Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

1 Eylül Dünya Barış gününde, ‘Barışın Kenti’ Çanakkale…

1999

İkinci Büyük Emperyalist Paylaşım Savaşı, 1 Eylül 1939 günü Nazilerin Polonya‘yı işgaliyle başladı. Ardında elli iki milyon ölü, milyonlarca yaralı, sakat ve moloz yığını haline gelmiş kentler ile acı ve gözyaşı bıraktı. İnsanlık tarihinin bu en acımasız, en kanlı ve en kirli savaşının başladığı gün, yani 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak kabul edildi. ‘Barışın Kenti’ gibi anlamlı bir vizyon üstlenen Çanakkale’de barış için gösterilecek duyarlılık çok daha anlam kazanmış iken, bunu ne kadar yerine getirebiliyoruz? Özellik ile ülkemizin her zamankinden daha çok ‘barış’ ortamına ihtiyacı olduğu bu dönemde hepimizin barış için yapacağı bir şeyler olduğunu unutmayalım. Her ne kadar 1 Eylül Dünya Barış Gününü unutsak da….. 
 

1 Eylül Dünya Barış Gününde;
İnsanlarımızın  barış içersinde özgürlük ve demokrasi koşullarında eşit yurttaşlar olarak bir arada yaşamasını istiyorum..
Barışın kalıcı hale gelmesi için her adımın önemine inanıyor, silahların susmasını talep ediyorum.
Kimliği, kültürü, dili, dini, mezhebi, görüşü ne olursa olsun, üzerinde eşit haklara sahip yurttaşlar olarak yaşayacağımız, demokratikleşmeye yönelik çözümlerin benimsendiği, sosyal hukuk devleti niteliğine sahip, bağımsız, özgür, demokratik, her türlü emperyalist ilişkilerin dışında bir Türkiye istiyorum.
Başka bir yaşam mümkün, başka bir Türkiye mümkün, yeter ki isteyelim!

Gökhan’ın performansı yerinde
‘HAYIR’ kampanyası kapsamında düzenlen kahve toplantılarına katılan Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ı Uğur 96 sitesindeki toplantıda izledim.
Gökhan,  iyi bir performans sergileyerek, izleyenleri de ayrıntılı olarak bilgilendirerek ikna edici bir performans gösterdi.
Konuya hakim bir siyasetçi görüntüsü ile aynı zamanda dinleyicilere güven verdi.
Kişisel performansının dışında, uzun bir zaman sonrasında Çanakkale CHP örgütü ile birlikte sahaya inmesi de önemli bir gelişme idi.
Bundan böyle Gökhan ve ekibinin CHP çalışmaları kapsamında daha çok sorumluluk almaları, kendileri dışlansalar da kendi organizasyonları ile sürdürecekleri siyasi mücadele sosyal demokrat gelişime katkı verecektir.
Gelişmelere bağlı olarak ilerleyen günlerde, bu kapsamda daha ayrıntılı olarak analiz yapılması ihtiyacının olacağını ayrıca belirtmek istiyorum.

Köstebek kültürü…
Ülkemiz casusluk filmleri stüdyosu gibi.
Yasadışı telefon dinlemeleri, özel hayatın gizliğini hiçe sayan kasetler, gizli çekimler derken devlet dairelerinde bürokratik rekabet alanında bile, gizli dinleme yöntemleri oluşmaya başladı.
Çanakkale’de bir daire müdürünün, çalışanı ile yaptığı sohbetin bu kişi tarafından ses kaydedici cihaz ile kayıt altına alınması noktasındaki köstebek skandalı gündeme bomba gibi düştü.
Öncelik ile köstebek rolüne soyunan bu çalışan, yaptığı hukuk dışı tavrı nedeniyle cezalandırılmalıdır.
Bu konuda hukuk kurumlarına önemli bir görev düşmektedir.
Bu tür hukuka uygun olmayan eylemler konusunda,  kişi haklarının ve özgürlüklerinin korunması için hukukun koruyuculuğuna olan ihtiyaç her zamankinden daha acil hale gelmiştir.
Bu tip yasa dışı eylemlerden medet umanları da şimdi hep birlikte göreceğiz.
Gelişmeleri takip edecek, bu yasa dışı uygulamanın sonuçlarının nerde şekilleneceğini sizler ile paylaşacağız.
Bakalım hangi “demokrasi ve özgürlük” savunucusu çıkacak altından.

Sermet ATADİNÇ