sermet@canakkaleolay.com
Prensip olarak belirli konuların belli günler temelinde hatırlanarak spesifik günler düzenlenmesine karşı çıksam da ‘10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’nün’ Çanakkale’de unutulmasını yadırgadım. Şiddet kültürünün bu denli yaygınlaştığı, ötekileştirmenin ve nefret söylevinin yaşamımızın her alanında etkili hale geldiği bu koşullarda ‘Dünya Ruh Sağlığı Günü’ nedeniyle belki birileri çıkar da; ruh sağlığının bozuk olmasının sonuçları olan bu konulara dikkat çeker diye düşündüm. Ama olmadı… |
Ben Ankara’da coplanan gazlanan işçileri bu vesile ile bir kez daha düşündüm.
Savaşın kıyısına geldiğimiz Suriye sorunu temelinde uluslararası ilişkilerin temelindeki çıkar ilişkilerinin ruh halini kavramaya çalıştım.
Tüm bunların ötesinde, günlük yaşamımızın bir parçası haline dönüşmüş ötekileştirme kavramı üzerinden kurgulan nefret söyleminin yeni versiyonunu ; kentimizde özellik ile medya dünyasının yeni aktörleri olan ‘tetikçi ve kalkan’ sitelerin son günlerdeki haberleri bazında görüyoruz.
İşte bundan dolayı ‘Dünya Ruh Sağlığı Günü’ etkinliklerine ihtiyaç konusunu biraz daha önemsemiştim.
Ama olmadı. İş bize düştü.
Bu arkadaşları tedavi edeceğiz.
Ruh sağlığı bozuk olan bu arkadaşlar her yapılanın altında başka bir şey bulup , adeta halüsinasyon görmüşçesine hemen bir kışkırtma kurgusu ile bir saldırı içersine giriyorlar.
En yeni örneği “Çanakkaledesin com” internet sitesinde Akın Aksu arkadaşın bir yazısından dolayı almış oldukları bir tutum var ki; tam tedavilik.
Öncelik ile demokrasinin getirmiş olduğu olgunluk ile hareket ederek kişilerin düşüncelerine saygılı olacaksınız.
Bu temel prensibin dışına çıkıldığı an bozuk ruh halinin depresif halleri devreye giriyor ve o zaman intikam , nefret gibi sonuçlar üzerine oturtulan kışkırtıcılık halleri ortaya çıkıyor.
Akın Aksu adlı arkadaşımızın yazısı aynen şöyle:
Polis Devletinin Öfkeli ve Kindar Polisleri
Çaresizlikten polislik mesleğini seçen binlerce üniversite mezunu genç, kendilerine bahşedilen bu ortalama ve sıkıcı mesleğin hazımsızlığıyla meydanlarda, eylemlerde, babaları yaşında emeklileri, emekçileri, işsizleri, arkadaşı yaşındaki öğrencileri coptan geçiriyor. Bu çaresiz genç polislerin dramı büyüktür. Önceden eylemlerde coplanan bir öğretmeni, yerde sürüklenen bir genci gördüğünde kendini onun yerine koyarken, artık çoktan ezen güç olmuş, belki de kendi öğretmenine saldırır olmuştur. Bu durum, onun iç dünyasında büyük bir hesaplaşma yaratırken, zamanla kim olduğu üzerine ciddi hesaplaşmalara girerek, büyük bir krize gark olur. Emniyet güçlerindeki bu öfkeli polislerin yanında, çoğunluğun iktidar yanlısı kindar polislerden mürekkep olduğunu biliyoruz. Bu yüzdendir ki polisin, her haklı eylemde orantısız güç kullandığını görmeye alışır olduk.
AKP döneminde artan şiddet ve kötü muamele, tipik bir iktidar sarhoşluğunun verdiği geçici bir durum. Barış yanlılarına iktidar düşmanı gözüyle bakıp, Esad yanlısı ilan edip, sözde fetih politikalarını sürdürmek isteyen AKP, şahlanan Türkiye’yi(!)daha da şahlandırmak yolunda tehlikeli adımlar atıyor. Meydanlarda, “Gerekirse savaşa ben bile giderim” diyen başbakanın, bu ucuz, hamasi yaklaşımı oldukça gülünç. Gerçek şudur ki, tarih boyu savaşların nedeni ve savaş çıkaranların kimler olduğu belli olduğu gibi, savaşta ölecekler de bellidir.
Tüm sağ iktidarlar, hissiz, meselesiz, itaat kültürüyle yetişmiş, duyarsızlıkla kuşatılmış bir gençlik isterler. Kimsenin sesini çıkartmadığı, açsa bile şükreden ya da tok taklidi yapan, zekat kültürüne alışmış, onursuz ve ezik uslu yığınlar!.. Oysa kentler, sorunların çok, yönetmenin zor olduğu yerlerdir. Taleplerin açıkça dile getirildiği, evrensel düşüncelerle tanışık ve tüm toplumların sorunlarına karşı duyarlılık geliştirebilmiş insanların yaşadığı yerlerdir. Çoğulculuğa alışabilmek uzun bir tarihsel sürecin meyvesidir. Fakat bundan daha önemli güncel sorunlarla boğuşuyoruz. Yani; işsizlik, polis devleti, üç çocuk ve savaş; bu yönetim tarzını hepimiz biliyoruz”
Bu yazı karşısında öyle bir çarpıtma çabası içersine giriliyor ki; tam bir kışkırtma ve linçe dönüşebilecek bir şekilde kurgulanıyor.
