150 YILLIK TAVSİYE

"Güneş giren eve doktor girmez" diyen bir akrabanız veya arkadaşınız varsa, bu kişilerin bilimsel sezgilerini tebrik etmek gerekiyor; çünkü yapılan yeni bir çalışmada, güneş ışığının bakterilere hava saldırısı yapma konusunda etkili olduğu gösterildi.

7971

 

 
Araştırmada bulunduğu üzere bu bakteriler özellikle tozların içinde yaşıyor ve solunum hastalıklarıyla ilgili sorunlar ile bağlantılılar.
O halde Florence Nightingale, 150 yıldan fazla bir süre önce haklıydı: Işığın içeri girdiği hastaneler (ve diğer tüm binalar) sağlığımız için daha iyiyken, çoğunlukla karanlık olan odalarda ise daha fazla mikrobun birikmesi muhtemel.
Araştırmacılardan biri olan ve Oregon Üniversitesi’nde çalışan Aşkan Fahimipor, şöyle söylüyor: “İnsanlar, zamanlarının çoğunu iç mekanlarda geçiriyorlar ve buralarda, içlerinde bizi hasta yapabilen patojenlerin de bulunduğu çeşitli bakteriler taşıyan toz parçacıklarına maruz kalmak, kaçınılmaz bir durum”
“Bu yüzden, içinde oturduğumuz binaların özelliklerinin, toz ekosistemlerini nasıl etkilediğini ve bunun da bizim sağlığımızı nasıl etkilediğini anlamak önem taşıyor.”
Takım, birbirinin aynısı olan ve havası kontrol edilen 11 tane çok küçük oda oluşturmuş ve bu odalar arasındaki tek fark, içeri girmesine izin verilen ışığın türüymüş.
Havadaki bakteri seviyeleri ölçüldüğü zaman, karanlık odalardaki bakterilerin yüzde 12’lık kısmının yaşayabilir durumda olduğu (yaşayabildiği ve üreyebildiği) bulunmuş. Bu rakam, gün ışığının içeri girdiği odalarda yüzde 6.8’e, morötesi ışık ile dolan odalarda ise yüzde 6.1’e düşmüş.
Morötesi ışığın bazı mikropları öldürdüğü biliniyor fakat bu ışık, genelde pencerelerden geçerken kayboluyor.
Işığın içeri girdiği odalarda, insan cildiyle ilişkili olan bakterilerden daha az ve dış mekanlarla ilişkili olan bakterilerden daha fazla görülmüş; araştırmacılara göre bir miktar güneş ışığı, iç mekandaki odaların dış mekandaki alanlara daha fazla benzemesine sebep oluyor.
Oregon Üniversitesi’nde çalışan takım üyesi Kevin Van Den Vimelenberg, NPR sitesine şöyle söylüyor: “Şimdiye kadar gün ışıklandırması (bir binayı doğal ışık ile aydınlatmak), görsel rahatlık ve genel sağlık ile ilişkili olmuştu”
“Fakat şimdi, gün ışıklandırmasının hava kalitesini etkilediğini söyleyebiliyoruz.”
Ayrıca bu bilgi, gelecekte sağlıklı bina tasarımlarının yapılmasında faydalı olabilir; hem pencerelerin baktığı yön bakımından, hem de bunların yapıldığı maddeler bakımından.
Güneş ışığının fazlası her ne kadar cilt için kötü olsa da; güneş ışığının ruh halini düzeltebildiği ve kullanışlı bir D vitamini kaynağı olduğu biliniyor.
Çalışmada kullanılan küçük odaların, gerçek dünyadaki şartları tam olarak yansıtmadığını belirtmekte fayda var. Ayrıca araştırmacılar, bakteri seviyelerini azaltma konusunda tam olarak neler döndüğünü anlamak için daha fazla araştırmanın gerekeceğini söylüyorlar.
Sonuçta, iç mekan havasında gizlenen mikropların cinsini ve miktarını etkileyebilen pek çok farklı etmen olabilir; bir binada yaşayan insan miktarından, binanın ne kadar iyi havalandırıldığına kadar.
Fahimipor şöyle söylüyor: “Bizim çalışmamız, yüz yıllık bir halk inaşını destekliyor. Güneş ışığı, toz taneciklerindeki mikropları öldürme potansiyeline sahip. Fakat toz mikrobiyomunda, ışığa maruz kalmayı takip eden değişimlerin altında yatan sebepleri anlamak için, daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var”
“Daha fazla şey anladığımız zaman; okul, büro, hastane ve ev gibi binalardaki gün ışığı erişimini, toz kaynaklı enfeksiyon tehlikesini azaltacak şekillerde tasarlayabiliriz.”
Araştırma, Microbiome bülteninde yayınlandı.
 
Kaynak:
1) Ozan Zaloğlu (popsci.com.tr)
2) Science Alert