sermet@canakkaleolay.com
Bu yazıyı 6 Mayıs’ta idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan Hüseyin İnanların mücadelesinden çıkardığım sonuçlar üzerine kaleme alıyorum.
Gençliklerinin baharlarında bu 3 genci idama götüren ne idi? Yurtsever duyguları ile vatan sevgileri, özgürlük adalet ve demokrasi duyguları, halkını sevmeleri…
Haksızlığa, yolsuzluğa, yoksulluğa ve sömürüye karşı onurları ile karşı durmaları…
Aradan 37 yıl geçti.
Onların gösterdikleri bu duyarlılık özlenen bir tutum olarak aranılır hale geldi.
Onlar hep 24 yaşında. Örnek tavırlarıyla, önder kişilikleriyle daima aramızda olacaklar.
İşte bir yandan idealleri için canlarını feda eden duyarlı insan tavrı, diğer yandan da duyarsızlığın bir yaşam biçimine dönüştüğü bugünkü koşullar.
Kentte duyarlılık
Bir kentin duyarlılığı yaşam kalitesi ile yakından ilgilidir.
Kent halkı duyarlı davranıp, yaşamsal alanlarda sorumlu davranıyorsa, sorguluyorsa, katılımcı olup çözüm noktasında emek harcıyorsa o kent gelişme noktasında önemli kazanımlar yaratacak bir potansiyel taşıyor demektir.
Bu yönü ile kentimizi gelişen olaylar konusunda; bizzat gösterilen somut tavırları itibarıyla değerlendirmek istedim.
Sizlerde çok fazla bir enerji sarf etmeden çok fazla bir araştırmaya gerek duymadan kendi alanlarınızda yaşadıklarınızı şöyle bir gözünüzün önünden geçirerek bu noktada hangi durumda olduğumuzu tespit edebilirsiniz.
Bizler mesleğimiz gereği sürekli sorgulamak, araştırmak, yaşanılan problemleri gündeme taşımak zorundayız.
Bunları yapmadığımız zaman görevimizi yerine getirmiş sayılmayız.
Olay Gazetesi olarak, bu sorumluluk ile kent gündemine ilişkin bir çok olayı kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.
Ama maalesef konunun ilgilileri başta olmak üzere, müdahil olması gerekli çeşitli kesimlerin suskunluğu dışında bir gelişme görmek pek mümkün olmuyor.
Öyle gelişme ve olaylar olmakta ki bu konuda yaşanılan suskunluk ve duyarsızlık anlaşılır gibi değil.
Buradan hareketle, kent profili konusunda ilk bakışta dıştan bir göz ile kent duyarlıymış gibi bir görüntü verse de, işin aslı böyle değil.
Bu yönüyle de başka bir olumsuzluğu da içersinde barındırmakta.
Yani ilgiliymiş gibi gözüküp arkasında yatan koca bir umursamazlık dalgası.
Buda bizim kentimize ilişkin karakteristik bir tarz.
Örnekler ile olayları polemik konusu haline getirmek istemiyorum.
Yalnız şunu hatırlatmak isterim.
Bugüne kadar bu kent sivil dayanışması ile, birlikte hareketi ile ne gerçekleştirmiştir, neyi başarmıştır?
Bunun cevabını bulan varsa beni de bilgilendirsin.
Öyle olunca bu kentte herkes kendi bildiğini okumakta.
İşte bu kentin gelişimi için ciddi bir tehlikedir.
Birde bu bağlamda sözde duyarlılık adına bir başka şey gelişmekte son zamanlarda kentte.
‘İsteme mantığı’
Özellikle işadamları cephesinde hâkim olan yön bu; sürekli bir şeyler istenmekte.
“İsteyenin bir yüzü vermeyen zenci” misali böyle bir gelişmeyi de görmezden gelemeyiz.
Bu işin sonu yoktur. Üretmeden her şeyi dışardan bekleyen bu tarz duyarlılık değil, sorumsuzluğun yeni bir kamuflesidir.
Sermet ATADİNÇ