Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

1 Mayıs da anlamlı oldu.

1663
Dün, konusu ÇOMÜ’de işten atılan işçilerin işe iade davası ve taşeron işçilerin hileli çalıştırılması davasının süren mahkemelerinin, işçiler lehine sonuçlanması konusunda yazmış olduğum bir yazıya ilişkin; ÇOMÜ yönetiminin hakkımda açılmasını talep ettiği ceza davasının savcılık tarafından “soruşturmaya yer yoktur” kararı tarafıma ulaştı.
Böylesi bir karar 1 Mayıs gibi bir günde daha bir anlam kazandı benim için.
Öncelikle, sonuna kadar haklı olan ÇOMÜ’lü emekçilere destek olup, onların bu haklı mücadelesinde onların yanında olmanın haklılığını hukuk nezdinde yaşıyor olmak; emek mücadelesinin kazanımları ve motivasyonu açısından emekten yana olan aydınlar, gazeteciler sanatçılar açısından son derece önemlidir.
Tabiî ki bunun karşısında emek düşmanı uygulamalar içersindeki kurumlar içinde bir yüz karası ve hukuksuzluklarını gizleme adına şaşkınca sağa sola saldırmanın ve zavallılığının ifadesidir.
 
Gözleri dönmüşçesine emek düşmanı uygulamalar ile iş yaşamına yön verenler, bununla da yetinmeyerek demokrasiye, ifade özgürlüğüne tahammül gösteremeyip yaşamış olduğum olayda olduğu gibi saldırılarını sürdürmektedirler.
Dava açma sopasını ellerinde sallayarak kendilerine yapılan her eleştiriyi bir ceza davası haline getirmek isteyenler şunu artık göz önünde bulundursunlar.
Bu ülke artık bazı kesimlerin istediği gibi at oynatacakları muz cumhuriyeti değildir.
Yıllardır verilen mücadeleler sonrasında hukuki kazanımların getirdiği bazı temel haklar basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü anlamında bir değer yaratmıştır.
Darbe dönemlerinde olduğu gibi hukukun tamamen devre dışı kaldığı keyfi uygulamalar söz konusu değildir.
Dava konusu yapılmak istenen, savcılığın basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirerek soruşturma gerek görmediği yazımda özet ile şunları belirtmiştim.
“ÇOMÜ’de işten atılan işçilerin işe iade davası ile birlikte, taşeron işçilerin asıl işçi sayılması konusunda (muvazaa- hileli çalıştırma) açılan davalarda hukuk, kararını işçiler lehine verdi. İşçiler ve örgütleri Sosyal İş Sendikası açısından bu sonuç memnuniyet yarattı. Aynı zamanda gördük ki; haklı talepleri için mücadele eden işçiler başarılı oluyorlar, haklarını söke söke alıyorlar.
Başından beri bu konuda kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi gösterenler bir kez daha hüsran yaşadılar. Yaşama geçirdikleri işçi düşmanı hukuksuz uygulamalar, yaptıkları demagojiler ile gizlenemedi, işçi düşmanı yüzleri ortaya çıktı.
Sürecin başından beri sendikalı işçileri sorumlu tutan, kendilerinin bir tek işçi bile çıkarmadığını; tüm Çanakkale’nin gözünün içine baka baka yalan söyleyen,adeta bir şirket patronu gibi üniversite yönetmeye kalkan bu zihniyet bir kez daha mahkum edildi”.
Yazının tamamına http://www.canakkaleolay.com/yazi.asp?id=4162 linkinden ulaşabilirsiniz.
Bu yazım nedeniyle hakkımda hakaret ve iftira fiilleri nedeniyle ceza davası açma girişiminde bulunanların esas telaşları benim yazım değil uygulamalarının hukuksuzluğunun mahkeme kararı ile ortaya çıkmasıdır.
Bunu sizler ile neden paylaşıyorum;söz konusu emekçilerin kazanımları olunca onları sömürmek için her türlü hukuksuzluğu yapan çevreler hukuksuz uygulamalarının teşhir edilmesine hiç tahammül gösteremiyorlar.
Hele bir de bu mahkeme kararı ile ispatlanmış ise; tamamıyla çılgına dönüyorlar.
O zamanda emekten yana olan, emekçilerin haklarını savunan herkes gibi gazetecilerde sindirilmek üzere türlü türlü baskılara maruz kalabiliyorlar.
Fakat unuttukları bir şey var.
Emekçilerin haklı mücadelesi sürüyor.
Emekçilerin mücadelesi sürdükçe karşılaştıkları tüm baskılar, hukuksuzluklar bir bir boşa çıkacak.
Bundan kaçış yok.
Tıpkı bugün Taksim’i 1 Mayıs kutlamalarına kapayan siyasal iktidarın bu girişiminin emek mücadelesini engelleyemeyeceği gibi
1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması teknik olarak mümkün iken getirilen yasak politiktir.
1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasının engellenmesi ile emek mücadelesinin kazanımları yok edilmek istenmektedir.
Bu kazanımları yok etmek kolay olmayacaktır, emekçiler bunu gösterecekler…