Ziller çaldı

Milyonlarca öğrenci ders başı yaptı.
Çalan zil aynı zamanda milyonlarca gencimizi bekleyen geleceksizlik tehlikesinin zilleriydi.
Eğitim öğretim yılı sorunlarla başladı.
Eğitimin niteliğinden fiziki koşulara kadar birçok soruna birde öğrenci ailelerinin çocuklarını okutmak için katlandıkları ekonomik güçlükler eklenince eğitim alanı sorunlu bir alan olarak dikkat çekiyor.
Siz bakmayın; “eğitim parasızdır “gibi propagandadan öte anlamı olmayan sözlere.

506
Siyasal iradenin bütçeden en çok payı eğitim için ayırıyoruz değerlendirmesinin arkasındaki gerçekleri iyi analiz etmek gerekiyor.
Ayrılan bu bütçenin %80’i öğretmenler ve personel için yapılan ödemelerdir.
Maaşlar ve sosyal güvenlik primleri dışında eğitim için kalan pay ancak ayrılan bütçenin %20 sine tekabül ediyor
Böyle olunca da eğitim ihtiyaçlarının finansmanı okul aile birlikleri vasıtasıyla ailelerce yapılıyor, gelsin gönüllü veya zorunlu bağışlar…
Gönüllülük veya zorunluluğun yorumu size ait!
Okullardaki ödeneksizlik sorunu can alıcı bir sorun olarak sürekli velilerin gündeminde.
Eğitim ihtiyaçlarının giderilmesi ailelerin sırtında olunca beraberinde eğitimdeki fırsat eşitliği de ortadan kalkıyor.
Okullar, semtler hatta mahaller arasında yarattıkları olanakların farklılığına bağlı olarak eğitimin kalitesini etkileyecek koşullar anlamında farklılaşıyor.
Hatta aynı okulda sınıflar arasında bile bu farklılık, yaşanılan bir gerçek.
Eğitim bilimsel laik eşit demokratik niteliğinden gün geçtikçe uzaklaşmakta, dindar nesil yetiştirmek adına dini esaslar temelindeki eğitim her geçen gün daha çok muhafazakarlaşmakta, dini eğitimin zorunlu hale getirildiği, sorgulayıcı araştırıcı eğitim yerine tek yönlü tabulaştırılmış ve dini esaslar üzerine oturtulmuş bir eğitim düzeni yaratılmaya çalışılmaktadır.
İmam hatip okulları üzerinden tüm ülkede yaşanılan tartışmalar bunun göstergesidir.
İmam hatipler öncelikli fiziki dönüşüm, ayrıca yaratılan sistem ve sürdürülen teşviklerle yapılan yönlendirmeler neticesinde dini eğitimin önü açılmaya çalışılmaktadır.
Bunun için de yoğun bir kadrolaşma hayata geçirilmekte, yandaş ve kendi politikaları ile uyum içersindeki yöneticiler göreve getirilerek bu dönüşüm hızlandırılmaya çalışılmaktadır.
Eğitim ve öğretimin onca sorunu karşısında bilimsel laik çağdaş eğitim için eğitim emekçilerinin mücadelesi de bir yandan gelişmektedir.
24 Eylülde gerçekleştirilecek eğitim emekçilerinin grevi bu anlamda önemlidir.
Bu grev sadece eğitim emekçilerin grevi olarak değerlendirilmemelidir.
Eğitim sisteminin sorunlarından etkilenen tüm halkımızın eğitim emekçilerinin bu grevine destek vermeleri son derece önemlidir.
Bu sorunlar hepimizin sorunlarıdır.
Ülkemizdeki siyasal sistemin dini esaslar üzerinden dönüşümü için görev üstlenmiş gericiliğe karşı aydınlık geleceğimiz, demokrasi ve özgürlüklerimiz için yaratılmak istenen gerici eğitim sistemine karşı çıkmak hepimizin görevi olmalıdır.
Eğitimde yaratılmak istenen kaos düzenine karşı çıkmak geleceğimize sahip çıkmak demektir.
Onun için 24 Eylül grevi demokratik, laik, parasız, bilimsel, eşit ve anadilinde eğitime sahip çıkmak adına hepimiz için anlam taşımaktadır.
24 Eylülde eğitim emekçilerinin grevine destek olalım.
Onları meydanlarda destekleyelim.
Çocuklarımızı o gün okula göndermeyerek onların geleceklerine sahip çıkmak adına, 24 Eylül grevine sahip çıkalım.
Paylaş