1 Mayıs ve Taksim
1 Mayıs işçi sınıfının birlik, mücadele, dayanışma günü olarak uzun yılardır sınıfın vermiş olduğu mücadele ve kazanımlar sonrasında bugün çok daha anlamlı bir nitelik kazanmıştır.
1 Mayıs sadece basit bir kutlama, alanlarla sınırlandırılan bir tartışma olarak ele alınamaz.
1 Mayıs işçi sınıfının daha iyi yaşam koşulları için, özgür ve demokratik bir Türkiye için verdiği mücadelenin sadece bir karesi, ama görkemli bir karesidir.
İşte bütün sorunda bu gerçek üzerinden şekillenmektedir.
Bugün hala Taksim tartışması gündemdeyse; sorun işçi sınıfının iradesini mücadelesini kazanımlarını yok sayma sorunudur.
Çünkü Taksim, Türkiye işçi sınıfı için tarihsel değeri olan ve sınıfın mücadelesinin işçilerin canları pahasına yarattığı bir simgedir.
1976 yılında Taksimde kutlanan kitlesel mücadeleden rahatsız olan kesimler 1977 yılında Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarını kana boğdular.
37 işçi hayatını kaybetti yüzlerce insan yaralandı.
İşçi sınıfının yükselen mücadelesinin engellenmesi için başvurulan provokasyon, 12 Eylül askeri faşist darbesiyle sürdürüldü.
12 Eylül askeri darbesinin yasaklarına 1 Mayıs kutlamaları da dahil edildi.
Faşist askeri darbenin bu uygulamasıyla bir kez daha görüldü ki ;1 Mayısların engellenmesi sınıfın mücadelesinin bastırılması kapsamındaki bir uygulamaydı.
İşçi sınıfı mücadelesini sürdürdü,yine bedeller ödedi.
1989 yılında 1 Mayıs’da Taksim’de bir araya gelen kitleye saldırıldı,bir işçi yaşamını yitirdi.
1990 1 Mayısında yine Taksime yürümek isteyenlere müdahale edildi bir kişi felç oldu.
1977 yılında yitirilen 37 işçinin yaşamını yitirmesi ile başlayan süreç sonrasında yüzlerce insanın yaralanması, gözaltına alınması pahasına sürdürülmüş ve 2010 yılında 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması böylesi bir mücadele sonrasında fiilen kazanılmıştı..
2011, 2012 yıllarında da 1 Mayıs kutlamaları Taksim’de gerçekleştirilmiş, özelikle 2012 yılında katılanlara karşı sürdürülen çeşitli saldırılar siyasal iradenin bu konudaki tahammülsüzlüğünün işaretlerini vermişti.
Sınıf mücadelesinin içinde bulunduğu konjonktür, kapitalist sistemin emekçiler üzerindeki artan saldırıları AKP hükümetinin 2013 yılındaki politikalarını da yansımış ve 2013 yılında Taksim inşaat gibi bir gerekçe gösterilerek işçilere kapatılmıştı.
İşçilerin, kanı canı pahasına kazanmış olduğu bu hakkı hemen teslim etmeleri düşünülemezdi.
İşçiler 2013 ‘de Taksime girmek için 4 koldan harekete geçtiler ve güvenlik güçlerinin şiddeti ile karşılaştılar.
Onlarca insan yaralandı, yüzlerce insan gözaltına alındı.
Sınıfın mücadelesinin geldiği nokta, artık sistemin temsilcilerini ürkütüyor, sorun sadece 1 Mayıs gösterisi olmaktan çıkmış işçi sınıfının kazanımlarını engelleme girişi haline dönüşmüştür.
Onun için bu yıl da, yine Taksim 1 Mayıs kutlamalarına kapatıldı.
Geçen sene “çukur” diyenlerin ürettikleri bahane ortaya çıkarken bu yasaklamanın ardındaki gerçek niyet bugün daha iyi anlaşılmaktadır.
Şimdiye kadar ki görüşmeler göstermektedir ki; bu yılda emekçiler yine güvenlik güçlerinin şiddetine maruz kalacaklardır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu karara rağmen siyasal iradenin almış olduğu bu tavır artık sorunu bir alan sorunu olmaktan çıkarmıştır.
Sorun emekçilerin yükselen mücadelesini yok etmek ve buna uygun politikaların meşrulaştırılması girişimlerinden başka bir şey değildir.
Bu gelişmeler, artık demokrasiden özgürlüklerden insan haklarından yana olan herkesi bu saldırılara karşı durmaya zorlamaktadır.
Bugün 1 Mayıs’ a sahip çıkmak baskı ve şiddet politikalarına karşı durmak demektir.
Demokrasi ve emek güçleri 1 Mayıs’da Taksim’de olmaya kararlıdır.
Onların bu kararlılığına tüm Türkiye’de meydanlardan, alanlardan, fabrikalardan okullardan demokrasi ve emek mücadelesinin taleplerini yükselterek destek vermek gerekmektedir.
Türkiye’de tüm demokrasi ve emek güçlerinin kalpleri, 1 Mayıs’da Taksim’de olanlar ile birlikte atacak, her ilde ilçede meydanlardan alanlardan gelişecek destek kapitalist sistemin temsilcilerine verilecek en iyi ders olacaktır.