sait Çakır ve Coşkun Musluk’un tahliyelerinden sonra cezaevlerinde hala 100 gazeteci var.
Tahliye olan Ahmet ve Nedim’in belirttiği gibi bir buruk sevinç içersindeyiz.
Bu ülkede hiç kimsenin düşüncelerinden dolayı tutuklanmadığı demokrasi ve özgürlüklerin gerçek anlamda hayata geçtiği bir yaşamın yeniden tesis edilmesine kadar bu burukluğumuz sürecek.
Aynı zamanda mücadelemiz de sürecek.
Ahmet ve Nedim için nasıl inandıysak; diğer tutuklu gazeteci arkadaşlarımız içinde aynı düşünceler içersindeyiz.
Haklarındaki iddialar bir tezgahtır.
Onların da etrafındaki bu haksızlık duvarları kırılacak ve bir gün özgürlüklerine kavuşacaklardır.
Gazeteci meslek örgütünün görevi mi?
Çanakkale Gazeteciler Cemiyeti yerel basın kurumlarına bir mesaj geçti.
Mesaj aynen şöyle: “Değerli meslektaşlarım;Ak parti Çanakkale Millet Vekili Mehmet Daniş ve Ak parti Merkez İlçe Başkanı Adnan Öncü Çataltepeliler derneğine yapmış olduğu ziyaretin haber ve fotografları ektedir. Çataltepeliler yönetim kurulunun ricası üzerine gönderilmiştir”
Çanakkale Gazeteciler Cemiyeti bu tavrını tekrar gözden geçirmelidir.
Eğer bu konudaki tavrını bu mantık ile sürdürür ise; gazetecilerin bağımsız niteliğinin dışında çeşitli kurum ve kuruluşların halkla ilişkiler birimi şeklinde çalışan bir yapıya dönüşür ki; gazetecilik mesleği açısından kabul edilemez.
Ben bir hatırlatayım istedim.
Sonuçta iradelerine ve tercihlerine saygı duyarım, fakat bu uygulamanın gazetecilik ilkeleri itibarıyla sonuçları ve algılanması boyutunda oluşacak imaja karşı her zaman gazetecilik ilkelerini ve halkla ilişkiler ile gazetecilik mesleğinin birbirine karıştırılmaması gerektiğini belirtirim.