Aynı şeyi birileri Kadir Kenar arkadaşımıza yaptı.
Daha genel bakarsak da Sivas’ta Maraş’ta yaşanılan katliamların temelindeki mantıkta aynı.
“Sağ partilere gönül veren gençleri hissizlikle onursuzlukla ve ezik olmakla suçladılar.Zekat kültürüne ve sağ partilere gönül verenlere ağır hakaretler” “şeklindeki başlıkla kaleme alınan saldırı belgesi tam bir çarpıtma ve provokasyon ürünü.
Yazıda sağ iktidarların politikaları olarak Akın Aksu’nun dile getirdiği bazı tespitlerden hareket edilerek sağ partilere gönül verenler yaftalanmaya çalışılarak yapılan bu yorumlar için yuh artık diyorum.
Bu kışkırtma ve düşmanlaştırma girişimleri son derece tehlikeli... Kendinize çeki düzen verin.
Ey ‘tetikçi ve kalkan’ sitenin müstear isimli sorumluları, toplumu bu şekilde gererek kutuplaştırarak ve kışkırtarak kalkan olduğunuz kesimleri kurtaramazsınız.
Bu arada Akın Aksu arkadaşımı da bu başarılı yazısından dolayı kutlarım.
Biraz daha devam edelim...
‘Tetikçi ve kalkan’ sitenin yazmış olduğu yazıda bir cümle var ki ne alaka diye sormayın.
“Daha çok gençlere ve öğrencilere hitap etme iddiasında olan söz konusu sitede öğretim elemanı Türker Savaş da yazıyor”
Bir hedef daha böylece.
Halbuki bu arkadaşların, Türker Savaş’ın dünkü gazetemizdeki yazısını okumasını öneririm. Biraz olsun gerçekler ile yüzleşme fırsatı bulurlar.
Bu ‘tetikçi ve kalkan’ sitenin bir başka tarzı daha var; Çanak haber ve arkasından yandaş yorumlar ile desteklenen kontra habercilik tekniği...
Yine bakın bu site iskele meydanındaki tuvalet açışını “çok özel” haber etiketi ile nasıl haberleştirdi.
“Çanakkale’nin en kalabalık yerlerinden bir tanesi olan İskele Meydanı’nda bulunan umumi tuvalet halkın kullanımına açıldı.
Çanakkale Belediyesi, bu hizmeti internet sitesinden Çanakkale’lilere duyurdu. Belediye yaptığı açıklama da ‘Kent vizyonu açısından büyük öneme sahip İskele Meydanı’nda gerçekleştirilen üst yapı çalışmaları tamamlanarak söz konusu alan kentlinin kullanımına açıldı’ dedi”.
Yine bu ifadeler gerçeklerin çarpıtılması üzerine kurgulanmış küçültücü bir imajın ve algının yaratılması üzerine oturtulmuş gerçekten “özel üretim” bir haber.
Bunların benzeri çok haber okuduk bu ‘tetikçi ve kalkan’ sitede; “Kaldırın şu pislikleri” haberinden tut, “belediye güldürmeye devam ediyor” başlıklı habere kadar birçok haber kontra haber tekniği ile kurgulanmış, amacı farklı girişimler.
Ötekileştirici, ayrıştıran ve son tahlilde çatışma kültürüne hizmet eden bu anlayış ile ‘ÇOMÜ haber’ adlı sitenin önünde şimdi iki yol var.
Ya ismini değiştirerek ‘AKP haber’ ismi ile yayın hayatını sürdürecektir ya da gerçekten kendilerinin de ifade ettikleri gibi “ÇOMÜ Haber olarak bu tarzı şiddetle reddediyor, tarafları birbirini üzücü, kırıcı ifadelerden kaçınmaya, sadece görüşlerini anlatmaya davet ediyoruz. Aksi taktirde hakaretler ve tahkir edici ifadeler karşı tarafını üretecektir ki bu da sonu gelmez bir kutuplaşmanın yolunu açar”sözlerinin arkasında duracak bunun gereklerini önce kendileri yerine getireceklerdir.
Bunların dışında atılması gerekli bir adım daha vardır.
İyi niyet ile kamusal çıkarlar adına yayıncılık yapanlar kendilerini gizlemezler. Kendilerini gizleyenlerin niyetlerinde muhakkak bir hinlik vardır. Şimdiye kadar ‘ÇOMU haber’ için bu konuda söylenecek şey; hizmet ettikleri ağabeylerinin siyasal hedeflerinin kurbanı olmalarıdır. Çıkın kamuoyunun önüne gerçek kimlikleriniz ile gerçek hedefleriniz ile çatır çatır yazın, söyleyin. İşte, o zaman saygınlığınızı kazanırsınız. |