31 yıl sonra…
12 Eylül askeri darbesinin 31. yılındayız. O günden bugüne çok şey değişti desem; itiraz seslerinizin yükseldiğini duyar gibiyim. Yine de ben değişmeleri yazayım, siz de düşünün.
Yüzlerce insanın idam sehpalarında katledilmesi sonrasında idam cezası kaldırıldı. Sonrasında neler ile karşılaştık; faili meçhul cinayetler, toplu mezarlar, kayıp insanlar. Nasıl değiştik ama!…
Gözaltındaki, cezaevlerindeki işkence ve dayak şimdi artık hakkını arayan, muhalefet eden vatandaşlara sokakta gazlı bombalı saldırılara dönüştü. İşkencedeki ölümlerin yerini, demokratik hakkını kullanan vatandaşlara karşı yapılan saldırılar sonraki sokaklardaki, meydanlardaki ölümler aldı. Nasıl değiştik ama!…
Keyfi gözaltı ve tutuklamaların yerini, uydurulmuş senaryolar ile gerçekleşen tutuklamalar aldı.
3 ay gibi sorgusuz,sualsiz gözaltıların yerini ,insanların ne ile suçlandığını bilmediği uzun tutukluluk süreleri aldı.
Yakılan, yasaklanan, toplatılan kitapların yerine, henüz basılmamış kitaplara el konulması süreçleri başladı.
Seçimlerin rafa kaldırıldığı koşulların yerine, demokratik olmayan seçim yasaları ile halkın iradesinin yansımadığı seçimler yapılmaya başladı.
Sendikaların kapatıldığı koşulların yerine, iktidar imkânları ile semirtilen yandaş sendikalar geçirildi.
Siyasi iktidarın darbelere karşı olma aldatmacasıyla tavır aldığı askeri vesayetin yerini kapitalist sistemin her türlü ihtiyacına çözümler üreten, bağımlılık ilişkilerini fütursuzca sürdüren baskı tahakkümün bütün şiddeti ile hayata geçirildiği sivil vesayetin uygulamaları aldı.
Anlayacağınız, gerici, demokrasi ve özgürlük düşmanı sistemin makyajından başka bir şey değişmedi.
Özetle 12 Eylül hukuku bugün hala varlığını sürdürmektedir.
Neo liberal ekonomik uygulamalar ile emeğin sömürülmesinin arttırılması, bu alandaki saldırıların yoğunlaşması emeği ile geçinenler için her geçen gün yaşam koşullarının daha da kötüleşmesi bu darbenin ekonomik temelini oluşturur.
Tıpkı bugün olduğu gibi.
AKP de12 Eylül darbesinin bir ürünüdür.
12 Eylül darbesi ile hesaplaşmak sanmayın ki; AKP’nin sivilleşme edebiyatı ile hayata geçirilmektedir!
12 Eylül`le gerçek hesaplaşma, onun piyasacı, özgürlükleri dışlayan, emperyalizme bağımlılığı pekiştiren bütün uygulamalarını tasfiye etmekten geçmektedir.
12 eylül’ün faşist saldırıları ile üzerlerinden silindir geçmiş gibi ezilen ilerici güçler, bugün güçlerini birleştirerek demokratik, halkçı talepler ile mücadelelerini her geçen gün daha etkin bir hale getirerek 12 Eylül ile hesaplaşarak demokratik gelişimin önünü açacaklardır.
Okulların açılmasına az bir süre kala, iddialar da durmak bilmiyor.
İl içi öğretmen atamaları konusundaki uygulamalar ile başlayıp, kayıt sırasında alınan bağışlar ile devam eden olumsuzluklar zinciri şimdi de tek tek okullardaki münferit olumsuz uygulamalar ile sürüyor.
Dönemin hemen başında karşılaşılan bu olaylar eğitim dönemi için iyi işaretler vermemektedir.
Bakın toplum yararına çalışma programı temelinde Türkiye İş Kurumu tarafından, Çanakkale genelindeki okullarda171 kişi, temizlik işlerinde istihdam edilecek.
Bağış adı altında toplanan paraların kullanım yeri olarak daha çok temizlik gibi sorunların çözümünde kullanılacağını söyleyen yetkililer, şimdi yine çuvalladılar.
Devlet, bir şekilde bu konuya el atıp geçici bir çözüm yolunu oluşturdu.
Temizlik parası amacıyla istenen bağışlar şimdi kafaları karıştıracak gibi gözüküyor.
Milli Eğitim Bakanı başta olmak üzere bağış adı altında para toplanmamasını söyleyen yetkilere rağmen, toplanan bağışlar şimdi tam bir soygun girişimine dönmüş durumda.
Böylesi bir durumda çok merak ediyorum; Fen Lisesi yöneticileri hala biz yeni taşındık diye öğrencilerinden 1000 TL isteyebilecek mi?
Ama vicdanlı davranıp; “4 taksitle ödersin” diyerek gösterdikleri iyi niyetlerinin hakkını da yemeyelim!...
İnandırıcı olmak için..
Orman ve Su İşleri Bakanı, Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü’nün kapatılmayacağını yeni bir bölge müdürlüğü kurulacağını bu anlamda bir tabela değişiklinin yapılacağını belirti.
Bu değişikliğin 6 defa görevden alınıp, yargı kararı ile tekrar görevine dönen Müdür Musa Akşan’nın durumu ile ilgisi olmadığını belirten Bakan, şimdi bu tezini ispat etmelidir.
Bunun yolunun da, yeni kurulacak müdürlük için yapılacak atamalardan geçtiğini söylemek, çok yanlış olmaz.
Madem bir tabela değişikliği yapılacaktır, bununla birlikte işletme müdürlüklerinin işlevselliği arttırılacaktır, o zaman yeni kurulacak müdürlük için atamanızı Akşan olarak yaparsınız; böylece söylediklerinizin inandırıcılığını sağlamış olursunuz.
Aksi durumda, ağzınız ile kuş tutsanız misali; şaibeler sürüp gidecektir.