Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

‘Soru sormak’ OUT, ‘kimyasal su, gaz bombası ,satır, cop’ İN

1683
Gezi Parkı olayları ile ilgili İstanbul Milletvekili Levent Tüzel’in, Başbakan ve İçişleri Bakanı tarafından yanıtlanması istemiyle Meclis Başkanlığı’na verdiği üç ayrı soru önergesi, Meclis Başkanı Cemil Çiçek tarafından İç Tüzük’e uygun olmadığı iddiasıyla işleme konulmayarak iade edildi
Soru önergelerine kural getirmek nasıl bir demokrasidir anlamak zor.
Bu kuralları biraz da halka karşı amansız şiddet uygulayanlar için koysalar…
Soru önergesine kural getirip ret eden anlayış; aynı milletvekilini halk ile birlikte Gezi Parkı için mahkemelerin verdiği kararın uygulanması talebi ile yaptıkları gösteride kimyasal sulu, gazlı saldırıya maruz bıraktılar.
Soru sormak yok, protesto etmek yasak, örgütlenme ifade ve basın özgürlüğü hak getire.
Satırlı saldırı şahane,satırlı saldırıyı yapanlar serbest protestocular tutuklu.
İşte sana ileri demokrasi…
İç tüzüğe uygun olmadığı gerekçe olarak gösterilerek ret edilen soru önergesinde İstanbul milletvekili Levent Tüzel şunları sormuştu
* Türkiye halklarına günlerdir yaşatılan insanlık dışı olaylardan dolayı özür dileyecek misiniz?
* Demokratik bir ülkede, bir kentin neresine ne yapılacağına Hükümet mi, o kentin halkı mı karar vermektedir?
* Hükümetinizin yaptığı halkı küçümseyici,  kışkırtıcı açıklamaları üzerine sokağa dökülen halka karşı düşmanca saldıran polisin işkence suçu işlediği için yargılanmasına izin verecek misiniz?
* Bu olayların yaşanmasına neden olan, ‘ben istedim oldu, olacak’ tarzı politik tarz ve söylemden, ne zaman vazgeçeceksiniz?
* Gezi Parkındaki ağaçların sökülmesi nedeniyle patlak veren ve ülke geneline yayılan, bir ay süren olaylarda binlerce insana gözaltı işlemi yapılmış, tonlarca tazyikli su, binlerce gaz bombası, binlerce eli coplu, çivili sopalı kolluk kullanılmıştır. Buna rağmen, binlerce insanın yaralandığı, metropol kentlerin hastanelerinin savaşın sürdüğü  kentlerin hastaneleri gibi; kolu, bacağı alçılı, kafası sargılı, gözü bantlı, ortopedi, acil ve yoğun bakım ünitelerinin yaralı yurttaşlarla dolduğu, biri polis olmak üzere dört yurttaşımızın yaşamını yitirdiği bu olayları önleyemediğiniz için istifa edip, Gezi Parkı ‘ileri demokrasi’ tarihine dipnot düşmeyi düşünmez misiniz?
Neden rahatsız oldu acaba ret edenler ?
“Yarası olan gocunur” misali..
“Yarası olan gocunur” örneğinin bir başka versiyonu da Çanakkale’de yaşadık.
AKP İl başkanı Çanakkale Belediyesini etik değerler adına gerçek olmayan bir olaya dayanarak suçladı.
Bunu yaparken de tam bir çuvallama örneği sergiledi.
Önce geçtiği haber metnini geri çekti, sonra  başka bir gerekçe ile yine gerçek olmayan  bir zeminde Çanakkale Belediyesini kelimenin tam anlamıyla karalamaya çalıştı.
Çanakkale Belediyesi konuya ilişkin bir basın açıklaması yaparak, gerçeği kamuoyu ile paylaştı.
Başkan Gökhan bu açıklamayla, AKP İl Başkanına “üst düzey bürokratların sekreterleri ile olan ilişkilerine baksın” şeklinde  bir de  çağrıda bulundu.
AKP il başkanı etik değerler adına yapmış olduğu gerçeği yansıtmayan sonuçta kişilerin itibarı ile oynadığı açıklamasını  gündemden düşürmek için; Gökhan’ın bu sözü üzerine yok bürokratları, yok sekreterleri töhmet altına sokuyor mealinde bir savunma mekanizması içersine girdi.
Halbuki Gökhan’ın söylediği bu söz kimseyi töhmet altında  bırakan bir söz değildir
Bir gerçeği ifade eden bir tespittir.
Bugün bu tür vakaların olduğu hepimizin malumudur.
Örneklerini gazete sayfalarında bulabilirsiniz.
Gökhan,devlet dairelerinde var olan bu tip mobbing, taciz gibi olayların getirdiği yozlaşmaya  işaret etmiştir.
Kimsenin kişisel kariyerini, nüfusunu kullanarak böylesi girişimlerde bulunması gerektiğine yapmış olduğu vurgu ile, etik değerler konusunda bu kadar “hassas” davranan iktidar partisi il başkanını göreve davet etmiştir.
Bürokratların ataması bu ülkede ne yazık ki siyasi parti yetkilerinin kontrolündedir.
İş böyle olunca böylesi olumsuzlar içersinde olan yöneticiler içinde tavır alması gerekenler yine siyasi parti yöneticileridir.
Dolayısıyla böylesi bir tespit içeren bir ifade sonrasında kimse töhmet altında bırakılmamıştır.
Başbakanın çok kullandığı  bir tabir vardır; bu olayda da aynen geçerlidir;“Abdestinden şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz”
Gökhan, devlet dairelerindeki bu yozlaşmaya mobbing ve taciz olaylarına dikkat çekmiş ve önlenmesi konusunda çağrı yapmıştır.
Kimseyi zan altında bırakmamıştır.
Sorun; AKP İl Başkanının Çanakkale halkına olan bir özür borcundan kurtulmak konusundaki karşı atağıdır.
Aynı zamanda Gökhan’ın bu değerlendirmesi  hiçbir zaman için belden aşağıya  siyaset  olarak değerlendirilemez.
Bu tespitte ısrar edenlere şunu sormak gerekmektedir;devlet  dairelerinde   yozlaşmanın getirdiği böylesi olaylar yaşanmamakta mıdır?
Eğer yaşanmıyorsa bu konuda Gökhan’a yapılan tüm eleştiriler haklıdır.
Eğer yaşanıyorsa bu yozluğu da birilerinin gündeme getirmesinden ve yetkililerinden çözüm üretmesini istemesinden daha doğal ne olabilir ki ?
Esas tehlike; böylesi bir olumsuzluğu gizleme adına yapılan gerçeklerin üzerini örtme çabasıdır.
Tüm bunların ötesinde birde yancılar var;Gökhan’ın yıpratılması için maden bulmuşçasına saldırmak politikasında olan bazı düzeysiz saldırı içinde olanlar.
Halk arasında bilinen bir cümle vardır;Gökhan’ın sözleri sonrasında bazılarının provokatif çabalarını çok iyi anlatmaktadır.
“Lafa bak, çay demle” , benimki şekersiz  olsun…