turgutcamer@hotmail.com
ANKARA, Sakarya caddesinde 78 gün süren TEKEL işçilerinin direnişine; Çadırların kuruluş ve kaldırılışına eşimle birlikte tanıklık ettim.
Danıştay dan işçilere müjdeli haber gelince 2 Mart Salı günü işçiler çadırlarını bir taraftan söküyor ve ayni zamanda da “Sakarya-Kızılay” esnafına karanfiller dağıtıyorlardı.Bizde onlara karanfil veriyorduk.Mutlu ve gururluyduk.
Esnaflar, işçilerle 78 gün boyunca dostluk ve dayanışma içinde oldular.O kadar ki; 5 TL’lik çorbasını 2 TL’ye verenler,işletmesinin üst katını tamamen “İşçi Kadınlara” tahsis edenler, ısınma, gıda, barınma vb. gereksinimlerine duyarlı olanlar, hatta evine bile gitmeyip onlarla birlikte sabahlayanlar!..Evlerinde yaptıkları pasta, börek ve çörekleri işçilere taşıyan Ankara’lılar!..
İşçiler memleketlerine döndüklerinde de “Sakarya-Kızılay” esnafıyla iletişimlerini sürdürüyorlar. Çocuklarıyla kahvaltılarını yaparken esnafı telefonla arayıp “-ben seninle 78 gün kahvaltı yaptım, şimdi çocuklarımla birlikteyim” diyerek esnafla dayanışmasına özen gösteriyorlar.
Yazılı ve görsel medyada “Tekel İşçilerinin Direnişi” oldukça yer buldu denebilir. Ancak, ben yinede bu haftaki mektubumu Tekel işçileri ve düşündürdükleri üzerine yazmak istedim.
***
4/C NEDİR?
657 sayılı Devlet Memurları Hakkındaki Kanunun istisnai bir maddesi.
Buna göre: “ Ne İŞÇİSİN ne de MEMUR!..”
Ya Nesin?: “ ÖZELLEŞTİRME MAĞDURU KİMSE!...”
Soralım: - Bu tanım hukuk tekniğine aykırı değil mi? Bu kimse ne işçi ne de memur değilse, iş kanununa da bağlı değildir.Dolayısıyla; “40 saatlik çalışma” hükümlerine de bağlı olmadığından “fazla mesai”, “yıllık izin”, vb. sosyal haklardan yoksundur. İşçi yada memur olarak çalıştırılmadıkları için her hangi bir sendikaya da üye olamazlar.Toplu sözleşme yapamazlar.
4/C’liler yılda en az 4ay en çok da 10 ay süre ile ve de mesleklerine ister uysun, ister uymasın bağlı olduğu amirin keyfi emirlerine bağımlı çalıştırılırlar.10.ayın sonunda başka bir iş yerine sürülebilir yada tümüyle işsiz kalmaları mümkündür. Kıdem tazminatı da alamazlar.
***
AKP Hükümetinin getirdiği 4-C maddesi başta Anayasa, İş kanunu ve Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası sözleşmelere aykırı bir hukuk ihlali değil midir?
Bilindiği gibi Hükümetin işçilere teklifi ise; 10 ay çalışma süresi en çok 11 aya çıkarılacak ve 22 gün süre izin olarak kullandırılacak. Ayrıca bu işçilerin “Kıdem ve ihbar tazminatı” olacak şeklindeydi.
Tekel işçileri ne dedi? Ne istediler?
“ – 4/C’li olursak; örgütlenme hakkımız olmayacak, ücretlerimiz asgari ücret düzeyine inecek, yemek hakkı, yol hakkı, yıllık izin hakkımız yok olacak.”
“ – Biz güvencesiz istihdam uygulamalarını istemiyoruz.”
“ – Bizler özlük haklarımız korunarak diğer kamu kurum ve kuruluşlarına yatay geçiş sağlanmasını istiyoruz” dediler.
Anayasanın 49. maddesine göre; “Çalışma Hakkı ve Ödevi” başlıklı hüküm şöyle:
“Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.”
***
Ne yazık ki; ÖZAL döneminde başlatılan “Serbest Piyasa Ekonomisi” ki, o uygulamaların asıl adı, bana göre “Serbest Soygun Ekonomisi (!)”dir.Bu uygulamaların temelini de “ ÖZELLEŞTİRME İHANETLERİ (!)” oluşturuyordu.
ÖZAL, Kasım 1983’te iktidara geldi. Oysa, Cumhuriyetimizin kazanımları olan (Kamu İktisadi Kuruluşları) KİT’ler, 1984 yılına kadar kar ediyordu. Genellikle, Oğul Ahmet ÖZAL’ın arkadaşları KİT’lere Genel Müdür atanarak(!) bu kuruluşlar zarar ettirildi.
Böylece “özelleştirme ihanetleri (!)” başlatılmış oldu.
ÖZAL’dan sonra gelen tüm hükümetler gibi, AKP hükümeti de ayni uygulamaları sürdürüyor. AKP iktidarında şu ana kadar “haraç – mezat” yok pahasına satılan; tesis, arsa, liman,fabrika, şirket ve benzerlerinin sayısı 721(!) adeti bulmuş.
“ – Babalar gibi satarız (!)” diyenlere,
“ – Kusura bakmasınlar, ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını orada durarak, oturarak kimseye yedirmem (!)” diyenlere, salt Tekel ile ilgili 3 soru yöneltelim:
1 – Dünyanın en kaliteli tütünü, “işlenmiş A grad Türk tütünüdür.” TEKEL, bu tütünleri üreticiden 3 Dolar’a aldı.TEKEL’in 18 – 20 Milyon Dolar’lık teknoloji harikası kendi fabrikası var ama; işlemiyor! Ne yapıyor Tekel? Üreticiden 3 Dolar’a aldığı tütünleri tüccara kilosunu 1 Dolar’a satıyor!..
Soralım: “ – Burada yetim hakkı (!) yok mu?”
2 – TEKEL’in 5 sigara fabrikası, değerli arsalarıyla birlikte 1 Milyar 720 Milyon Dolara yabancılara satıldı. Bu fabrikalardan sadece Samsun Ballıca’nın yıllık karı 600 Milyon TL idi. Yalnızca bu fabrikanın 4 yıllık karı karşılığı, 5 fabrika arsalarıyla birlikte yabacıya verilmiş oldu.Bu fabrikalar satılırken; o fabrikalarda işlenmiş olarak bulunan A grad ve B grad tütünlerden 25 bin ton tütün de hediye edildi(!)
Soralım: “ – Burada yetim hakkı (!) yok mu?”
3 – TEKEL’in içki fabrikaları 2004 yılında 292 Milyon Dolara özel bir Türk şirketine satıldı. Fabrikayı alanlar, 2yıl sonra 2006 yılında 950 Milyon Dolara bir Amerikan şirketine sattılar.
Soralım: “ – Burada yetim hakkı (!) yok mu?”
***
“ - Özelleştirme Talanına – İhanetine, Küresel Sömürüye,Uluslararası Tahkime, AB-ABD-İMF ve Dünya Bankası politikalarına karşı, ulusal değerlerimize sahip çıkmalıyız.
Eğer, sahiplenmeyi başaramazsak: “ -VATANSEVERLİK UNUTULMUŞ” adeta VATANSATARLIĞA !” soyunmuşuz demektir.
SÖZ VE EYLEM BİRLİKTELİĞİ OLANLARA DOSTÇA SELAMLAR…