Türkiye`de ilk Tarım eğitim ve öğretimi, 10 Ocak 1846 yılında İstanbul Yeşilköy`de Ayamama Çiftliğinde açılan Ziraat Mektebinde başladı. Bu nedenle, Türkiye`de her yıl 10 Ocak tarihini içine alan haftada, "Zirai Öğrenim" in yıl dönümü, çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Bu kapsamda Çanakkale Ziraat Mühendisleri Odası tarafından dün saat 12:00`da Cumhuriyet Meydanı`nda tören gerçekleştirildi. Törende, Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı`nın okunmasının ardından, Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Hicri Nalbant tarafından, Cumhuriyet Meydanı`nda bulunan Atatürk heykeli önüne çelenk bırakıldı. Ardından ise basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı, Ziraat Mühendisleri Odası yönetiminin en genç üyesi olan Ebru Düzen tarafından okundu. Yapılan açıklamada; toprağın ve suyun kirletilmesinin direkt olarak insan sağlığını ve tarımsal faaliyetleri riske attığının altı çizilerek vahşi madencilikten vazgeçilmesi gerektiği belirtildi.
Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi; " Ziraat mektebinden sonra 13 Ekim 1892 tarihinde yine İstanbul`da açılan `Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi` tarımda modern eğitim ve öğretime geçilmesinin ilk adımı olmuştur. 1928 yılına kadar eğitim ve öğretimini sürdürmüş olan ziraat okullarının kapatılmasıyla oluşan boşluğu doldurmak amacıyla 1930 yılında Ankara Yüksek Ziraat Okulu açılmıştır. Bu okul, Atatürk`ün emriyle Cumhuriyet`in 10. yılında Yüksek Ziraat Enstitüsü`ne dönüştürülmüştür. Alman Ziraat Fakülteleriyle aynı eğitim sistemini benimseyen ve 1955 yılına kadar ülkemizdeki tek ziraat fakültesi olan bu okul, günümüzün Ziraat Fakültelerinin temelini oluşturmuştur. Bugün ülkemizde 39 Üniversitede Ziraat Mühendisliği öğretimine devam eden 166 program yer almaktadır. Ülke tarımının gelişmesi, Ziraat Fakülteleri`mizden mezun olan Mühendislerin sahada kamucu yaklaşımlarla ülke tarımı ve çıkarlarını gözeterek görev yapmasıyla mümkündür."
"Meslektaşlarımızın işsizlik sorunu ele alındığında son derece önemlidir"
"Kamusal yetki ve sorumluluğun da liyakata göre düzenlenmesi gereklidir. Mesleğimizin önemli kollarından biri olan Bitki Koruma Ürünlerinin satışı ve kontrolü, aldıkları tarım eğitimiyle sadece Ziraat mühendislerine verilen bir yetki olması gerekirken 2Bitki Koruma Ürünleri Bayilik ve Toptancılık Belgesi` bakanlığımızın verdiği yanlış karar ile farklı mesleklerin de alabileceği hale gelmiştir. Bu karar mesleğimize ve daha da önemlisi ülke tarımına yapılmış en büyük kötülüktür. Ziraat mühendislerinin istihdamı da diğer bir önemli konudur. Her yıl gerek kamu gerek özel sektör kuruluşlarında istihdam edilen ziraat mühendisi sayılarının, eğitim kurumlarındaki yıllık mezuniyet oranlarını karşılayamaması, ziraat mühendislerinin işsizlik rakamlarını günden güne artırmaktadır. Bir önceki tarım Bakanının demeçlerinde 2 bin ziraat mühendisi alım sözü vermiş olmasına karşın yedi yüz meslektaşımıza istihdam sağlanmıştır. İki bin istihdam ve daha fazlasının hayata geçirilmesi meslektaşlarımızın işsizlik sorunu ele alındığında son derece önemlidir. Bakanlığın politikaları kısa süreli uygulanmakta ve bu sebeple uzun süreli menfaat sağlanamamaktadır. Örneğin tarım danışmanlığı gibi iyi niyetle başlanan bir çalışma bir anda gözden çıkarılmaktadır. Son iki yıldır her şeye zam gelmesine rağmen tarım danışmanlarının ücretlerinin sabit kalması bunun bir göstergesidir."
