Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

42 yıl sonra...

1955
15-16 Haziran işçi sınıfı direnişinin 42. yılında yeni 15-16 Haziranlara ihtiyaç olduğu koşulları yaşıyoruz. 1970 yılında sendikalar yasasında yapılmak istenen değişikler ile hedeflenenler o günden bugüne artan baskılar ve yasal düzenlemeler ile daha da katmerleşerek uygulamaya sokulmuştur. Çalışanların sendika, toplu sözleşme hakları önemli ölçüde kısılarak göstermelik bir şekle dönüştürülmüştür.
 
Güvencesiz çalışma, taşeron çalışma sistemi meşrulaştırılmış, sendikaya üye olmanın işten çıkartma sebebi sayıldığı günlere gelinmiştir.
 
Kıdem tazminat haklarının gasp edilmesi hazırlıkları ile birlikte, esnek çalışma koşulları, uzaktan çalışma yöntemleri ile yeni saldırılar gündemdedir.
 
Yarattıkları değere bağlı olarak işçilerin emeklerinin karşılığı olabilecek ücret seviyesi hayal olmuştur.
 
Emekçiler kapitalizmin artan krizine bağlı olarak her geçen gün daha da yoksullaşmaktadırlar.
 
42 yıl önce sendikal hakları konusunda yapılan saldırıyı genel grev ile boşa çıkaran işçi sınıfı mücadelesinden bugün öğrenilecek çok şey olmasına rağmen; Çanakkale’de 15-16 haziran etkinliğine damgasına vuran ‘isim  krizini’ düşündükçe kafam allak bullak oluyor.
 
CHP milletvekilinin partisinin iç sorunlarına bağlı olarak geliştirdiği tepki ile 15-16 Haziran etkinliğine gölge düşürmesi sendika başkanına karşı almış olduğu tavır düşündürücüdür.
 
Emek mücadelesi 42 yıldır o günlerin mücadele seviyesinin üzerine çıkamamışsa bunun bir nedeni de böylesi tutumlardır. CHP yönetimi parti içindeki sorunlarını meydanlara taşıyarak böylesi girişimlerde bulunması üzerine dikkatle düşünmelidir. Böylesi tavırlar emekçilerin birlik ve mücadelesine zarar verir.
 
Bugün önümüzde tek bir hedef vardır; Demokrasi, özgürlükler, barış içersinde insanca bir yaşam için dayanışmak, birlikte mücadele etmek, daha güzel yarınlar için atacağımız adımları sıklaştırmaktır.
Bu hedeflerin dışında özel hesapları olanları, bu mücadele ezer geçer, aynı zamanda bu süreç gerçeklerin de gün yüzüne çıkacağı bir süreç olacaktır. Halk, gerçek dostları ve temsilcileri ile sahtelerini bu mücadele içersinde ayırt edecektir.  15-16 Haziran’dan dersler almak bu mücadeleyi daha ileri taşımaktan geçer. Bu mücadelenin anısı böyle yaşatılır, lafla peynir gemisi yürümez, hele meydanlarda sağa sola hot zot yapmak ile hiçbir yere varılmaz. 
 
Milli Eğitim yetkilileri neden susuyor?
Çanakkale CHP Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, öğrencilerin imam hatip okullarına yönlendirilmesi konusundaki iddialarına Milli Eğitim yetkilerinden bir ses gelmedi. İddiaya göre okul önlerinde Milli Eğitim’e bağlı çalışanlar tarafından böyle bir yönlendirmenin yapıldığı belirtilmişti.
 
“Sukut ikrardan gelir” misali yetkiler bunu onaylıyorlar mı  acaba? Eğer böyle ise, durum vahim. Bir zamanlar ikna odalarından bahsedilirdi, türbanlı öğrenciler için. Demek ki hiç bir şey değişmemiş…
İkna odalarının ne için kurulduğu hiç önemli değil, önemli olan insanların özgür iradelerine yapılan müdahaleler...
 
AKP altın madenciliği için ses verdi...
Altın madenciliği için sessiz kalmayı tercih eden AKP, Dünya Çevre Günü nedeniyle yaptığı bir açıklamada; Kazdağları’ndaki gelişmelerin hassasiyet ile takip edildiği belirtildi. Sosyal İşler Başkanı Ahmet Çiçek imzası ile yapılan açıklamada yer alan değerlendirmeleri tarihe not düşmek gerekecek:
“Çanakkale’mizi ilgilendiren özellikle son zamanlarda yoğun  spekülasyon yaratılan altın konusu bizimde üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir meseledir. Ak parti olarak biz  kaz dağlarının doğal yapısının bozulmasına  asla izin vermeyiz bu konunun spekülasyon malzemesi yapılmasına kesinlikle karşıyız bu konuda gerekli hassasiyeti gösteriyor ve gerekli denetimleri yapıyoruz.
 
Çevreye bu denli değer veren, koruyup kollayan bir hükümetin elbette bu tabiat harikası yöreyi  haritadan sileceğini söylemek sanırız ki insaftan, izandan uzak bir yaklaşımdır. Herkes bilmelidir ki biz de çocuklarımız da burada yaşıyoruz. Aynı havayı soluyup aynı suyu içiyoruz. Ancak biliyoruz ki Çanakkale’ye ayrı bir değer veren, Çanakkale’yi marka yapmaya çalışan hükümetimizin ilimiz menfaatine olmayan hiçbir kararın altında imzası olmayacaktır”.
 
Söylemek yetmiyor, bugün Kazdağları’nı yok etmeye çalışan altıncılar bu iktidarın koruması altındadır. Öyle olmasa idi ÇED toplantılarını yaptırmayarak tepkilerini koyan köylülerin iradesi çiğnenmez,  halkın istemediği bu projeler için birbiri ardına onaylar verilmez idi.
 
Buna rağmen bu iradenin gereklerinin yerine getirilmesi önemlidir. Takipçisi olacağız.
 
Altıncı firmalar  çalışmalarını dolu dizgin sürdürüyorlar. Şimdi ikna odalarını Meksika’da kuracaklar. Misafirleri de Çanakkale basınından temsilciler olacak, hayırlısı olsun…