"Ülkemizin sanayileşmeye yönelmesiyle, tarım odaklı politikalardan uzaklaşılmıştır"
"Tarım sektöründeki zayıflama ve istihdam sorunları, Ziraat Fakültelerini tercih eden öğrenci sayısı ve kalitesinin de giderek düşmesine neden olmaktadır. Bu fakültelerden mezun olan mühendislerin düzenli olarak istihdam edilmesi, mesleğin cazibesini arttıracağı gibi ilgili fakülteleri tercih eden öğrenci kalite ve sayısını da yükseltecektir. Mühendislerimizin niteliklerinin artırılabilmesi için Ziraat fakültelerimizde verilen eğitimin de uluslararası ölçütlere uygun olarak kalitesinin arttırılması gereklidir. Diğer yandan öğrencisi olmayan ziraat fakültelerinin araştırma kurumlarına dönüştürülerek ülke tarımına hizmet vermesi de düşünülebilir. Cumhuriyet`in ilk 50 yılında ülke politikası olarak öne çıkan tarım reformu nedeniyle, Ziraat Fakültelerine gereken önem verilmiş ve yüzdelik dilim olarak üniversite sınavlarında en yüksek puan alan öğrenciler bu fakültelere yerleştirilmiştir. Ancak zaman içinde ülkemizin sanayileşmeye yönelmesiyle, tarım odaklı politikalardan uzaklaşılmıştır. Sahip olduğumuz, diğer ülkeler için rekabet edilmesi çok güç olan potansiyelimizin, özellikle son 20 yıllık süreçte yanlış ve eksik politikalar ile yönetilmesi, tarım sektörünün ve dolayısıyla ülke ekonomisinin bugünkü durumuna gelmesinde önemli rol oynamıştır. Sanayileşme adı altında tarımın geri plana atılması, tarım arazilerinin yok olması, çevre ve su kirliliğin artması, ülkemizin geleceğine yapılmış en kötü yatırımlardır."
"Kazdağları`nda vahşi madencilik çalışmaları halen devam etmektedir"
"Son yıllarda ülkemizin her tarafında artmakta olan kömürlü termik santraller, vahşi madencilik ve yanlış yerlerde yapılan inşaat projelerinin bedelini tarım arazileri, ovalar, ormanlar, su kaynakları ve göller ağır bir şekilde ödemektedir. Pandemi sürecinde üreticilerimizin yüzleştiği ciddi düzeylerde ekonomik problemler, tarım ve ekonominin ayrı düşünülmemesi gereken ülkemizde tarımsal üretim uygulamalarının ne denli plansız ve öngörüsüz olduğunu gözler önüne sermektedir. Pandemi döneminde sağlık ve tarım ön plana çıkarken pek çok ülke tarımsal üretime destek vermiş ancak ülkemizde, geçmiş yılların borçları yüzünden çiftçilerin traktörü, arazisi, hayvanı gibi üretim araçlarına haciz işlemi başlatılmıştır. Ziraat mühendislerinin görev ve yetkililerine ilişkin tüzüğe göre tarım arazileri, su kirliliği, çevre kirliliği gibi tarımı doğrudan etkileyecek konularda ziraat mühendisleri söz sahibidir. Bu yetkiden yola çıkarak Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi, şehrimizde bulunan birçok çevre sorununun takipçisi olmuş ve üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmiştir. Yok olduğunda hiçbir paranın geri getiremeyeceği Kazdağları`nda vahşi madencilik çalışmaları halen devam etmektedir. Birçok canlının zarar görmesinin yanında toprağın ve suyun kirletilmesi, direkt olarak insan sağlığını ve tarımsal faaliyetleri riske atmaktadır. Yetkili kurumların söz konusu yanlış politikalar nedeniyle gelecekte bizleri ne denli daha büyük sorunların beklediğini anlamaları ve çevremizi katleden enerji ve vahşi madencilik projelerinden ivedilikle vazgeçmeleri gerekmektedir."
"Tarımsal üretim ve öğretimini kapsayan köklü reformlar ivedilikle hayata geçirilmelidir"
"İklim değişikliğinin getirdiği kuraklık dünyada olduğu gibi ülkemizde de sorun haline gelmeye başlamıştır. Ülkemizde tatlı su kaynaklarının yaklaşık %72`sinin tarımsal amaçlı kullanıldığı dikkate alındığında, gerçek anlamda su tasarrufunun tarımsal üretim planlaması kapsamında yapılma gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Zengin Tarımsal ürün desenine sahip Çanakkale`de de tarım sektörünün ihtiyacı olan su kaynaklarını barındıran barajlarımızda doluluk oranı yaklaşık %20 civarındadır. Bölgenin en önemli su kaynağı olan Kazdağlarının %79`una maden ruhsatı verilmiştir. Yani 1 gr altın için 4 ton su kirletilerek yok edilecektir. Çanakkale`nin tek su temin kaynağı olan Atik Hisar Barajı su toplama havzasında 2 farklı maden şirketine maden ruhsatı verilmiştir. Kazdağlarında verilen madencilik faaliyet izinleri yalnızca yöre halkını değil tüm canlıların yaşamını tehdit etmektedir. Son yıllarda tarımsal girdi maliyetlerinin artmasına karşın, tarımsal ürün fiyatları aynı oranda arttırılmamıştır. Bir de ürün hasat zamanından önce gümrük vergisinin sıfırlanmasıyla zaten çok zor durumda olan üreticilerin ümitleri kırılmış, hasat bereketi de ithalat politikaları ile yok edilmiştir. Böylece mevcut hükümetin tarım politikaları ülke tarımına büyük zarar vermiştir. Ülke ekonomisinin kalkındırılması için Cumhuriyet`in ilk yıllarında olduğu gibi, tarımsal üretim ve öğretimini kapsayan köklü reformlar ivedilikle hayata geçirilmelidir."
(Atakan Alkış)